Sahil

22 0 0
                                    

Dün gece hiç uyuyamadan sabahı etmişti Peri. Telefon çalınca yataktan kalktı. Muğladaki evin bahçesine yapılacak sera için aramıştı ustalar. Onlara konumu yolladı, güzel bir iş çıkarmalarını tembih etti. Daha sonra yüzünü yıkayıp aşağı indi. Ayşe abla yulaf kasesini hazırlayıp dolaba koymuştu. Bugün alışverişe çıkacaktı Ayşe abla ve Mustafa abi. Hem evin hem de bahçenin çok eksiği vardı. Peri kaseyi alıp kahve makinesinin tuşuna bastığında kapı çaldı. Kendi kendine "ayşe abla anahtarı neden almıyorsun? Ben olmasam kapıda mı kalacaktınız?"diye söylenerek kapıya yürüdü.  Kapıyı açtı
"Günaydın Perikızı"
"Gökhan, günaydın ne işin var burada?"
"Mantarlı omlet yiyelim sabah kahvaltıda istedim. Müsait misin?"
"Aslında benim kahvaltım hazır yiyordum bir şeyler" dedi Peri soğuk bir sesle. Gökhan'ın yüzünün düştüğünü görünce "ama sen kahvaltı etmediysen bir şeyler hazırlayabiliriz" diye devam etti.  Gökhan "yok, önemli değil. Kahven varsa bir bardak alırım. Kapıda mı içiyim kahveyi?"
"Ya çok pardon, gel içeri"
İçeri geçtiler. Kahve makinesi öttüğünde Peri iki fincan çıkarıp kahveleri doldurdu. Masada oturan Gökhan'ın yanına geçti. Biraz kahveden, çaydan konuştuktan sonra Gökhan "yılbaşına az kaldı bir planın var mı?"
"Birkaç senedir babamın yanına gidiyorum Muğlaya. Ondan önce bu evde kutlardık birlikte. Bekir abi de gelirdi eşi ve çocuklarıyla. Kalabalık bir akşam yemeği yiyip, sohbet ederdik, giderlerdi daha sonra"
"Artık ikiniz mi geçiriyorsunuz yılbaşını"
"İki üç senedir öyle. Ama geçen yıl Lara'lar birlikte kutlamak istedi. Babamın da Muğlada komşuları bir organizasyon yapmış, o gece beraber değildik. Ertesi sabah gittim yanına. Yılın ilk kahvaltısını beraber ettik. Sen neler yaparsın?"
"Hiçbir şey. Dışarı çıkmam o kalabalık ve rezalet bir insan fenotipinin olduğu gecede. Akşam yemeği oluyor genelde kanalda. Akşam 8e kadar sürüyor. Sonra dağılıyoruz"
"Eve mi geliyorsun?"
"Hayır. Ev, yalnızlığımı çok yüzüme vuruyor öyle akşamlarda."
"Ee ne yapıyorsun?"
"Serdara gidiyorum. Onun da kimi kimsesi yok. 23 yaşında, ben kanala başladığımdan beri benimle. Tanıştığımızda reşit bile değildi."
"Baya önceden tanıyor seni, hikayeyi biliyor mu?"
"Biliyor, çünkü o haberin maili,senin Sezgin Bey'in kızı olmadığın haber, ilk Serdarın ipad'e düştü mail adresim orada açık olduğu için. Bunun çok büyük bir haber olduğunu anladı. Neden basmıyoruz haberi diye sordu, ben de biraz bahsettim. Sezgin Beyi tanıdığımı, onun sayesinde okuduğumu, haberin gerçeklik değeri yok falan filan dedim de"
"İnanmadı tabi"
"İnanmadı. Ben de anlattım. Serdar kral çocuktur. Laf çıkmaz. Kaç senedir biliyor, bir kere lafını etmedi. Senin numaranı, adresini bulmamda da çok yardımcı oldu."
"Baya seviyorsun he onu."
"Tabi Peri, kardeşim gibi. Benim de kimsem yok onun da. Aile olmamız gerekti yıllar içinde"
Peri cevap verecekken telefonu çaldı. Sezgin Beydi arayan. Sera için teşekkür etmeye aramıştı.
S: yavrum ne acele ettin? Çok teşekkür ederim düşünceli kızım benim..
P: babacım ne demek, birkaç gün sürermiş ama inşaası. Haberin olsun.
S: güzel yapsınlar da sürsün. Tekrar teşekkür ederim Peri. Sen evde misin?
P: evet şimdi çıkacağım giyinip.
S: babam şirketi iyice boşladın mı sen? Bak bu kış koleksiyonuna çok emek verdin Peri, boşa gitmesin babacım. Üretim departmanına yolla artık.
P: tamam babacım merak etme. Öpüyorum çok.
S: ben de yavrum. Dikkatli ol..
.
"Baban mıydı?" diye sordu Gökhan Peri yanına gelince. Kafa salladı Peri. Giyinip çıkması gerektiğini söyledi.
Gökhan "ben de yavaştan gideyim hayatım. Akşama görüşürüz" diyip Peri'ye yaklaştı öpmek için. Peri yüzünü çevirdi, yanağından öptü Gökhan da.
Kapıya doğru yürürlerken "Akşam müsait olmayabilirim. Şirketten geç çıkacağım" dedi Peri.
"Haberleşiriz hayatım. Şirkete gelebilirim istersen" diye yanıtladı Gökhan. Peri gülümsedi, 'Haberleşirizzz'
.
.
Peri, Gökhan gittikten sonra hazırlanmaya çıktı. Yarım saat sonra arabasına binmişti. Yolda müzik dinlemek en sevdiği aktivitelerden biriydi. Radyoyu açtı, playlistine tıkladı, müziğe kaptırdı kendini. 40-45 dakika sürüyordu evle işi arası. Bu da 15 şarkı yapıyordu Peri için. Yeterliydi:)
.
Şirkete geldiğinde tasarım departmanıyla son kez üstünden geçtiler kış kreasyonunun. Yöneticilerden biri
"Peri Hanım, bu tasarımların hepsine çok inanıyoruz. Ufak bir PR çalışması ile eminim şirket tüm yılın kârını ikiye katlayacaktır. Ve bu, Sezgin Bey'in döneminde bile görülmeyen bir şey"
Peri gülümsedi "umarım, umarım güzel olur da babam gurur duyar hepimizle. Her şey tamamsa üretim departmanına mailleyin dosyaları" dedi. Bir kez daha gözden geçirip üretime gitti kış takıları.
Toplantıdan çıktıktan sonra telefonunda cevapsız aramaları gördü Peri. Gökhandı arayan. Geri döndü hemen.
P: Gökhan, bir şey mi oldu?
G: hayır merak ettim. Nerdeydin?
P: toplantıdaydım. Endişelendim cevapsız çağrıları görünce.
G: yok hayatım. Aa ama aramışken yarın müsait misin?
P: evet bugün çok yoğunum sadece. Neden?
G: at çiftliği var bir arkadaşımın. Yarın sabah eşiyle oray gideceklermiş. Kahvaltıya davet etti bizi de. Gidelim mi?
P: olabilir. Bakalım duruma göre.
G: tamam. Bugün hiç müsaitliğin yok mu? Akşam oyunda yendin beni, rövanşını almak istiyorum.
    Aslında Peri'nin çok bir işi kalmamıştı şirkette ama bir sonraki haftanın işlerini halledecekti. Gökhanla buluşmak istemiyordu bu akşam. Ne zaman buluşsa kafasında saçma sapan düşünceler dönüyordu. En son dün gece "kesin Gökhan evli, boşanmadan benimle birlikte olmak istemiyor" düşüncesine kadar gelmişti.
P: hayatım bugün zor. Yarın sabah erken gelip al beni, oraya gidelim, tüm gün bizim olur.
G: anlaştık, seni darlamıyorum. Kolay gelsin seviyorum seni.
Telefonu kapattılar. Peri, odasına geçtiğinde Lara'nın onu beklediğini gördü. Biraz sohbet ettiler. Lara'nın eve yerleşmesinden, ailesiyle arasının bozulmasından, Turgayla ilişkilerinden, bebekten konuştular. Daha sonra biraz da Peri anlattı. Gökhanla ilişkilerini, sürekli bir aktivite yaptıklarını, yarın at çiftliğine gideceklerini anlattı. Bir saate yakın sohbet ettiler daha sonra Lara Peri'yi öpüp çıktı.
Peri, birkaç iş daha hallettikten sonra sahilde yürümek istedi biraz yalnız başına. Kabanını giydi, son kez maillerini kontrol edip çıktı. Sahilde yürüdü, kendine közlenmiş mısır aldı. Küçükken babasıyla çok yürürlerdi bu sahilde, Sezgin Bey de hep közlenmiş mısır alırdı Peri'ye. Babasını düşündü, arada Suna'yı düşündü, annesini. Sanki Engin hiç yoktu hayatında. Onu ne bir baba ne bir amca olarak bile düşünmüyordu. Aklına gelmiyordu. Suna ise arada bir, yalnız kaldığında aklına düşüyordu. Acaba Suna ve Enginle büyüse nasıl bir hayatı nasıl bir kişiliği olurdu, bunu düşündü. Hayatında bir anne figürü olsa nasıl bir karakteri olurdu diye düşündü. Sonra bunu ilk kez düşündüğünü fark etti. Bu zamana kadar hiç 'annem olsa nasıl olurdu' diye düşünmemişti. Çünkü Sezgin Bey ona anne, baba, arkadaş her şey olmuştu. Mezarının yerini bile sormamıştı babasına. Engin'in mezarını zaten merak bile etmiyordu. Peri, Sezgin Bey'in kızı olmayı çok benimsemişti. Hatta şuan bir DNA testi yapılsa Sezgin'in kızı çıkacağına emin olacak kadar benimsemişti. Sadece Sezgin Bey'in kendisi yüzünden evlenip bir çocuk sahibi olmadığını düşünüyordu. Ve bu Peri'yi yaşı ilerledikçe üzüyordu. Çünkü Sezgin Bey, evlendiği kadının Peri'ye iyi davranmayacağını, bir çocukları olursa Peri'yi ayıracağını düşünüyordu. Sevgilileri olmuştu, bazen akşam yemeklerinde misafir ediyorlardı babasıyla hatta. Ama hiçbiriyle evlenmemişti Sezgin. Peri, kendisi büyüdükçe fark ediyordu babasının onun için yaptığı fedakarlıkları. Ve şimdi, görece yaşlı ve tek başınaydı Sezgin. Peri, isterdi ki o Muğladaki kocaman evde, eşiyle beraber yaşasınlar. En azından babasında bu kadar aklı kalmazdı öyle. Bunları düşünürken telefonu çaldı.
Babammmm🧡 arıyor..
"efendim babacım."

"Kızım nasılsın? Nerdesin?"

"Bizim hep geldiğimiz sahile geldim. Sen ne yapıyorsun?"

"Aa ne kadar güzel. Közlenmiş mısır da aldın mı?"

"Aldım babacım almaz mıyım?"

"Ama ince giyinmişsin."

"Kaban giyd... aa sen nerden?" derken Sezgin Bey yanına oturdu Peri'nin. Peri şaşkınlıkla telefonu kulağından indirmeden "babaaa sen nerden çıktın?"  dedi babasına sarılıp. Sonra gülüp telefonu kapattı.
"Babacım baktım serayı yaparken çok gürültü var. Tak tak tak beynimin etini yediler. Atladım geldim. Bitince haber verecekler"

"İyi yapmışsın. Beni nereden buldun?"

"Şirkete gittim önce, oraya baskın yaptım. Mine, sahile gittiğini söyledi. E sahile gittiysen bu sahildir. Uzat bakıyım mısırı taze miymiş?" diyip Peri'nin uzattığı mısırdan ısırdı.

"Tazeymiş. Kalite kontrolden geçti" diyip güldü. Sonra gülümsemesi dindi.
"Ne işin var burada? Neyi halledemedin?"

"Yok bir şeyim babacım. Öyle dinlenmeye geldim."

"Aralık soğuğunda?. Hadi Peri, hadi kızım anlat babaya"

"Boşluklar var baba"

"Nasıl yani?"

"Hayatımda boşluklar var. Senin hayatında olduğu gibi. Mesela ben sana hiç Suna'nın mezarını bile sormamışım. Anne kelimesini ne zaman telaffuz ettiğimi bile hatırlamıyorum. Anneme de Suna dedim hep. Ya da ne biliyim sen neden evlenmedin hiç? Benim çocukluğum seninle değil onlarla geçseydi nasıl biri olurdum? Merak ediyorum"

"Etme. Neyini merak ediyorsun? Ben sana söyliyim mi nasıl olurdu? O Engin Sunayı vurduğu akşam ben olmasam seni de vururdu. Sonra kendini de vururdu. Gazetenin üçüncü sayfasında okurduk 'aile faciası' başlığında. Sen, onlarla büyüsen böyle biri olmazdın Peri. Çünkü çoktan ölmüş olurdun"

"Babacım, onlarla büyüsem diye hayalimde canlandırmıyorum zaten. İyi ki senin gibi bir babam olmuş. Bir kere bile demedim annem olsaydı da gerçek babam olsaydı da bilmem ne.. iyi ki sen büyütmüşsün beni. Ben sadece isterdim ki senin de bir hayatın olsun. O koca evde tek yaşama."

"Off Peri, nereden açtın bu konuyu? Şikayetçi değilim kızım ben."

"Öyle diyorsan öyledir babacım. Seni bizim mantıcıya götüreyim mi? Ama bu sefer ben ısmarlıyorum" diyip göz kırptı Peri.

"Küçükken ben sana harçlık verince Bekir abinle markete gider bana en sevdiğim keklerden alırdın. O geldi aklıma"

"Eksik anlatma baba. Yanına süt de alıyordum"

"Ahhhh unutmuşum." diye güldü Sezgin Bey. Daha sonra Peri'yi kolunun altına aldı beraber yürüdüler arabaya kadar.
Yemeklerini yiyip eve döndüklerinde Gökhanla konuştu Peri telefonda. Babasının geldiğinden bahsetti. Sabahki planı iptal edemez miyiz diye sordu. Gökhan söz verdik, diyince üstelemedi. Babası anlayışla karşılardı.
"Tamam ben babama söylerim. Ama sabah evin önüne gelme. Ben seni evden alırım öyle gideriz olur mu?"
"Olur tamam iyi geceler Perikızı"
"İyi geceler"
.
Peri babasına sabah erken çıkacağını söyleyip uyumaya geçti. Çok yorulmuştu.
.
Sabah olduğunda bir duş almak istedi. Duşunu aldı, saçını kuruttu çıktı evden. Gökhan'a geldi. Zile bastı, Gökhan kapıyı açtığında "daha giyinmedin mi, yuh" dedi Peri. "5 dakikaya aşağıdayım. Kendine kahve koy" dedi Gökhan. Hızlıca üstünü değişip aşağı indi. Peri daha kahvesinden birkaç yudum almıştı. Birlikte yola çıktılar. Ancak bu gezi, Peri'yi çok mutlu etmeyecekti...

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin