"Karanlık... Hiç bir şey göremiyorum. Hiç bir şey hissedemiyorum. Daha da önemlisi... Kimim ben ?"
Zihnimden geçen sorulardan sonra önümde şiddetli bir parlama oluşmuş ve karanlığı adeta yırtarak delip geçmişti. Altın sarısı olan bu ışık, güneşin verdiği sıcaklığı, bir anne kucağının verdiği güveni bana aşılıyor gibiydi.
Bir kaç saniye sonra altın sarısı ışık, bir ejderha formuna girmişti. Altın sarısı kanatlarının üzerinde antik semboller ve harfler vardı. siyah ve altın sarısı pullarının tüm vücuduna yayıldığı engin bedeninde akan büyü gücünü görebiliyordum. Altın sarısı gözleri bana Bloodfyre ve Skyfyre'ı hatırlamıştı.
"Bloodfyre ve Skyfyre ? Bir dakika... Ben en son Ejderha Hiddetindeyim. Çocukların dediğine göre Kaos ejderhası ile savaşıyordum." derken zihnime kalbime giren mor dikenler gelmişti.
"B-Ben öldüm mü... Hayır... Hayır! Bu doğru olamaz! N-Neredeyim ben!"
Düşüncelerim ile ellerimi vücuduma götürmeye çalışmıştım. Fakat hiç bir şey hissedemiyordum. Vücudumu bile hissedemiyordum. Hızlı nefes alış verişlerimi hissedebildiğim halde vücudumu ne görebiliyor ne de hissedebiliyordum. Tek görebildiğim Altın Ejderha, tek hissedebildiğim onun ışığını etkileriydi.
"Sakin ol Klaus. Benim kutsamama sahip olan birisi böyle durumlarda kendine hakim olmayı öğrenebilmeli."
Ne sakin olması! Öldüğümü hatırlıyorum. Kalbime giren mor alevin yakıcı sıcaklığını hatırlıyorum! Sen neyden bahsedi... Bir dakika ya ? Benim kutsamam derken ?
"Ejderha Tanrı ?"
Sözlerimden sonra ejderhanın yüzünde bariz bir gülümseme oluştuğunu görmüştüm. Şu anda hem bana hem de babama kutsamasını veren tanrı ile karşı karşıyaydım. Güçlerimizin ana kaynağıyla.
"Safkan Kutsamama sahip olan Ataların Kral Eddard, Kral Aidan ve baban Kral David'e çok benziyorsun. Onlarda ilk defa benimle karşılaştığında aynı tepkiyi vermişlerdi. Bazı şeyler hiç değişmiyor sanırım."
"Kral Aidan ? Kral Eddard ? Babam dışında hanedanımızda başka bir kişi daha mı senin yani sizin kutsamanıza sahip oldu ?"
Sorduğum soruya kafasını sallayan ejderha, "Öğreneceksin. Bilmediğin bir çok şey var. Fakat öğreneceksin ve uyum sağlayacaksın." demişti. Bu cümleyi yapabilmeyi ne kadar istesem de artık çok geç gibi hissetmiştim.
"Artık çok geç. Babamın ve tüm sevdiklerimi yüz üstü bıraktım. Başaramadım..."
Sözlerim Gök Ejderhanın yüzünde hem bir tebessüm oluşturmuş hem de manidar bir gülüş uyandırmıştı.
"Baban seninle gurur duyuyor Klaus. Şimdi bunlar için endişelenmenin sırası değil. Sen benim bu dünyada ki tek varisim ve temsilcimsin. Bildiğin dünya sadece Avalon'dan oluşmuyor. Gördüğün haritaların sınırlarının ötesinde yeni bölgeler ve insanlar var. Sana anlatılan Shifter tehlikesi, gerçek Kaos'un sadece ufak bir ayrıntısı. Senin sadece Avalon'un değil, tüm boyutun hükümdarı olacaksın. Bu yüzden de güçlenmen gerekiyor."
Ejderha Tanrının sözleri ister istemez içimde bir heyecan oluşturmuştu. Sanki sözleri beni tekrardan hayata döndürmek istermiş gibiydi. Fakat anlattığı şeyler, bilinen şeylere biraz ters düşüyordu sanki. Efsanelerde Ejderhalar en güçlü kutsal canavarlar sayılılardı. Shifter'ler gelen Kaos'un sadece ufak bir kısmı ise gerçek tehlike neydi ? En güçlü Tanrı sayılan Ejderha Tanrı bile gelen tehlikeyi küçümseyemiyorsa, bu tehlikenin neredeyse boyutsal bir derecede olduğunu söyleyemez miydik ? Fakat kelimelerden anladığım tek bu değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...