Tüm Akademi el birliğiyle yıpranan bölgeleri tamir etmeye başlamışlardı. Ablalarım ise ordularının hazırlıklarının tamamladıktan sonra yanıma gelerek rapor vermişlerdi.
"Akademinin çevresine 20 bin asker bırakacağız. Bu sayede akademi Shifter tehlikesinden korunacaktır. Bu sayede gözün arkada kalmayacak."
Ablalarımın ayarladığı birlikler akademi çevresine ilerlemeye başlarken, ablalarım da bana şehrin yönünü tarif ediyorlardı. Geldiğimden beri akademi dışında hiç bir yere gitmemiştim. Tüm haritayı bana en ince ayrıntısına kadar anlatırken, ejderhalar ile uçarken manzaranın da keyfini geçirmem gerektiğini söylüyordu.
Her ne kadar çok takmıyormuş gibi görünsem de, Avalon'da ki tüm arkadaşlarımı, bildiğim tek mekanı bırakma gerçeği zaman geçtikçe daha zor bir hale geliyordu. Tüm her şey ayarlandıktan sonra gitme vakti yaklaşmıştı.
Ejderhalarım akademinin ön avlusuna indiğinde arkadaşlarım da gideceğimi anladıkları için yanıma gelmişlerdi. İkizlere bakarken, bunun bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim.
"Oh... Ejderha Kralımız biraz duygusala bağlamış sanırım. Bu kadar üzülme. Gideceğin yer ile aramızda binlerce kilometre olsa da ejderhaların var. İstediğin zaman gelirsin."
"Aynen Stephan haklı. Hem burası da artık senin toprağın sayılır."
İkizlerin enerji dolu moral konuşmaları sayesinde biraz kendime gelmiştim.
"Sizin bu hallerinizi özleyeceğim." diyerek ikisini de kucaklamıştım. İkizlerin başladığı veda konuşmasını, diğer arkadaşlarım devam ettirmişti. Chloe, Sophia, beni eğiten eğitmenlerim ve antrenman alanında çalıştığım tüm arkadaşlarım buradaydı.
Yarım saatin sonunda geriye sadece John amca ve Cassie kalmıştı. John amca ikimize bir göz gezdirdikten sonra bana dönmüş ve konuşmasını kısa tutmuştu.
"Müdür olarak sana gerekli raporları göndereceğim Klaus. Gözün arkada kalmasın."
"Akademiyi senin ellerine bırakıyorum John amca. Nasıl olurda gözüm arkada kalır."
Sözlerimden sonra gülümseyerek ona sarılmıştım. Babamın bir dostu olmasından mı yoksa bana iyi davranmasından mı bilmiyorum ama John amca bana gerçek anlamda baba yarısı gibi olmuştu.
Sarılmamız bittikten sonra ikimizi yalnız bırakarak ablalarımın yanına dönenen John amcadan sonra gözleri hafif kızarmış Cassie'ye dönmüştüm. Benden daha çok duygusal bir hale gelmişti. Yeniden yüzüne düşen sarı saçlarını kulağını arkasına atarak elimi yanağına koymuştum.
"Bu kadar üzülme... Ölüme gitmiyorum sonuçta. Haftada bir geleceğim."
Konuşmamdan sonra yüzünü elime doğru yatıran Cassie, huzursuz bir ifadeyle bana bakmaya devam etmişti.
"İ-İçimde bir sıkıntı var Klaus. Sanki ayrıldıktan sonra uzun bir süre görüşemeyecekmişiz gibi... Bu sürgün kararı hiç hoşuma gitmedi."
Bunu duymak tüm tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Aynı huzursuzluk bende de vardı. İlk başta bunu sürgünün zorla bana dayatılması yüzünden olduğunu düşünsem de, Cass'in bu sözleri de beni şüphede bırakmıştı. O da benim gibi kutsal bir canavar sayılan Anka'nın soyuna sahipti. İkimizin de aynı anda yanılmasına imkan yoktu.
"M-Merak etme Cass... Bloodfyre ve Skyfyre varken kim bana bir şey yapabilir ki ?"
Bunları söylemiş olsam da cümleye başlarken ettiğim tereddüt, Cass'in dikkatinden kaçmamıştı. Fakat dün gece yaşanan şeylere oda şahit olmuştu. Gitmekten başka çarem olmadığını biliyordu. Akademi de kaldıkça veda etmem daha da zorlaşıyordu. Bu yüzden Bloodfyre'ın üstüne binerek son kez arkadaşlarıma, bir aydır bana yuva olan akademiye bakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...