İstanbula indiklerinde onları Serdar karşıladı. Sadece Peri ve Gökhan'ı beklediği için Sena ve oğluna anlam veremedi, ama bozuntuya da vermedi. Hepsine hoşgeldiniz dedikten sonra arabaya doğru yöneldiler. Serdar yolculukla, Pragla, abinin adamlarıyla ilgili soru sorup herkesi darlama evresine ani bir geçiş yapmıştı.
Burak ise şaşkınlıkla yeni geldiği bu ülkeyi izliyor, annesine fısır fısır sorular soruyordu.
"La oğlum bi sus ya bi sus. Çocuğun yanında abi silah mı çektiler, abi öyle mi oldu böyle mi, tamam diyorum Serdar bakıcaz bi yoluna!"
"Emrin olur abi. Bakarız tabi"
Peri, Serdarın tekrar konuşmasına fırsat vermeden
"Gökhan, benim çıktığım ev var ya, şirkete yakın olan. O evi Çınar boşaltmış. Eşyalı, kurulu ev. Anahtarı alt komşuya bırakmış. Senaları oraya yerleştirelim diye düşündüm"
"Mantıklı düşünmüşsün. Ama bi daha Çınarı cümle içinde kullanma. Ağaç olarak bile."
Peri gözlerini devirdi. Sena
"Aslında biz kendimizi toplayana kadar bi otelde de kala.." derken Gökhan
"Saçmalama Sena. Perinin evi mantıklı. Boş duruyor zaten" dedi.
Peri'nin gözleri Gökhana döndü
"Ee sen ne yapacaksın, adamlar senin evini biliyordur"
"Hayatım onlardan kaçarak yaşayamam zaten. Bizim bi yüzleşip konuşmamız gerek. Sen merak etme. Onlar bana bir şey yapamaz"
Peri, inşallah dedi ve camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Birkaç günlüğüne de olsa buraları özlemişti..
.
Senaları yerleştirecekleri eve geldiklerinde Peri evi gezdirdi onlara.
Merakla "beğendiniz mi?" diye sordu.
"Peri, tabiki.. çok güzel bir ev burası"
"Ben bi odayı giyinme odası bi odayı yatak odası yapmıştım. Ama sen diğer odayı Burak'a çocuk odası yaparsın" dedi gülümseyerek.
Serdar ve Gökhan valizleri getirdiğinde
Gökhan "bi çay su mu bi şey verin Allahınız varsa. Mahvolduk burda. Kaç kilo bu?" dedi alnındaki terleri silerken. Peri, buzdolabını açıp şişelerden birini uzattı. "Oooff burdaki her şey bozulmuş. Sena ben sana temizlik için birini yollayayım en iyisi"
"Ben hallederim. Gerek yok, daha ne yapacaksın Peri?"
"Olur mu canım, temiz bi ev teslim etmek isterim" dedi Peri öpücük attı Sena'ya. Çok minnet duyuyordu ona.. Gökhanla barışmalarına o vesile olmuştu, ve en iyi arkadaşını kaybetmeyi göze alarak..
Bir on dakika soluklandıktan sonra Serdar, Gökhan ve Peri evden çıktı.
Peri'yi de eve bıraktılar. Daha sonra Gökhan'ın evine kırdılar direksiyonu..
Siteye giriş yaptıklarında yüzleri düştü. Gökhanın evi üçüncü evdi, Kapısı görünüyordu. Ve uzaktan dört tane lüks araba hemen hemen de on beş takım elbiseli adam evin önünde bekliyordu. Serdar Gökhana korkuyla dönüp
"Abi gitmeyelim"
"Sür"
"Abii"
"Serdar sür. Burda konuşmazsak kanala gelecekler. Amınakoyim bi gün dinlenseydim bari. İt herifler kapıma dikilmiş hemen"
Serdar, arabayı eve doğru sürmeye başladı. Arabaların arkasında durdu.
Aşağı indiklerinde tüm korumalar silahını çekti aynı anda.
Gökhan, baş koruma Sinan'a bakıp
"İndirin silahları, güvenlik gelecek şimdi görüp başıma bela açmayın. Sahibin nerde Sinan?"
"Düzgün konuş lan" diye bağırdı Sinan.
Abi'nin sağ kolu Fikri'nin baş korumasıydı Sinan. Abi, hiçbir zaman görünmediği için işleri Fikri yönetir, sahada Abi'yi temsil ederdi. Sinan da onun en pis işlerini sorgusuz sualsiz yapar, iyi/kötü, haklı/haksız, masum/suçlu demeden Fikri kimi isterse onu öldürürdü.
Evinin kapısına baktığında açık olduğunu görüp içeri yöneldi Gökhan. Hemen önüne bir koruma gelip üstünü aradı. Temiz çıkınca geçmesine izin verdi. Serdar da arkasından adım atınca onun da üstünü aradılar ama içeri girmesine izin vermediler. Serdar ne kadar çabalasa giremedi içeri.
Gökhan, içeri girdiğinde hiç koruma yoktu. Fikri'nin sesini duydu.
"Mutfaktayım, buraya gel"
Gökhan, mutfağa yöneldi sinirle
"Napıyorsun evimde, mutfağımda?"
"Uzak yoldan geldin, yemek hazırladık kardeşimize"
"Ulan Fikri! Ne istiyorsun ne?"
"Otur, balığın soğumasın"
Gökhan ağzını açacağı sırada belinden silahı çıkarıp ona doğrulttu
"Otur dedim ağzına dayarım namluyu yediğin son şey mermi olur, amınakodumun dangalağı!"
Gökhan, gözlerini Fikrinin gözünden hiç çekmeden öfkeyle sandalyeye oturdu.
"Ye." dedi Fikri. Kendi de yemeğini yemeye başlamıştı.
"Seni zehirlerim diye düşünüyorsan, al benim yediğim balıktan devam et."
"Beni öldürecek olsan, öldürürdün Fikri"
"Ha şunu bileydin koçum ya. Ben istediğim için yaşadığını anlaman müthiş oldu. İki adamımın kafasına sıkmasaydın, daha müthiş olabilirdi tabi"
"Temizlettin mi evi?"
"Temizlettim tabi yavşak. Adamları delik deşik etmişsin."
"Sevgilimi bağlamışlardı"
"Kim bakalım seni bu işlerden çektiren bu kız?"
"Seni ne ilgilendirir? Bak çekildim, son işi Prag'da hallettik bitti. Daha ben sizin uyuşturucu, elmas işlerinize karışmam."
"Peki Gogocum, bu kız seni bu işlerden çekildin diye mi biliyor, yoksa tüm sosyete piyasasının bildiği gibi sadece bir haberci, ara sıra böyle işlerin haberini yapan biri olarak mı biliyor?"
"Kes sesini. Eskidendi, bitti"
"Oğlum ne eskideni lan? Sen geçen ay kaçırdın ya daha bizim elmasları Prag'a"
"Son sevkiyat diye sözleşmiştik."
"Adamları vurmasaydın sana iki paket daha getirmişlerdi"
"Abiyi aramışlar, abi beni istemiş, Peri öyle söyledi"
"Peri demek kızın adı.. vah vah, adıyla yaşasın da inşallah da senin gibi pis işlere bulaşan heriflerden uzak dursun"
Gökhan dişlerini sıktı
"Abi beni neden istedi?"
"Abi dedikleri benim oğlum. Siz kim abiyle iletişim kurmak kim? Kız mız pürüz çıkınca seni alıp gelmelerini istedim. Sen öldürmeseydin tabi.. yemeğini ye"
Gökhan sinirle balıktan birkaç lokma aldı.
"Beğendin mi?" diye sordu Fikri.
"Beğendim Fikri, nikahıma mı almamı istiyorsun seni?"
"Yok, yediğin uyuşturucuları on yıldır işin içindeki sen fark etmediysen kimse fark edemez. Balığın içi mantıklıymış"
Gökhan ters ters bakarak ağzındaki lokmayı tükürdü. Fikri gülerek
"Soğuk hava deposu olan kamyonetleri senin kanalın garajına çektiriyorum. Her zamanki gibi yükleme senin şirkette olacak. Sen ilgileneceksin. Haa, yok çekildim dersen sevgiline senin sadece bizi aklayan bir haber kanalı olmadığını, bu işin içinde bizzat olduğunu kanıtlarıyla gösteririm." dedi. Son cümleleri gayet tehditvari geliyordu. Fikri yapabilirdi çünkü kaybedecek hiçbir şeyi yoktu bunu yapmasıyla. Tam kapıdan çıkarken
"Öldür beni. Valla öldür Fikri. Başlarım elmasına da uyuşturucusuna da silahına da ya"
"Seni öldürürsem abi, senden önce benim cenaze namazımı kılar."
"Niye beni çok mu seviyor, tanımam etmem adamı"
"O bi kendini bi de parayı sever. Sen işine çok yarıyorsun. Öldürtmez o seni" dedi göz kırparken. Masanın üstünden silahını alıp çıktı. Evden çıktığında tüm korumalar ona arabaya kadar eşlik edip hemen alanı terk ettiler. Serdar'ın kolunu bıraktıklarında içeri koştu
"Abi, abi bir şey yapmadı di mi sana?"
"Yok la yok."
"Psikopat bi de balık mı yapmış, şu sofraya bak mezeler falan. Ne biçim herif lan bu?"
Gökhan balığından bir parça koparıp Serdarın ağzına tıktı. Serdar anlam veremedi ama yedi
"Zehirliydi ve öleceğiz sanırım beraber. Hakkını helal et abi" dedi gayet inanır şekilde
"Uyuşturucuyu hissettin mi?"
Serdar da ağzından tükürüp
"Ne diyosun abi? Balığa mı koymuş? Vay akıllı piç" dedi.
"Sevkiyat yine bizde Serdar"
"Ben dedim abi. Bunlar bizim çekilmemize izin vermeyecek. Sana telefonum dinleniyordur diye haber maber ayağına şifreli şekilde de söyledim. Sen en son bu sevkiyat son dediğinde onlar ona öfkelendi"
"Yaptığımız tüm işlerin dosyasını çıkardım. Şeytan diyo git polise ver, yat on yirmi sene, temizlen,, çık"
"Peri?"
"İşte Peri.. böyle daha mı iyi oğlum? Sezgin Baba, ben bu heriflerin haberini yapıyorum, onları masum gösteriyorum diye bile bana kızmıştı zamanında. Şimdi onlardan olduğumu öğrenirse.."
"Kızını vermez"
"O kadarla kalmaz Serdar. Siker beni"
"Abi bırakırsan da bunlar yapacak aynısını"
"Sikilmeme çok ikna oldun bakıyorum Serdar, kişi seçiyorsun"
"Estağfurullah abi. Ben garajı açtırayım o zaman kanalın" diyip kalktı Serdar.
Gökhan, odasına çıkıp duşa attı kendini. Ne yapacağını bilmiyordu. İki türlü de Peri'yi kaybedecekti. Bu kirli dünyasına Peri'yi sokmak istememişti hiç. Ama.. ama gönlü de uzak kalamadı ondan.. sıkıntıyla iç çekip bornozunu giyip yatağa attı kendini.Peri...
Eve geldiğinde babası salonda oturuyordu. Peri'yi görünce şaşkınlıkla ayağa kalktı
"Babacım neden haber vermedin? Alırdım seni havaalanından. Hoşgeldin"
"Dün gece buldum bileti. Sürpriz olsun dedim"
"Hoşgeldin. Yoruldun mu? Sen git duş al, ben yemek hazırlatayım. Başın, gözün ağrıyorsa bi kahve/çay"
"Yok babacım yok. Biraz dinleneyim yamacında. Sonra yeriz yemek"
Peri, Gökhana belli etmese de çok korkmuştu o gün. Dönüp babasının dizinin dibinde dinlenmek için günleri saymıştı.
"Bir sorun mu oldu?" Diye sordu Sezgin Bey sanki hissetmiş gibi.
"Yok babacım. Bir arkadaşla tanıştık orada biliyor musun? Adı Sena. Oğlu var bir de. İstanbul'a dönecekti kalacak yeri yoktu. Ben de ona benim evi açtım"
"A aaa! Kızım iyi yapmışsın tabi yardım etmekle ama in midir cin midir? Neden evini açıyorsun otele götürseydin."
Şimdi babasına Gökhanın arkadaşıydı, gayet güvenilir, bizi o barıştırdı vs diye anlatamıyordu ama en kısa zamanda Gökhanla ilişkisini açıklayıp Senayı da oradan tanıdığını anlatacaktı ki babasının içi rahatlasın
"Haklısın babacım ama iyi kız. Hemşireymiş. Oğlu da çok akıllı görsen.. geçici bir süre kalacak. Zaten istemedi. Ben ısrar ettim."
"Sen yine de adını soyadını ver ben araştırayım"
"Tamam babiş. Ben üstümü değişip geleyim. Bi yemek yiyelim"
"Hay hay madam" dedi Sezgin, Periyi öperken.
Yemekte Pragı anlattı Peri. Sezgin de birkaç haftadır Nevra ile İstanbulu gezdiklerini anlattı. Birbirlerini çok özlemişlerdi. Ara ara Gökhanla ve Senayla da mesajlaştı. Yorulmuştu Peri. Odasına çıkıp uyumak istedi.
Gökhanı ise bu sevkiyat bitene kadar bir damla uyku tutmayacaktı. Peri'ye iyi geceler diledi görüntülü konuşmalarında. Daha sonra üstünü giyip kanala geçti. Yüklemesi gereken 3 tır vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ
Teen Fictionİçinde kavganın, sevginin, aşkın, tutkunun, hırsın da yer alacağı kitabıma hoşgeldiniz. Hikayenin sonunun nasıl olacağını bilmemek beni yazarken hep heyecanlandırır. Beraber görelim. Peri, sizlere emanet. Ona iyi bakın💝 +18