Gökhan'dan

15 1 0
                                        

Gökhan'dan..

Peri'yi ve Sezgin babamları havaalanından eve bıraktıktan sonra garaja geçmem gerekiyordu. Bozuntuya vermemeye çalışsam da şu Cihan olayına fazla kafayı takmıştım. Bi de Peri gitti boynuna sarıldı herifin. O da bunu bekliyomuş gibi tuttu çevirdi kızı..

Evden çıkmadan Perikızım arkamdan
"Haldun amcamın oğluydu, beraber büyüdük, abim gibidir" diye bağırdı.
Elbette Cihanı biliyordum. Uzun yıllar Peri'yi izledim, izlettim. Kim, kimdir biliyordum onun hayatında. Zaten Cihanın kim olduğunu bilmesem şu an garajda iki kişi olurdu...

Serdar'a kaş göz yaparak durumu sordum kapıdan çıkınca
"Garajda abi. Bir şey yapmadık" dedi.
Arabaya atladık, garaja gitmeden yemek yedik onun boğazdaki restorantında oturup. Ben daha çok orman, ağaçlık alan seviyordum. Serdar ise daha çok Peri'nin zevki gibi deniz, sahil severdi. Bu yüzden ikimiz de kendimize göre birer tesis kurmuştuk. Benim ormandaki restorant ve Serdar'ın boğazdaki restorant, bizim bu işlerden elimizi ayağımızı çekince uğraşacağımız işlerdi. Öyle düşünmüştük. Hem gelirleri iyiydi, hem de bize emeklilik zamanı çok iyi bir meşgale olacaktı. Sevdiklerimizle her hafta sonu uzun masalara oturup saatlerce sohbet edip bir şeyler yiyecektik. Serdarla kurduğumuz hayalimizdi bu.

Yemekten sonra garaja geldiğimizde Lütfi'nin ağzı ve gözleri kapalıydı. Sandalyeye bağlamışlardı. Fikri'nin söylediği her şeye bu şekilde biat etmezdik normalde. Ancak mesela surlardı. Ve surları bu herife bırakamazdık. Lütfi'nin yanında dikilen adamıma ağzına açmasını söyledim. Sorduklarıma cevap vermeliydi.

"Lütfi Sarı! Napıyorsun, iyisin inşallah"

"Kimsiniz lan siz? Nerdeyim ben? Pişman edicem lan sizi bu yaptığınıza! O Fikri'nin itlerisiniz di mi lan siz?" diye bağırmaya başladı. Arabasına sırtını dayamış şekilde ayakta dikilen Serdar, Lütfi'nin cümlesini beklemeden gidip adama bi tane yumruk geçirdi.
"Napıyorsun oğlum sen?" dememe kalmadan ikinci yumruğu da attı yüzüne. "Biz kimsenin adamı değiliz. Seni şurada boğar öldürürüm. Bana bak kimsenin ruhu duymaz anladın mı beni? Anladın mı?"

"Serdar dışarı çık!"

"Abi bırak kolumu"

Yandaki adamıma bakarak Serdarı dışarı çıkarmasını işaret ettim. Adam Serdarın kolundan tuttu ama bizimkini kim zapt edebilir. Korumayı da ittirdi yere düşürdü. Bana da sinirle bakıp çıktı garajdan. Lütfi'yi yerden kaldırdım sandalyeyle birlikte. İnlemeleri kesilmemişti ama sanırım bir iki dişi kırılmıştı. Gözleri hâlâ kapalıydı.
"Anlat bakalım Lütfi. Sen kimsin, surlarda ne işin var? Fikriyle ne zorun var? Dökül, yoksa kalan dişlerin de dökülür"

Lütfiyle konuşmam bitince garajdan çıktım. Serdar, garajın kapısının önünde yere oturmuş öylece duruyordu. Yanına oturdum

"Oğlum manyak mısın sen? Herifi konuşturmadan etmeden öldürecektin Serdar. Ya bu bize Fikri'nin kurduğu bi tuzaksa. Bi bırak, konuşsun anlatsın. Fikri'nin adamı dedi diye mi sinirlendin lan sen? Öyle değil miyiz oğlum?"

"Değiliz abi. Farkında değil misin bilmiyorum ama artık Fikri bizim adamımız neredeyse. Bu şehrin kralı biziz."

"Serdar ondan bahsetmiyorum. Sen bu herife niye öyle sinirlendin?"

"Ben bu iti araştırıyorum dünden beri. Sena'yı dövüyormuş abi bu. Bi tane doğru dürüst işi yok bu herifin. Doğuda silah kaçakçılığı yapıyor. Senayı da hemşire yapmış, bi oğlu var onu da doktor yapmış psikopat. Ki bu kaçak göçek işlerden yaralanan adamı olursa, ya da kendi yaralanırsa tedavi edilebilsin diye. Sena da karşı çıkmış. Kızı her karşı çıktığında dövmüş."

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin