Pazar

11 2 2
                                    

Serdar'dan...

Pazar günlerini pek sevmem, bayramları, özel günleri.. birilerinde boşluk hissi bırakan günlerden pek hoşlanmam. Mesela şu an ailecek bir pazar kahvaltısında oturuyor olabilirdim sevdiğim kadınla. Ama kahve ve sigara içerek magazin izliyorum. Daha fazla evde durdukça kafamdaki sesler beni iyice boğacaktı. Restorant bugün kalabalık olur, hafta sonu. Oraya gideyim diye düşündüm. Elimi yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim. Açık mavi bir gömlek ve koyu lacivert bir kot pantolon giyindim. Saçlarımı spreyle sabitledikten sonra dişlerimi fırçalayıp çıktım. Restoranta giderken kendime extra özenmeye çalışırım. Çünkü orası beni yansıtan bir  mekandır. Tanıdıklarım, iş dünyasından arkadaşlar uğrar bazen. İyi bir imaj çizmek isterim.

Restorantın otoparkına geldiğimde valeyle merhabalaştık. Arabayı teslim edip içeri girdim. Tahmin ettiğim gibi çok yoğundu. Sadece bizim masamız boştu. Oraya zaten bizden birileri hariç kimse oturamazdı. Çalışanlar da bunu bildikleri için kimseyi oturtmazdı. Sahilde bu mantıcı işi iyi tutmuştu. Müdavimleri olmuştu mekanın. Tatlılar da epey sevilmişti. Bir de kahvaltı menümüz vardı. Pazar sabahları extra yoğunluk bu yüzdendi.

"Hoşgeldiniz Serdar Bey" dedi baş garson.

"Hoşbulduk. Var mı bir sorun?"

"Yok efendim. Öğlen 15 kişilik rezervasyon var."

"Tamamdır. Sahil kenarındaki masaları ayarlayın. Bir de şu camları komple açın içeri deniz havası dolsun."

"Emredersiniz efendim" dedi garson, baş selamı vererek. Gülümseyip elimi omzuna koydum
"Emretmem, rica ederim. Kolay gelsin" dediğimde gülümseyip yanımdan ayrıldı. Kol saatimin çıkan kayışını düzeltirken

"Serdar!" sesiyle kapıya doğru döndüm. İlk görüşte Peri'ye benzetsem de gelen kişinin Suna olduğunu anladım. Gülümseyip
"Hoşgeldin." dedim yanına giderken. Sarılıp "hoşbuldumm" dedi. Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra açıklama yapma gereği duymuş olacak ki
"Ya benim buralarda bildiğim çok mekan yok. Annem de burada yaşayan teyzesine gitti dün gece. Birkaç gün kalacakmış. Ben de evde kalmak istemedim bu havada. Buraya geldim" dedi.

"İyi yapmışsın. Kahvaltı ettin mi?"

"Ben tek başıma yemek yemekten hoşlanmam pek. Etmedim" dedi dudağını ısırırken. Gülümsedim

"Ben de. Yani hem tek yemek yemekten hoşlanmam, hem de kahvaltı etmedim. Çok iyi denk gelmedik mi? Edelim birlikte" dedim elimle buyurun işareti yaparak.

"İyi denk geldik" dedi önden yürürken. Bizim masamıza oturduk. Az önceki garson yanımıza gelip ne istediğimizi sorunca kahvaltı edeceğimizi söyledim.
Suna, İstanbulla ilgili merak ettiklerini sordu. Yurt dışına gitmeden önce Aydın'da yaşamış. Birkaç kez Muğlaya geçmişler sadece. İstanbula bir tek aktarmalı uçuş yapacağı zamanlar gelmiş. Havaalanından hiç çıkmadan diğer uçağa binip gittiği için hiç gezmemiş.

Bir on beş dakika sonra kahvaltımız gelmişti.

"Türk kahvaltısı gerçekten mükemmel bir öğün Serdar! Birkaç ülkede yaşadım hiçbirinde böyle bir kahvaltı kültürü yok"

"Evet, biz de abimle bir yaz tur yapmıştık ülkelere. Açıkçası aç kaldık çoğu zaman" dedim gülerek. O da gülümsedi. Gülümsemesi bile Peri gibiydi. Birbirlerinden apayrı büyümelerine rağmen nasıl bu kadar hâl ve hareketleri benziyordu, şaşırmıştım.

"Peri bahsetti, tüm Boğaz boyunca turlar varmış. Tüm İstanbul ayağının altında kalıyormuş" dedi ekmeğine reçel sürerken.

"Evet, Boğaz turları var."

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin