Gökhan, anayola indiklerinde arabayı kenara çekti.
"Sen taksiyle uğraşma hayatım. Seni eve bırakıp dönecek kadar da vaktim yok. Arabayı al devam et burdan. Ben taksi çeviririm"
"Gelirdim seninle kanala"
"Sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Sen al arabayı eve geç lütfen"
Gökhan, ısrara kapalı görünüyordu o yüzden bir şey demedi Peri. Aslında çok merak etmişti sorunun ne olduğunu. Offlayarak arabadan indi, şoför koltuğuna geçti.
"Dikkatli ol, varınca yaz" diyip öptü Gökhan camdan kafasını uzatıp. Birkaç dakika bekledikten sonra taksi geldi. Atlayıp kanala geçti. Geldiğinde 3 polis arabası bekliyordu garajın önünde. Tırlar yoktu. Kendi kendine 'yolun sonuna geldin Gökhan' dedi. Serdarla konuşan ve polislerin amiri olduğunu düşündüğü kırk beşli yaşlardaki adama doğru yürüdü. Serdarın yanında durduğunda amir Gökhana döndü.
"Kanalın sahibi Gökhan Saraylı siz misiniz?"
"Evet. Sorunu öğrenebilir miyim?"
"Dün gündüz kuşağı programınızda kavga çıkmış. Yaralılar varmış. Haberiniz yok mu?"
Gökhan derin bi nefes aldı. Çok şükür dedi kendi içinden. Sonra adama dönüp
"Haberim yok maalesef. Ben sadece bu işi yapmıyorum. Ama revirdeki hemşiremiz Sena Hanım ilgilenirdi böyle olaylarla. Bana bir şeyden bahsetmedi. Kötü bir durum yok umarım" yalandan gülümsedi.
"Ölüm kalım olmaması açısından şanslısınız. Ama programda biri kavgalı olduğu husumetlisinin kafasına bardak fırlatmış. Şikayetçi olununca biz de gelmek zorunda kaldık. Darp raporu var. Bizimle karakola gelip ifade vermeniz gerek"
Serdar suskunca oturuyordu. O da çok korkmuştu polisleri ilk gördüğünde.
"Tabii memur bey. Biz kendi aracımızla takip etsek olur mu? Hemen ardınızdan geleceğiz"
"Tabi tabi. Ne demek"
Polis amiri Gökhanların yanından uzaklaşınca Gökhan'ın gözleri Serdarı buldu.
"Lan oğlum desene bana abi sevkiyatla ilgili değil polisler diye. Akla karayı seçtim gelene kadar"
"Abi seni aradığımda bana bir şey dememişlerdi ki. Seni sordular, aradım. Sonra bana olayı gördün mü duydun mu diye sorduklarında seni telaş yapma diye aramak istedim ama duymadın"
"Telefon sessizde ve hırkanın cebinde kaldı. Neyse siktir et şimdi. Sevkiyat ne oldu?"
"Abi son tırı çıkardık. 10 dakika geçti geçmedi polisler geldi işte"
Konuşmasını bitirdiğinde yanlarına bir polis memuru daha yanaştı.
Gökhan ne var anlamında bakış attı.
"Fikri Abinin selamı var. Bu korku onlara bi süre yeter, dedi. Ekiplerin zamanlamasını beğenmişler mi diye soruyor"
Gökhan gözlerinden ateş çıkarak polise doğru bi adım atacağı sırada Serdar önüne geçti. Polis memuru bi gülümseme takınıp geri arkadaşlarının yanına döndü.
"Abi napıyorsun Allah aşkına? Bunca polisin içinde polise mukavemetten tutuklanmak mı istiyorsun?"
"Serdar Fikriyi ellerimle boğmak istiyorum"
"Abi yürü Allah aşkına arabaya geçelim. Gidip ifademizi verelim geri gelir düşünürüz."
"Sena nerde?"
"Onu dün ifadeye almışlar abi hastaneye götürülmüş yaralı olan adam. Orda soru sormuşlar"
Gökhan tamam anlamında kafasını salladı. Garajda Serdarın arabasına doğru yürüdü.
"Abi senin araba nerde?"
"Periye bıraktım. Zaten bi ağız tadıyla kahvaltı edemedik. Kanalını da Fikrisini de programını da..." diye söverken arabaya bindi.
Emniyete geldiklerinde ifadelerini verdiler. Tekrar o polise bakındı ama göremedi. Çıktığında Serdar kapının kenarında sigara içiyordu. Telefonu çaldı. Gökhan kim anlamında baktı yüzüne.
"Fikri arıyor" dedi Serdar.
"Aç hoparlöre al"
Dediğini yaptı.
"Alo? Serdar? Çıktınız mı lan?"
"Çıktık Fikri. Çıktık"
Fikri bi kahkaha patlattı
"Nasıl ama polisleri görünce korktunuz di mi? Abin nerde lan? Aradım duymadı. Tutukladılar mı abini yoksa?"
"Fikri kes sesini bi ya" diye atladı Gökhan.
"Hah Gökhan Reis. Oğlum sen niye işinin başında durmuyorsun? Serdara yüklüyorsun her şeyi. Çocuk tek başına 3 tır balık yükletti. Neyse neyse hadi iyisiniz Abi dedi ki hesaplarını kontrol etsinler. Bi sıfır yanlışlıkla yollamamış. İyi iş çıkarmışsınız." dediğinde kapattı Serdar telefonu. Gökhana döndü
"Napıcaz abi?"
"Ne biliyim amınakoyim ya ne biliyim ya! Napalım?"
"Bu uyuşturucunun son partıydı. Bundan sonra silaha geçecek. Onu yüklemek bu kadar kolay değil biliyorsun"
"Biliyorum Serdar. Bizim şu Abi denen herifle bi konuşmamız lazım. Bırakmak istiyoruz ya. Kendilerine yeni adam bulsunlar bu kadar mı zor?"
"Adamlar resmen bu şehrin tapusunu bize verdi abi."
"Alsınlar geri. Senin hesabındaki para pul ölene kadar yeter, senden sonra çocuğuna da kalır. Benim gibi aynı. Haksız mıyım?"
"Ben sana bırakalım dediğimde mesele para değil, bu şehirde bizden güçlü kimse olmaması demiştin. Bırakamam dedin, daha bu sabah"
"Bırakamam.. ama Peri'yi de bırakmam. Napıcam ben Serdar ya.."
"Önce bi kararını ver bence. Git, düşün taşın. Bırakalım diyorsan bırakırız. Devam edelim diyorsan varım."
"Aslansın lan" diyip sırtına vurdu Serdar'ın. Serdar da gülümsedi Gökhana. Gökhan aniden yerinden fırladı
"Lan telefonunu ver. Periyi aramam lazım"
"Al al! Aman ne korkutmuş seni Peri"
dedi gülerek. Gökhan numarayı ararken
"Oğlum adam dediğin hanımından hafif tırsar zaten." Serdar ikinci sigarasını yakarken kafa salladı gülerek. Gökhan biraz uzaklaşıp Periye durumu anlatınca yanına döndü.
"Hadi Serdar. Gidelim de düşünelim napıcaz diye"
Serdar önden arabasına yürümeye başladı. Onların en başından beri her sıkıştıklarında geldikleri bir tepe vardı. Yıkık dökük, eski surlar vardı. Gökhan, Serdar'ı burada görmüştü ilk.
2008, Aralık
Gökhan İstanbul'a ilk geldiğinde 18 yaşındaydı. Muğlada, Sezgin'in ona bıraktığı evleri kiraya vermiş, kendine İstanbulda bir ev tutmuştu. Parasının bir kısmı kiraya bir kısmı da yemeye, okula, gezmeye tam yetiyordu. Sezgin sayesinde güzel üniversite yılları geçiriyordu. Bu, ikinci senesiydi
Bir akşam okuldan eve dönerken, en sevdiği seyyar köfteciyi gördü surların orada.
"Oo evlat nerelerdesin sen?" diye sordu yaşlı adam Gökhanı görünce.
"Sorma abi, okuldan geç çıkıyorum ödevleri yetiştirmek için. Anayolda yılbaşı kutlaması varmış. Ara sokaktan kaçayım dedim iyi ki geçmişim. Yarım ekmek yapar mısın? Sen niye burdasın, aşağısı ana baba günü. Orada iş yapardın"
"Zabıta görüyor yolluyor oğlum ana caddelerde. Artık böyle ara sokaklarda satıyorum" diyip hazırladığı ekmeği Gökhan'a uzattı. Gökhan ekmeği alıp parasını ödedi. Biraz ilerleyip surların üstüne doğru yürüdü. Aşağıdaki kutlamayı görmek istedi. Bir yandan da ekmeğini ısırıyordu. Biraz daha yaklaştığında "ah" diye bir ses geldi. 11-12 yaşlarında küçük bir çocuk kartonların arasından kalktı.
"Dikkat etsene, elime bastın"
Gökhan, şaşırdı.
"Ben çok özür dilerim seni görmedim. İyisin ya?"
Çocuk kafa salladı. Gökhan'ın elindeki ekmeğe doğru baktı. Bir yandan da öksürüyordu. Gökhan, arkasını dönüp ilerledi. Az sonra elinde bir poşetle geri geldi. İçinde üç dört tane yarım ekmek köfte ve ayran olan bir poşetti bu. Çocuğun yanına oturup
"Tek yemek yemekten hoşlanmam. Benimle bir şeyler yer misin?" diye sordu. Çocuk, onu bırakıp gittiğini düşünmüştü. Gökhanı tekrar görünce mutlu oldu. Kafasını sallayıp uzattığı ekmeği aldı. Gökhan, ayranını çalkalayıp çocuğa uzattı.
"Gökhan ben"
"Ben de Serdar"
"Üşüdüm biraz ben. Sen burada üşümüyor musun?"
"Bilmem alıştım herhalde." diyip ayağa kalktı. Arkadan birkaç karton daha getirip Gökhanın etrafını sardı.
"Bunlar soğuğu keser az da olsa" dedi bilmiş bir ifadeyle.
"Kalacak yerin yok mu?"
"Yok. Bir haftadır burdayım"
"Öncesinde neredeydin?"
"Yetimhanedeydim."
"Kaçtın mı?"
Çocuk ayağa kalkıp koşmaya başladı. Gökhan ne olduğunu anlayamadan arkasından gitti, yakaladı. Ağlayan Çocuğa baktı.
"Beni onlara verme tekrar. Abi nolur" diye ağlıyordu Serdar.
"Oğlum benim ağzımdan öyle bir şey çıktı mı?"
"Ben burada kalırım. Nolur abi, beni gördüğünü kimseye söyleme. Anlaştık mı?"
"Hayır"
Serdar direnmeyi bırakıp yere oturdu. Gözyaşını sildi
"Beni geri mi götüreceksin oraya?" diye sordu yalvaran gözlerle. Gökhan, ensesinden tutup kaldırdı.
"Yürü poşeti al gel, düş önüme"
Çocuk, kafa salladı. Gökhan'ın yanından geçip tekrar koşmaya başladı. Gökhan bu sefer de koştu arkasından tuttu yine ensesinden.
"Lan oğlum götürmeyeceğim diyorum yetimhaneye falan. Yürü. Bi daha kaçarsan veririm polise"
Az önce yemek yedikleri yerden poşeti aldılar. Yemeklerini yiye yiye Gökhan'ın evine geldiler. Serdar, şaşkın gözlerle etrafını izliyordu.
"Burası kimin ki?"
"Benim evim, sevdin mi?"
"Çok güzelmiş. Ve sıcak"
"Yılbaşını beraber geçireceğiz delikanlı. Git üstünü başını değiş sana kıyafet koydum. Ben de çay yapayım için ısınsın"
"Ben banyo yapsaydım. Evini kirletirim böyle"
"Serdar! Duş almak istersen tabiki alabilirsin. Ama evini kirletirim ne demek ya? Banyo şurası" dedi parmağıyla gösterirken. Serdar içeri gitti. Aslında böyle bir şeyi neden yaptığını anlamıştı kendi kendine. Tam öyle bir durumda Sezgin ona yardım etmişti. Evsiz, kimsesiz kaldığında. Şimdi o da hikayesini kendine çok benzettiği Serdara yardım etmek istemişti. Biraz zaman geçtikten sonra Serdar geldi. Çay koydu Gökhan. Serdar, yetimhanede yapılan işkenceleri anlattı. Gökhanın kanı donmuştu. O gece Sezgin'e rastladığı için binlerce kez şükretti Allaha.
"Beni geri vermezsin di mi oraya?" diye sordu korkan gözlerle Serdar.
"Korkma.. korkma ama.. ne yapacağım Serdar. Okuyamazsın, seni bulur alırlar. Seni bana da vermezler."
"Çalışırım. Karton topluyodum ben ufak tefek" dedikten sonra tekrar öksürük krizine girdi.
"Yok, olmaz o da. Kaç yaşındasın sen?"
"12 sen?"
"19"
"Abi, geri verme beni. Ne dersen yaparım valla"
"Annen baban nerde senin?"
"Ölmüşler ben küçükken. Bi dayım varmış. O vermiş beni yurda. Ben aslında Sakaryadaydım. Ordan buraya attılar beni"
Gökhan sıkıntıyla kafa salladı.
"Ben staj için birkaç yere başvuru yapmıştım. Ordan da biraz para kazanırsak, ikimize yeter. Seni çalıştıramam ama okutmanın bi yolunu bulmam gerek. Kaçıncı sınıfsın sen?"
"7.sınıftım."
"Bi yolunu buluruz."
"Geri vermeyeceksin yani beni"
"Oğlum kıt mısın sen? Hayır diyorum"
"Abiii!!! Allah razı olsun. Ne istersen yaparım"
"Bi şey istemem. Sana da kitap alıcaz her akşam kitap oku ben okula çözüm bulana kadar. Olur mu?"
"Olur abi. Olmaz mı?"
.
O yılbaşını birlikte geçirdiler, ve ondan sonraki her yılbaşını. 2023'e hariç. Onda Gökhan Türkiyede değildi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ
Teen Fictionİçinde kavganın, sevginin, aşkın, tutkunun, hırsın da yer alacağı kitabıma hoşgeldiniz. Hikayenin sonunun nasıl olacağını bilmemek beni yazarken hep heyecanlandırır. Beraber görelim. Peri, sizlere emanet. Ona iyi bakın💝 +18