SP

14 2 2
                                    

Serdar'dan...

Hastaneye geldiğimizde Gökhan kapıyı açıp Peri'yi almak istediğinde engel oldum.

"Dokunmayacaksın. Çek elini" dedim sinirle. Peri'yi kucağıma alıp arabadan indim. Gelen sedyeye bıraktığımda peşinden gidebildiğim kadar gidecektim. Elini tuttum..

"Peri.. korkma tamam mı? Korkma birtanem, bi şey olmayacak"

"Burda bekleyin lütfen" dedi hemşire acil ünitesinin kapısına geldiğimizde. Yalvaran gözlerle baksam da, kesindi kural. İçeri almadılar. Sırtımı duvara verip yavaş yavaş aşağı çöktüm..

Peri'ye bi şey olmazdı di mi... olmazdı.. olmayacaktı.

"Seninle sonra görüşücez! Bu burda bitti sanma Serdar efendi! Duydun mu beni? Görürsün Gökhan Saraylı'nın ardından böyle oyunlar çevirmek neymiş!" dedi karşıma gelip. Artık abi diye hitap etmek istemiyordum. Bana yaptığı hiçbir şey umrumda değildi. Kötü davranmış, pis işlerini yaptırmış, tehdit etmiş, hakaretler savurmuş.. umrumda değildi. Ama Peri'nin gözlerinden akıttığı her damla yaşın hesabını soracaktım. Zamanı gelecekti!

"Duyuyor musun beni? Benim sahip olduklarıma mı özendin lan? Biz aynı sofrada yemek yedik, sen benim karıma mı göz koydun? Pezevenk!" diye kükredi tepemde dikilirken. Ani bi sinirle kalkıp boğazına yapıştım. Arkasındaki duvara kadar sürükleyerek götürdüm. Kafasını birkaç kez öne çekerek duvara vurduğumda yüzü iyiden iyiye kızarıyordu, elimden kurtulmak için çırpınıyordu. Gözlerim en az onunkiler kadar açılmıştı sinirden.

"Bana bak! Bana bak, gözlerime iyi bak! Seni yemin ediyorum yaşatmam. Bak bu kıza bi şey olsun! Allahın adını verdim senin her parçanı bu şehrin başka tarafına atarım. Bi mezarın bile olmaz. Beni" diyip tekrar kafasını duvara vurdum "duyuyor" diyip aynısını tekrar yaptım "musun?" dediğimde tüm gücümle duvara itip boğazını elimden bıraktım. Yere düştüğünde güvenlikler, hemşireler gelmişti. Hâlâ nefes almakta zorlanıyordu, hemşireler yerden kaldırmaya çalıştı. Hava takacaklardı sanırım müşahade odasında. İlgilenmedim. Güvenlik bir şeyler söyleyip, uyarıp kendimde olmadığımı görünce üstelemeyip gitti. Acil kapısını birkaç kez çaldım.

"Peri... Peri... ya bi bilgi verin n'olur! İyi mi Peri?" diye ağladım dizlerimin üstüne çöküp. Sezgin amcalar geldiğinde kapının önünde çökmüş duruyordum.

"Serdar? Noluyor oğlum? Peri nasıl? Bi şey mi oldu? Gökhan nerde?" diye sordu Sezgin amca

"Hava takıyorlar" dedim gözümü acil kapısından ayırmadan.

"O da mı fenalaştı.. ah Sezgin.. çocuklara çok yüklendin" dedi Nevra teyze sıkıntıyla.

"Fenalaşmadı. Dövdüm" diye açıkladım düz bi sesle.

"Anlamadım. Neden? Serdar? Ne oluyor burada bi anlatsana" diye üsteledi Sezgin amca

"Şimdi değil. Peri bi çıksın.. her şeyi konuşuruz" dedim zorlukla. O sırada acilin kapısı açıldı.

"Peri Saraylı yakınları sizler misiniz?" diye sordu hemşire. Hepimiz kafa salladık.

"Maalesef bebeği düşürmüş. Ancak Peri Hanımın durumu iyi. Kan kaybetmiş sadece, kan veriyoruz şimdi. Gerekli vitaminleri de serumuna ekleyeceğiz. Birkaç saat sonra çıkabilirsiniz. Tahliller yapılacak, onları yarın alabilirsiniz. Geçmiş olsun" diyip yanımızdan ayrıldı. Derin bi oh çektik üçümüz de.. Peri iyiydi.. benim güneş yüzlüm..

"Bebek.. senin yüzünden.. senin!." dedi Gökhan arkadan boğuk sesiyle. Bana doğru koşup yüzüme vâr gücüyle yumruk indirecekken Sezgin amca elini havada tuttu.

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin