"Yüzleş"

16 1 0
                                    

Peri, Duha'nın teklifine bir cevap vermemişti. Şirkete geldiğinde Mine'den son raporları istedi. Kreasyon, beklediğinden çok ilgi görmüştü. İnstagramda, Twitterda sürekli "güzelliğine bakar mısınız, keşke bundanım olsa, bu kendin alınca değil biri sana alınca güzel..." başlıkları altında paylaşılıyordu. Kazanır Mücevherat, yılın vurgununu yapmıştı.
"Teşekkür ederim Minecim. Başka bir şey yoksa çıkabilirsin"
"Aslında var Peri Hanım, birkaç çiçek ve hediye gelmiş size. Bir sürü çiçek ve geçmiş olsun kartı da Sezgin Bey'e gelmiş. Ne yapalım onları?"
"Eve yollatın derim ama şimdi çiçek, polen babamı daha kötü yapar. Burada kalsın. Babam bakar sonra. Benimkiler de kalsın hayatım"
"Tamamdır Peri Hanım" dediğinde Peri'nin telefonu çalmaya başladı. Arayan Psikiyatr Feyza Hanımdı.
"Alo, efendim Feyza Hanım"
"Periciğim, babanı duydum. Geçmiş olsun tatlım"
"Sağ olun Feyza Hanım. Durumu gayet iyi, evde şimdi istirahat ediyor."
"Ayy çok geçmiş olsun. Hemen iyileşir umarım. Sen de çok korkmuşsundur eminim. Babana düşkünlüğünü bilirim. Şimdi nasılsın?"
"Korktum, bayılmışım hatta haberi alınca hastanede açtım gözümü"
"Vah vah.. Pericim benim kıyamam sana"
Peri, bir şey söylemedi. Feyza Hanım
"Peri, o konuyu ne yaptın?"
"Hangi konuyu?"
"Gökhanla konuşup kesinleştirecektin ya, onun geri dönüşünü yapmadın"
"Ben.. konuşamadım."
"A aaa, neden?"
"Bir sürü olay gelişti o ara.."
"Peki tatlım, sen bilirsin. Yine de kendi içinde bitirdiğine ikna et kendini o zaman. Seni yoruyor böylesi"
"Haklısınız" dedi Peri. Birbirlerine iyi günler dileyip kapattılar.
Peri, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Normalde biri ona neyi nasıl yapması gerektiğini söylerse deliye dönerdi, hiç hoşlanmazdı. Ama şu an istiyordu ki biri Peri'ye harfi harfine ne yapacağını anlatsın. Gökhanla mı konuşmalıydı, onu unutup tarihe mi gömmeliydi, Duhaya şans mı vermeliydi, yaz Kreasyonunu tasarlamaya mı başlamalıydı... Peri'ye kalsa tabiki son seçeneği seçerdi. Ama biliyordu ki kendini işe vermek, deli gibi çalışmak, düşünmesini baskılamak bir çözüm olmayacaktı.
Babasını daha fazla yalnız bırakmamak için şirkette çok oyalanmadı. Arabasını almak için otoparka indi. Anahtarı otopark görevlisine bıraktırmıştı Duha.
Yol boyu, radyoyu açmadı. Normalde arabaya bindiğinde yaptığı ilk şey oydu. Ama şuan zihni o kadar karışıktı ki, o aklına bile gelmemişti.

.
Eve geldiğinde babası üstünü değişmiş, Nevra Hanımla masada yemek yiyordu.
"Afiyet olsun" diyerek yanlarına yürüdü Peri.
"Sağol babacım. Hadi otur sen de"
Peri, masadaki yerine geçerken
"Üstümüzü değişmişizzz" dedi babasına.
"Kızım insanlar gelip gidiyor, beni eşofman takımıyla oturtuyosun orada. Ben şey edemem öyle" dedi Sezgin Bey.
Peri, gülümsedi. Gelen giden bir Haldun amcası olmuştu büyük ihtimalle. Sezgin, Nevranın karşısında öyle durmak istememişti belli ki.
"Nevra teyzenle de tanışmışsınız. Bu kaza iyi oldu sanki herkes birbiriyle tanıştı, iyi ki yapmışım" dedi Sezgin gülerek.
Peri gözlerini devirdi, Nevra kulağını çekip masaya vurdu.
"Allah beterinden korusun o nasıl laf?" dedi Nevra.
"Evet babacım Allah Allah.. biz normal bir zamanda da tanışabilirdik. Keşke hiç yaşanmamış olsaydı" dedi Peri Nevra'ya destek çıkarak.
Sohbetlerine devam edip yemeklerini yediler. Yemekten sonra Sezgin Bey'in ilaçlarını getirdi Peri. O sırada Nevra Hanım "ben artık gideyim" dedi.
Peri, "Nevra teyze, burada kalabilirsin misafir odası var"
"Yok tatlım, ben evime gideyim. Yarın yine gelirim. İyi akşamlar Sezgin. Kendini çok yorma ne olur. Uyu, dinlen."
"Her şey için teşekkür ederim Nevra. İyi akşamlar" dedi Sezgin. Nevra'nın arkasından Peri de yürüdü onu yolculamak için.
Kapıya geldiklerinde "Teşekkür ederiz Nevra teyze" dedi Peri Nevraya sarılıp.
Nevra, Peri'nin saçlarında elini gezdirirken "ne yaptım ki Kızım? Oyy kıyamam ben sana" dedi.
Peri'yi kendinden ayırıp yüzüne bakmak istediğinde Peri ağlıyordu.
"Pericim, iyi misin sen?"
"Bilmiyorum" dedi Peri boğuk bir sesle.
"Ahh kuzum yapma böyle. Hâlâ baban için mi endişeleniyorsun?"
"Hayır, o gayet iyi biliyorum. Sadece her şey üst üste geldi"
"Sana bir ara uğra dedim ya, hah o ara yarın"
"Nasıl yani?"
"Yarın hazırlık yapacağım, gel diyorum. Babana da söyle ben Nevra teyzeme gidiyorum diye. Bekir abin gelsin beklesin yanında. Hadii asma yüzünü tamam mı?"
Peri, kafa sallayıp kısa bir teşekkür sarılması yaptı Nevraya.
Babasını odaya çıkarıp, odadaki küveti doldurdu.
"Babacım, biraz kendine gelirsin. Doktora sordum bir engel yok banyo yapmasında dedi. 2 saat sonra gelip diğer ilacını vereceğim ben de"
"Sağol Kızım" dedi Sezgin Bey. Peri odadan çıkarken "ha Peri" demesiyle babasına döndü "sen iyi misin?"
"İyiyim babacım. Yorgunum biraz"
Meali şuydu bu cümlenin, 'kötüyüm babacım. Ama senin canını sıkmak istemiyorum. Ben halledebilirim'
Sezgin Bey, bu anlama geldiğini biliyordu. İki gözünü birbirine bastırıp kafa salladı anladım dercesine. Peri, öpücük atıp odadan çıktı.
Ertesi sabah kahvaltı ederlerken Serdar kapıyı çaldı.
"Müsait misiniz Peri? Hanım? Peri Hanım?"
"Peri yeterli Serdar. Gel"
Serdar "peki, baban nerede Peri?"
"Kahvaltı ediyoruz. Geç buyur" dedi. Birlikte yürüdüler içeri. Serdarı Gökhan yollamıştı. Bir eksik gedik, kötülük, var mı diye bakması için.
"Yok yok iyiyiz Serdar. Gökhan nerede hayırsız?"
"İşleri vardı Sezgin Baba. Beni yolladı"
"Erkek evlat işte, büyüdükçe böyle oluyorlar. Kızım başımdan hiç ayrılmadı" dedi Sezgin şakayla.
Serdar da gülümseyip Periye baktı.
Bir yarım saat kadar oturup çıktı. O çıktığında Peri, mutfaktaydı. O yüzden Gökhanı soramadı.
Aşağı indiğinde "babacım ben bir şirkete kadar gidip geleceğim" dedi.
"Nevra Teyzen de bekliyormuş seni"
"Aa evet, onu da diyecektim sana. Oraya akşam geçerim"
"Pericim tekrar gel git yapma iyiyim ben. Şirketten doğru git oraya"
"Ama aklım kalır"
"Kalmasın babam. Görüntülü de konuşuruz. Ben de Haldunla Bekiri çağırayım akşama maç izleriz"
"Peki, sen öyle diyorsan öyle olsun" diyip babasını kocaman öptü Peri.
Evden çıkıp şirkete geçerken Larayla konuştu arabada.
"Tatlım Sezgin amca nasıl?"
"İyi iyi turp gibi maşallah"
"Sen?"
"Ben de iyiyim Lara. Asıl sen nasılsın hamilelik nasıl gidiyor?"
"Sorma Peri, hormonlarım alt üst oldu. Bir şeye ağlıyorum, ağlarken gülüyorum, çok yemek yiyorum, Turgay'a sürekli sinirleniyorum.. kısaca kötü gidiyor. Bulantılar da cabası tabii"
"Yaa.. kuzum benim ya seninle de ilgilenemedim"
"Peri saçmalama, bana gelene kadar kaç tane gündemin var senin"
"Öyle deme, ben uğrarım sana gün içinde. Şirketten çıkar sana gelirim laflarız"
"Tamam tatlım görüşürüz"
"Babayy canımm"
.
Peri, şirkete geldiğinde birkaç kez Gökhanı aramak için telefonu eline aldı, Geri bıraktı, eline aldı... en son telefonu çekmeceye koyarken kapı çaldı.
"Gel"
"Müsait misin?"
"Gel Duha, müsaitim. Görünmüyorsun birkaç gündür"
"Uzaktan çalışıyordum. Bugün geldim şirkete sadece"
"Anladım. Bir şey içersen söyleyeyim"
"Hayır, geçen sana getirdiğim kutuyu yiyemedin çok beğenmiştin. Ben de anneme iki kutu daha yapmasını rica ettim. Umarım afiyetle yersin"
"Teşekkür ederim ne gerek vardı iki kutuya?"
"Arkadaşım hamile, beraber yeriz demiştin ya, biri onun için"
"Haa, çok sağol"
"Peri, seni darlamak istemiyorum ama teklifimi düşündün mü? Yani evlen benimle derken, bir adım atalım istedim Yoksa erken olduğunun farkındayım. Beni kabul et istiyorum sadece"
"Duha.."
"Tamam, ben cevabımı aldım" dedi Duha yüzü düşmüş şekilde. "Afiyet olsun, kolay gelsin" diyip çıktı odadan.
Peri, Gökhanla yüzleşmek istiyordu.
Az önce onu aramamak için çekmeceyr attığı telefonu tekrar eline aldı. Arama yaptı, çalmadan geri kapattı hemen. Bir yandan da korkuyordu..
Saatin ilerlediğini fark edip Lara'ya gitmek için çıktı işten.
.
.
"Hoşgeldin kuzummm"
"Hoşbuldum Laracım. Ay evin ne kadar güzel olmuş tamamlanınca Lara"
"Teşekkür ederim.. o gün tüm eşyalar tamam değildi, sen bu halini göremedin tabii"
"Evet müthiş olmuş. Güle güle oturun."
Peri, Duha'nın getirdiği kutuyu gösterdi
"O ney?"
"Duha getirdi. Hediye olarak"
"Haa şu hastanedeki çocuk... ay Peri şu Duha, Gökhan neler oldu bi anlat, dur kahve yapayım hemen"
Larayla kahve içip konuştular. Duhayla o gece olanları anlattı, evlenme teklifini anlattı, Gökhanın her bulduğu fırsatta onu öpüp ama kardeşi gibi gördüğünü anlattı...
"Dur kızım teker teker gel ya. Gökhan'ın olayı bana hic mantık çerçevesinde gelmiyor Peri"
"Bana da, o yüzden arayıp sormak istedim"
"Ara"
"Arayamam. Sence neden böyle davranıyor Lara?"
"Bilmiyorum yani.. işini ön planda tutuyor olabilir, onu engelleyeceğini düşünüyor olabilir. Sen Çınar'a yıllarca bunu yaptın"
"Karmayı mı yaşıyorum diyorsun?"
Lara, bilmiyorum der gibi dudak büktü.
"Ben aslında babam yüzünden olduğunu düşünüyorum. Yani ona ihanet ediyormuş gibi geliyor olabilir"
"Sezgin amcayla ne alakası var ki?"
Ahh.. Peri tamamen unutmuştu kızlara geçmişini anlatmadığını.. onlar Gökhanla ikisini davette tanışmış biliyorlardı. Peri, panik halinde
"Yani şey diye, hani babamın bir ağırlığı var ya"
Lara "hee.. bilmiyorum valla" dedi.
Daha sonra Peri müsaade isteyip kalktı. Nevre Hanıma gidecekti daha. Lara'ya sarıldı, daha sonra karnını okşayıp "görüşürüz teyzecim" dedi gülümseyerek.
Arabaya bindiğinde babasını aradı.
Haldun ve Bekir gelmişti, beraber yemek yiyip basket maçı izliyorlardı.
Sezgin Bey'in futbola pek merakı yoktu. Basket onun daha çok ilgisini çekerdi her zaman. Hatta Peri'yi lisede basketbol kursuna vermişti bir süre. Daha sonra Peri düşüp bileğini incitince büyük bir pişmanlık ve korkuyla bir daha yollamamıştı oraya.
.
Peri, Nevra Hanımın attığı konuma geldiğinde site güvenliğinden geçip eve çıktı. Büyük ve yeni bir siteydi burası. Binalar 4 katlı yapılmıştı. Nevra Hanım dördüncü katta oturuyordu. Asansörden indiğinde
"Hoşgeldin Pericim" diyerek sıcak bir şekilde karşıladı Peri'yi.
"Hoşbuldum Nevra Teyze" dedi elindeki poşeti sallayarak.
"Altın serisi, 100'lük" dedi Peri gülümseyip. Nevra Peri'ye terlik uzatırken "gece uzun diyorsun, geç bakalım" diyip omzunu okşadı.
Peri, salona girdiğinde bir sürü çeşitle kurulmuş sofrayı görüp şaşkınlık geçirdi.
"Eline sağlık Nevra teyze, ne gerek vardı bunca hazırlığa"
"Hepsini dene istedim. Bak şu kırmızı olanı Mardin görevinde öğrenmiştim, şu yeşil tabaktakini Hatayda öğrendim ona bayılırsın içinde zahter de var, yoğurtlu olanları izmir görevinde yedim bayılırsın, ay neyse otur da dene hadi"
Peri gülümsedi. Böyle bir sıcak karşılamayı beklemiyordu. Çevresinde Bekir abinin eşi dışında ona böyle sofra kurup anaçlık yapan kimsesi yoktu. Bekirlere de senede bir iki kez giderlerdi. Ama eşi Esrayı cok severdi, o da Periyi severdi sık sık telefonlaşırlardı hatta. Esra da çocukları büyüdükten sonra işe girince sık görüşmeleri azaldı.
Nevra, mezelerin hepsinden Peri'nin tabağına koydu. "Yemediğin bir şey varsa, ayır lütfen. Bak darılmam"
Peri gülümsedi. Bunu söyledikten sonra, alerjisi bile olsa yerdi hepsini. Nevra, ona çok sıcak davranıyordu.
Birkaç kadeh içtikten sonra
"Ee Peri Hanım anlatın bakalım gözünüzdeki gri bakışların sebebi ne?"
"Kötüyüm. Ve kendime itiraf edemiyorum. Hayatıma daha 2 ay önce girmiş bir adam yüzünden bu hâle düşmeyi kendime yediremiyorum. Nasıl olabilir bilmiyorum, bunlar hiç tatmadığım duygular. Ona deli gibi sinirliyim, şu an karşımda olsa ellerimle gırtlağını sıkarım. Ama eline iğne batsa olay çıkarırım. Onu çok seviyorum, ondan çok nefret ediyorum. Onu hep yanımda istiyorum, gözüme görünmesin istiyorum. Hep koynunda uyuyim istiyorum, ama dünyanın en ücra köşesine kadar gitsin istiyorum. Biri var, onunla olmam için her şeyi önüme serecek. Ama yok ben O'ndan bir açıklama duymak istiyorum. Beni kendine ikna etsin istiyorum. Her şeye varım onunla.. ama.. of bilmiyorum Nevra teyze sen ne yapardın?"
Nevra sıkıntıyla iç çekti, zorlukla gülümseyip "Doğru soru sen ne yapardın değil, sen ne yaptın olacaktı" dedi. Peri, alkolün verdiği tepkilerini kontrol edememe etkisiyle "aa nasıl yani?" dedi şaşkınlıkla.
"O başka zamanın konusu olsun. Ama sana benden bir abla, teyze, arkadaş tavsiyesi sen ne dersen işte, açıklığa kavuştur o adamla hikayeni. Diğeriyle gaza gelip, boşluğuna gelip bir şeyler yaşama. Sevmediğin bir adama katlanmak zorunda kalma, öfkeyle karar verip. Sevdiğinle yaşanan zorluk, sevmediğinle yaşanan güzellikten iyidir. Emin ol"
Peri, gülümsedi. Hemen hemen çevresinde fikrine güvendiği herkesle konuşmuştu. Herkes Gökhana son bir kez neden diye sor dedi. Artık ondan günah gitmişti. Yarın ilk iş Gökhanı arayacaktı. Gerekirse o da giderdi Prag'a onunla birlikte. Şuan şirkette önemli bir işi yoktu, babasını bir süre Muğlaya yollamayacaktı, burda da tek değildi artık Sezgin Bey. Nevra Hanım, Haldun Bey, Bekir.. Lara ve Eylem de ziyaret ederdi sık sık. Evet, dünyanın bir ucu da olsa Gökhanla giderdi. O da gittiği yerde yaz Kreasyonunu tasarlamaya başlardı.
Bu planı kac kadeh içtikten sonra kurduğunu hatırlamıyordu. Hep alkol aldığında biraz hayal dünyasına dalardı. Asıl onu şaşırtan sabah uyandığında da bu fikrin ona mantıklı geliyor olmasıydı. Galiba aşk, genel sarhoşluk haliydi. Peri bunu anlamış oldu.
.
O gece Nevra Hanım, Periyi eve yollamamıştı. Alkol aldıktan sonra araba kullanmasına ya da gecenin bir vakti taksiye binmesine izin vermedi. Perinin de zaten gidecek gücü yoktu. Bekir ve Haldun, Sezginle kalmıştı o gece. Onlar da gecenin bir vaktine kadar oturmuşlardı, eve dönmemişlerdi.
Sabah mis gibi kokularla açtı Peri gözünü. Uyanıp mutfağa geçtiğinde Nevrayı ocağın başında buldu. Gözlerini ovuşturarak "Günaydın" dedi.
"Aahh Günaydın Peri. Umarım pişi seviyorsundur. Ben bayılırım. Kızartayım çayla, peynir domatesle yeriz diye düşündüm"
"Eline sağlık Nevra teyze. Bayılırım" dediği sırada kapı çaldı. Nevra, eli yağlı olduğu için "tatlım sen bakar mısın, görevlidir. Ekmek ve gazete getirmiştir"
Peri, kapıyı açtı.
"A aa baba? Sen nasıl geldin tam iyileşmedin ki daha?"
"Günaydın hanımlar. Taksiye atladım babacım." dedi Periye. Sonra sesini biraz daha yükseltip
" Masaya bir tabak daha atar mısınız?"
İçeriden Nevra seslendi Sezgin'in sesini duyunca "zaten 3 tabak koymuştum" dedi gülerek. Peri, daha ayılamamışken sabah sabah bu trafiği algılayamadı. Sezgin Bey, Periye göz kırpıp içeri geçti.
Birlikte kahvaltı edip dün geceden bahsettiler. Sezgin bey ilaç kullandığı için içmemişti. Ama Haldun o kadar içmişti ki, onunla yaşanan olaylar şu an onları kahvaltı masasında kahkahaya boğdu.
Kahvaltı bittikten sonra Peri ve Sezgin müsaade istedi. Sezgin Bey, Periden önce çıkıp asansörün tuşuna basmıştı. Peri, Nevraya sarıldığında Nevra kulağına "ara! aramazsan, konuşmaz sormazsan eğer, bundan yıllar sonra birbirini çok iyi tanıyan iki yabancı olarak kalırsınız" dedi.
Peri, ondan ayrılıp gözleriyle teşekkür etti. Öpücük atıp çıktı. Otoparka indiklerinde Sezgin Bey bir şirkete uğramak istediğini söyledi.
"Tamam babacım seni şirkete bırakayım. Ben bi eve gidip üstümü değişirim."
"Hayır hayır sen eve geç lütfen. Ben taksi çağırdım"
"Peki, akşam birlikte döneriz. Dikkatli ol" dedi Peri. Arabaya bindiğinde Gökhana diyeceklerini düşündü tekrar tekrar. "Eğer sorun işinse, dert etme. Ben senin yanında olurum. Seninle gelirim. İşini önemsemene kızmam çünkü en iyi ben anlarım. Sensiz bir hayat yaşamak istemiyorum. Her şeyi birlikte atlatalım, yaşayalım" gibi şeyler söyleyecekti. Ama yolda konuşmak istemiyordu. Evin kapısından girer girmez çantasını ve kabanını kenara atıp telefonda Gökhanın numarasını bulup aradı. Bu sefer tereddüt etmedi.
Bir kez çaldı, iki kez çaldı...
Ve açıldı telefon.
"Efendim?"
Ama açan Gökhan değildi. Serdarın sesiydi. "Serdar, sen misin? Gökhana bir şey mi oldu?"
"Hayır Peri, sakin ol. Abim gayet iyi"
"Telefona ver o zaman"
"Peri abim gitti. Bu sabah uçağı vardı. Telefonunu kapatacaktım unutmuşum. Sen bir şey mi diyecektin? Bi sorun mu va....."
Peri, 'abim gitti' cümlesinden sonrasını duymamıştı. Telefonu kapattı gözleri dolu dolu. Evet, gideceğini biliyordu. Ama en azından bir veda eder, ya sen de kendine dikkat et, der diye düşünmüştü. Bu kadar erken gideceğini bilmiyordu.
Demek ki bu kadardı onun gözünde değeri. Demek ki haklıydı Gökhan, sevmiyordu. Altında bir bahane aramaya gerek yoktu..
Gökhan gitti. Hikaye yarım kalmamıştı. Bu hikaye bu kadardı.

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin