74.

1.1K 81 17
                                    

Merhaba.
İyi okumalar.
.
.
.
.

Esneyerek koltuktan kalkıp mutfağa doğru yürüdü.
Elindeki telefonu mutfak masasında koyup kettle'a su koydu.
Yerine koyup düğmesine bastıktan sonra mutfaktan ayrıldı.
Kapının önündeki bir sürü eşyaya bakıp sonraya bırakmamak için yanlarına yürüdü.
Vestiyerden kilidin anahtarını çıkartıp kapısını açtıktan sonra çadırı ve katlı sandalyeyi oraya doğru götürdü.

O kısa iki günlük tatilden sonra eve gelmişlerdi.
Geleli de 3 saat falan oluyordu.
Nedim geldiği gibi eşyaları yerleştirmek yerine duşa girmiş, takım elbisesini giyinip okula gitmişti.
Gitmeden önce de kapıdakileri beraber toplarız elleme demişti.
Ama gerek yoktu buna.
Zaten çoğu şeyle o ilgilenmişti.
Eline yapışmazdı.
Bir sıkıntı da çıkmıyordu hem.
Yavaş yavaş yerleştiriyordu.

Kilere girecek her şeyi koyduğunda kapısını kilitleyip geri dış kapının önüne yürüdü.
Mutfağa gidecek olanları eline aldığında fokurdama sesleri gelmişti.
Eşyaları masaya bırakıp kendisine çay koydu.
Onu köşeye çekip kirli tabakları makineye yerleştirdi.
Dağınıklığı toparlarken çayından da ara ara içiyordu.

Mutfakta da her şey hallolduğunda örtü poşetlerini alıp banyoya yürüdü.
Çimen,toz,toprak bulaşmış olan bütün örtüleri makineye atıp, makineyi çalıştırdı.
Ardından da üzerini çıkartmış sıcak suyu açmıştı.

İki gündür duş almıyordu.
Sıcak suyun altına girip uzun uzun yıkandı.
Teni sıcak sudan dolayı kırmızılaşmıştı.
O banyodayken kapı çaldı.
Nedim'in gelmesine daha çok vardı.
Gelirse de kapıyı anahtarıyla açardı zaten.
Suyu kapattığında anahtar sesini duydu.

Duşa kabinden çıkıp askılıkta duran havlusunu eline aldı.
Bedenini hızlıca kurulayıp havluyu beline sardı ve banyodan çıktı.
Kapının açılmasından sonra hiç bir ses duymamıştı.
Kapıya şüpheli yüzüyle gidip baktı.
Sonra oturma odasına geçti.
Koltukta oturan kadını görmesiyle yerinde sıçramıştı.

"Ah,Erkin. Nasılsın?"
Melda'nın rahat hareketleri onu sinir ediyordu.
Ama her zaman öyle olduğunu buraya gelmesinden anlamıştı.

"Eve nasıl girdin?"

Gülümseyip masadaki anahtarı salladı.
"Kapıda unutmuşsunuz. Allah'tan ben gördüm bak."
Anahtara bakıp kendisine kısıkça küfür etti.
Dalgınca eve geldiklerinde kapıda unutmuş olmalılardı.

"Anladım."
Hâlâ havluyla kapı kenarında beklediğini fark edip odasına doğru yürüdü.
Bu kadını hiç sevmemişti.
Fazla yılışıktı.
Ve açıkçası bu eve gelmesini istemiyordu.
Evet zamanı gelince bu evden kendisi gidiciydi ama eviymiş gibi bu kadını burada görmek istemiyordu.

Ağzının içinden 'gidici' diye tekrar etti.
Boğazında bir şey kalmış gibi yutkundu.
Havlusunu çıkartıp dolaptan yatağa serdiği kıyafetlerini giyindi.
Odadan çıktı.
O kadını tek başına bırakmak istemiyordu.

Yanına gelip karşındaki koltuğa oturdu.
O telefonuyla ilgilenmeyi bırakıp kendisine döndü.
"Ben açım. Sende umarım kahvaltı yapmamışsındır."

"Yapmadım. Çay suyu koyayım o zaman?"
Ayağa kalktığında kadın onaylarcasına kafasını salladı.
Kapıdan çıkarken sesini duymuştu.
"Simit almıştım. Tezgahta duruyor."

Göz devirip mutfağa geçti.
Çay suyu koyduktan sonra buzdolabını açtı.
Raflardan bir kaç şey eline aldığında yeşilliklerin çoğunun çürümüş olduğunu gördü.
Elindekileri tezgaha koyup buzdolabını kapattı.
Dolabı sonra temizlerdi.
Kesme tahtasını alıp kaptan çıkarttığı peyniri üzerine koydu.
Eline bıçak aldığında arkasında bir hareketlilik oluşmuştu.

Gözyaşları Da Durur-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin