Gökhan sabah uyandığında Peri'yi yanında göremedi. Eline telefonunu alıp saate bakmak istedi. 10'a geliyordu. Bir okunmamış mesaj yazısına tıkladı. Fikri'ydi mesajı yollayan.
"Yeni bir sevkiyat var. Tırlar kanalın garajında. Yüklemeyi yap" yazıyordu. Gökhan, sinirle yerinden kalkıp telefonu yatağın üstüne fırlattı. Elini yüzünü yıkayıp aşağı indi. Peri mutfaktaydı. Gökhanın ayak seslerini duyunca "Günaydın sevgilim" dedi mutlu şekilde. Gökhan, sinirli halini ne kadar yukarda geçiştirmeye çalışsa da yüzü düşüktü. Zoraki bi gülümsemeyle
"Günaydın Perikızı" dedi.Peri, yüzündeki solgunluğu dün geç uyumalarına bağlamıştı.
"Uykunu mu alamadın?" diye sorduğu anda elini tavaya değdirip çığlık attı. Gökhana kahvaltı hazırlamak istemişti. Ama bir yandan ona laf yetiştirdiği için elini yakmıştı. Gökhan, kapının ordan Peri'nin yanına ok gibi fırladı.
"Ah Peri!! Gel suya tutalım hemen. Çok canın yandı mı?" Diye soruyordu Peri'nin elini tutup musluğun kenarına getirirken. Peri bir yandan elini üfleyip bir yandan suyun altına tutuyordu.
"İyiyim iyiyim sen bak tavaya yanmasın"
Gökhan, aynı sinirle ocağın başına yürüdü. Tavayı tuttuğu gibi kenara attı
"Elini yakmışsın hâlâ tava yanmasın mı diyorsun. Bırak." dedi Periye dönüp. Sesi yükselmişti. Az önceki mesaja olan sinirini tavadan çıkarıyordu. Peri anlam veremedi.
"Tamam Gökhan ne dedim şimdi?"
Gökhan, aniden çok tepki verdiğinin farkına vardı. Derin bir nefes alıp
"Elin yanınca ben panik yaptım herhalde. Hadi giyinip sahilde edelim kahvaltıyı"
"İştahım kalmadı." dedi Peri elini peçeteyle sararken. Gökhan, Peri'ye doğru yürüdü. Elindeki peçeteyi açtı, kızarmış parmaklarını öptü.
"Üstünü kapatırsan su toplar. Merhem vardır dolapta. Baban temkinli adamdır. Bekle" diyip buzdolabını açtı. İlaç kutusunu karıştırırken yanık merhemini buldu. Peri'ye dönüp elini vermesini işaret etti. Peri, hiçbir şey söylemeden elini uzattı. Gökhan merhem sürdü, fazlasını peçeteyle aldı.
"Çok acıyor mu?"
"Yok. Geçti suya tutunca"
"Orman kahvaltısı da mı istemezsin?"
Peri gülümsedi. Gökhan yaklaşıp boynundan öptü. Bu onların ufak tartışma sonrası barışma ritüelleriydi.
"Hadi üstüne sıkı bir şeyler giyin. Ormanın içinde bildiğim çok iyi bir restorant var. Seni oraya götüreyim"
Peri, öpücük atıp odasına çıktı Üstünü değişmek için. Gökhan da o arada Serdarı aradı.
"Günaydın abi. Evde yoktun sabah uğradım sana"
"Periyle kaldım."
"Anladım. Kanalın garaja araçl.."
"Biliyorum mesaj atmış Fikri."
"Abi biz bence gidip her şeyi anlatalım ya polise. Deliller bizde, yükleme bizde, ne nereye gidiyor biliyoruz. Gidelim anlatalım. Az yatarız. Vallahi bak. Sen de çıkınca evlenir Periyle güzel, temiz bir hayat kurarsın"
"Saçmalama Serdar. Ben de isterdim bırakmak. Ama gidip anlatırsak bizi yaşatırlar mı amınakoyim? Daha karakolun kapısından girmeden süzgeç oluruz."
"Abi, sen desene bana 'Serdar ben İstanbuldaki egemenliğimi bırakamam. Bütün her şey benden soruluyor' diye"
"Kes Serdar zaten sinirlerim tepemde. Yüklemeyi gerçekleştirsin adamlar. Çok uzun sürmeden çıksınlar garajdan tırlar. Dikkat çekmeyin. Sen de başlarında dur"
"Sen nerdesin abi? Gelmeyecek misin?"
"Yok, Periyle kahvaltıya gidiyoruz. Sen dediğimi yap."
"Peki abi"
.
Telefonu kapattıktan birkaç dakika sonr Peri indi.
"Beklettim mi seni? Babam aradı da onunla konuştuk. Oteli çok beğenmişler."
Gökhan, az önceki halini beynine gömüp gülümseme takındı.
"Aa ne güzel. Çıkalım mı?"
"Çıkalım. Senin yanında yoktu diye babamın dolabından hırka aldım"
"Düşünceli bebeğim benimmm" dedi Gökhan Peri'nin yanına yürürken.
Arabaya bindiklerinde Peri müziği ayarlama işini hemen üstüne aldı.
Yol yaklaşık bir saat sürmüştü. Çok güzel ağaçlık bir bölgede, otantik bir kahvaltı restorantına gelmişlerdi.
"Bayıldım buraya" dedi Peri daha arabadan inerken.
"Beğenmene sevindim. Sessiz sakin olur burası. Hafta içleri böyle. Hafta sonu yer yoktur. Şu pembe kulübeye oturalım" dedi Gökhan.
Buranın konsepti kulübe şeklindeydi. Her kulübenin içinde bir soba vardı. Orman olduğu için hava serindi. Kulübeye girdiklerinde garson sormadan kahvaltıyı getirdi. Masayı kurmaya başladı.
"Sipariş vermemiştik daha" dedi Peri garsona bakarak.
Garson doğrulup
"Gökhan Bey'in aracını görünce her zamankinden hazırladık. Başka bir isteğiniz varsa getirelim efendim"
Peri, masadakilere baktı. Her şey çok güzel ve fazla fazlaydı.
"Haa! Hayır teşekkürler. Ben yanlış anlaşılma oldu sandım kusura bakmayın"
Garson, önemli değil anlamında kafasını sallayıp gülümsedi. Masayı kurduktan sonra Gökhana baktı başka bir şey isteyecek mi diye. Gökhan çıkabilirsiniz sağolun dediğinde çıktılar. Peri sıcak ekmeğe uzandığında
"Dur dur. Yanık elini tekrar yakmana izin veremem" diyip gülümsedi Gökhan. Peri'nin uzandığı ekmeği alıp tereyağı ve peynir sürdü. Peri böyle seviyordu. Periye uzattığında karşılığında imalı bi bakış aldı.
"Ne oldu Peri? Sen mi sürmek isterdin peyniri? İki yaş sendromu gibi" diyip güldü. Peri ekmeği elinden alıp
"Buranın müdavimisin bakıyorum. Kim bilir kaç kızla geldin. Aracını görüp kahvaltını hazırlayacak kadar tanıyorlar seni bir de" dedi gözlerini kısarak. Gökhan güldü.
"Ne gülüyorsun? Bütün kahvaltı girişimlerim zehir oldu bugün. Al yemiyorum ya" diyip ekmeği bıraktı tabağına.
Gökhan, sobanın üstüne demlenip bırakılmış çaydanlığa doğru yürüdü. Çayları doldururken
"Konsepti beğendin ama di mi? Kimle geldiysem bayılmıştı"
"Hayvansın"
"Benim fikrimdi" Peri sorgulayan gözlerle baktı. Gökhan çayları doldurup sobanın üstüne geri koydu çaydanlığı.
"Benim burası Peri. Patronlarını da tanısınlar arabasından bi zahmet. Arada gelirim. Serdar falan da bayılır buraya. Hale de çok sevmişti. Karşı cins olarak bi kardeşim Haleyle geldim. Başka sorun var mı?"
Peri biraz utanıp gülümsedi. Tabağındaki ekmeği alıp yemeğe başladı.
"Yanakların kızardı sanki" dedi Gökhan kaş göz yaparak. Utandığını belirtmek istedi.
"Sobanın sıcağından hep. Sen yemiyorsun sucuktan alsana" diyip konuyu değiştirdi Peri.
"Bahsetmemiştin böyle mekanın olduğundan. Çok güzelmiş."
"Sık sık geliriz. Biraz uzak kalıyor eve ama beğendiysen geliriz" dedi öpücük atarken. Sohbet ederek kahvaltılarını ettiler. Kahvaltı sonrası kahveleri geldi.
Kahve içerken Peri kafasını kurcalayan birkaç soru sordu.
"Gökhan sana bir şeyler sormak istiyorum."
Gökhan, işiyle ilgili olduğunu düşünüp gerildi. Yerinde doğruldu.
"Sor hayatım" diyip öksürdü.
"Babama sormak istedim ama üzülür diye çekindim hep. Dün bahsettin ya biraz, annemden? Hatırlıyor musun? Nasıl biriydi, neler yapardı? Biraz anlatır mısın?"
Gökhan, beklediği yerden gelmediği için rahatladı. Peri'ye döndü
"Resmini de görmedin mi hiç ondan sonra?"
"Zaten başta çok küçüktüm. Bunu soracak kadar aklım ermiyordu. Sonraları da babam üzülür diye.. ne bileyim"
"Suna abla iyi bir kadındı. Sessiz sakindi ama iyiydi. Normal ev hanımı işte. Yemek, temizlik... tipin biraz andırıyor anneni bak. Göz yapın, saçların.."
"Yaa! Davranışlarım?"
"Hiç benzemiyor Peri. Sen Sezgin Babamın kopyasısın" dedi gülerek
"Sen sanki farklısın" dedi Peri aynı şekilde gülerek. Sonra devam etti
"Ama öfkeliyim sanırım Sunaya. Anne bile diyemeyecek kadar öfkeli"
"Neden peki?"
"Babamın ona yardımcı olacağını biliyordur Gökhan. Sen de dedin kaç kez dayak yemiş, hiçbir yapmamış. Karşı koymamış bile. Beni de kendiyle beraber o eve mahkum etmiş. Babamdan bi yardım istese babam ikimizi de kurtarmaz mıydı o Engin denen heriften?"
Gökhan, Peri'ye katıldığını gösterecek şekilde kafa salladı.
"Annenin eksikliğini hissetmiyor musun hiç? Tabiki Sezgin Babam çok iyi bir babaydı ama. Anne sonuçta. İkisinin yerini doldurması zor"
"Çocuklukta pek hissetmedim. Evde hep Ayşe abla vardı anne modeli olarak sanki. İlk ergenlik döneminde biraz hissettim. Sonra zaten babam tüm olan biteni detaylıca anlattı ben 17,18 yaşlarındayken. İçimdeki o eksiklik öfkeye döndü."
"Engin'e olan nefretini çok net anlıyorum. Ama Suna'ya daha ılımlısındır diye düşünüyordum"
"Değilim Gökhan. İkimizi de o adamdan koruyacak yollar vardı. Hem kendi hayatını hem Sezgin babamın hayatını mahvetti"
"Konuşurken Sezgin baba demene gerek yok. Engin'e baba demeyeceğine eminim" dedi gülümserken.
"Ne bileyim biyolojik miyolojik diye düşünürsen.
Benim biyolojik, kimyasal, fiziksel, psikolojiksel her yerde babam Sezgin Kazanırdır"
"Kimse aksini iddia etmiyor Peri Hanımcım" dedi Periyi kolunun altına alırken.
"Gökhan sen ne hissediyorsun?"
"Bu durum için mi?"
"Hayır, kendi annen için, ailen için?"
"Bilmem. Belki annem başta vâr olup sonradan ölseydi zor olurdu ama en baştan hayata annesiz başladım. Ve babasız da sayılabilecek bir şekilde. O yüzden annemin yokluğunu düşünmedim uzun uzun"
"Normalde annesini küçük yaşta kaybetmiş erkekler ya kadınlara çok düşkün olur, sürekli onlarla yarış halinde olur, bi öfke besler. Sende bunu görmüyorum eğer benden gizlemiyorsan" dedi Peri gülerek.
"Hayatım biz eğitimi Sezgin Bey'den aldık. Beyefendiliğin kitabını yazarız. Hanımımız başımıza taçtır. Aşk olsun. Sen diğer semptomu söyle"
"Diğer semptom?"
"Ya kadınlara düşkün olurlar falan filan dedin ya ikincisi var sandım"
"Haa var var. Ya da güç takıntıları olurmuş. Kendi krallıklarını kurmak isterlermiş. Kimsenin onlara zarar veremeyeceği bir konuma gelmeye çalışırlarmış. Konfor alanları, onların kalesiymiş, çıkamazlarmış. Bak konfor alanı kısmı sende var. Evinden başka yerde rahat edemiyorsun"
Gökhan gülümsedi. İçinden; güç takıntısı, kendi krallığını kurma isteği de var, o yüzden bu işleri bırakamıyorum dedi. Dışından
"Konfor alanı var evet, ama senin için aşılır o alan ki aşıldı da bak" diyebildi.
Sonra yüzüne hınzır bir gülümseme yayıldı
"Ne yapsak ormanda mı yürüsek?" dedi göz kırparak.
"Haa orman diyosun"
"Diyorum"
"Olmaz orman ya çalı çırpı batar her yerimize"
"Ben seni yere yatırmam"
"Ben nerde duracağım?"
Gökhan eliyle kendini gösterip
"Pardon nerede duracaksın, ben dururken nerede duracaksın?"
Peri gülümsedi. Gökhan'ın elini tutup ormanda yürüyüş yaptılar biraz.
"Bak az sonra kaç kızla ormanda yattın diye trip atma. İlk kez seninle saçma sapan bi fanteziye uydum gidiyorum"
Peri kıkırdadı
"Hiç kıkırdama. Zaten daha fazla ilerleyecek kadar dayanamıyorum. Gel bakıyım sen buraya" dediğinde kendini yere atıp Peri'yi üzerine çekti bir kayanın arkasında. Hiç vakit kaybetmeden Peri'yi öpmeye başladı. Peri de aynı şekilde karşılık veriyordu. Üstündeki hırkanın düğmelerini açmaya çalışırken Gökhan hırkayı altından tutup çıkardı. Aynı şekilde kendi hırkasını da başka bir köşeye fırlattı.
"Üşüyor musun?" diye sordu Peri'ye
"Sence?" dedi Peri sırıtarak. Gökhan elini Peri'nin sırtından kaydırıp kendi kemerine getirdi. Çözeceği sırada telefon çaldı. Gökhan aldırmadı. Peri üstünden kalkmak istediğinde onu tuttu. Bir eliyle kemerini açmaya çalışıyordu hâlâ. Peri de kendi kıyafetlerinden kurtulmaya çabalıyordu telefon susmuştu. Gökhan kemeri çıkardığında tekrar telefon çaldı. Peri, hırkaya uzanıp cebinden telefonu aldı.
"Önemli bir şey olabilir bak istersen"
"Senden önemli değildir siktir et" diyip Periyi tekrar kendine çekti.
"Hayatım ikinciye aradı. Serdarmış. Bi bak sen. Kaçmıycam söz"
Telefona uzandı
"Ağzına sıçayım senin Serdar" diyip açtı telefonu
"Ne var Serdar? Zamanlamana sıçayım senin. Ne var!!"
"Abi kanala polisler geldi. Acil gelmen lazım"
Gökhan, telefonu kapatıp Peri'ye döndü. Donakalmıştı. Peri
"Kötü bir şey mi var Hayatım?" Diye sorduğunda cevaplayamadı.
"Kanalda sorun.. gitmemiz lazım. Hadi" diyip üzerini giyinmeye başladı.
"Gökhan önemli bir şey mi?"
"Bilmiyorum Peri. Lütfen hadi"
.
Gökhan yol boyu polislere ne açıklama yapacağını değil kaç sene yatacağını düşündü. Ve Periyle Sezgin'e ne diyeceğini... o yol geçmek bilmedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ
Teen Fictionİçinde kavganın, sevginin, aşkın, tutkunun, hırsın da yer alacağı kitabıma hoşgeldiniz. Hikayenin sonunun nasıl olacağını bilmemek beni yazarken hep heyecanlandırır. Beraber görelim. Peri, sizlere emanet. Ona iyi bakın💝 +18