Galata Kulesi

8 1 0
                                    

10 gün sonra...

Sezgin Babama Engin belasını anlatmıştık. Enginden hâlâ bi hamle gelmemişti, Periyle aramızı düzeltmiştik, Sena dosyayı teslim edip işine dönmüştü, Peri'ye Sena'nın polis olduğunu, bi operasyon takibi için bizimle çalışması gerektiğini biraz üstü kapalı açıkladık ama gizlemedik, söyledik. Fikri'nin istediği silah sevkiyatını da yapmıştık. Surlardan haber bekliyorduk. Belediyeden izin çıktığı anda alacaktık orayı. Serdarın hayaliydi orası. Beni de hayallerine ortak etmişti anlata anlata. Çok müthiş bir fikri vardı orayla ilgili, duyduğum anda işte benim kardeşim dedim..
Cihan hâlâ dönmemişti yurt dışına. Perilere gidip geliyordu. Çoğu zaman ben de orada olduğum için ses etmedim hiç. Bir iki kez de dışarıda buluştular. Birinde Serdarın sahildeki restoranta gittiler, diğerinde de çok sevdikleri bi mekan varmış oraya gittiler. İkinciye ailecek gittiler.. tam sevkiyat günü olmasa ben de davetliydim de, gidemedim. Hâlâ çok takıyordum o Cihan denen herifi kafama ama Periye bi şey diyemiyordum.

Yaren'i ilk başta Senaya götürmeyi düşünsek de yapamadık. Sena, Peri'nin yakın arkadaşıydı. Hemen haberi olurdu bu durumdan Perinin.. ve bizim aramız yeni düzelmişken bu riski alamadım. Tabiki kendi evimde de ağırlayacak halim yoktu, Serdar'a da yollayamazdım. Yarenle birbirlerini sever, sayarlardı ama mahallede kesin laf söz olurdu. Bir de onun orası güvensizdi, kesin bulurdu psikopat kocası onu birkaç güne. O yüzden Yaren'e bir ev kiralamıştık. Hem ben onu görmek istemiyordum, açıklama yapmasını bile duymak istemiyordum. Hem de o, rahat ederdi bu şekilde. Evi Serdar buldu, Serdar götürdü, yerleştirdi Yaren'i evine. Bir kez kanalın önünde gördüm Yaren'i, bir kez de Serdarın arabasına binerken otoparkta. Zaten mor olan gözünü arabaya binerken kapıya vurup çığlık atınca Serdar "Yaren Yenge, iyi misin?" diye sordu telaşla. Ben de kendi arabama yürüyordum, dediğini duyar duymaz Yaren'in de duyabileceği şekilde
"Ne yengesi Serdar? Ne saçmalıyorsun sen? Senin bi tane yengen var o da Peri! Yaren senin ancak eski bir tanıdığın, dostun, ablan olabilir. Ama yengen değil." diye uyarmıştım. İkisinden de cevap beklemeden kendi arabama binip gazladım. Serdarın bile isteye hâlâ ona yenge demediğine emindim. Uyarım ona değil Yareneydi. Eğer içinde bize dair, ona yardım ettiğim için bir umut varsa yok olması içindi. Umarım mesajı almıştır..

Perikızımı yemeğe götürecektim.. Sezgin babamın evinin önüne geldiğimde kapıyı çaldığım gibi açtı. Üzerine mini, v yaka, sırtı açık, askılı bir elbise giymişti. Bizim mutfaktaki sarı bezde daha çok kumaş kullanmışlardır diye düşünüp güldüm. Çok güzel olmuştu ama. Dudaklarına yapıştıktan sonra elinden tutup kendi etrafında çevirdim. Sonra aniden

"Babanlar yoktu dimi evde?" diye sordum gözlerimi kocaman açarak. Güldü.
"Babam evde, beni öptüğünü de gördü. Kesin beni alman gerekecek artık. Bu bi namus meselesi" diye dalgayla Güldü. Eve doğru bakındım babamlar yoktu.
"Geç dalganı geç.. hazırsan çıkalım ben acıktım"

"Elbiseme bir şey demeyecek misin? Nasıl olmuşum?"

"Güzel olmuşsun Perikızımmm"

"Açık demeyecek misin yani?" diye sordu şaşkınlıkla

"Peri ben ne zaman senin kıyafetine karıştım? Sen istediğini giy, bakan olursa ben onlara giydiğini giydiririm demiyor muyum?"

"Diyorsun da"

"Ee, sen beni mi deniyorsun?" diye sordum gülerek.

"Ay tamam inandım galiba ya. Şapşik! Babam da böyle der hep bana. Ama bu elbise bana bile açık. Gidip değiştireyim iniyorum hemen"

"Periiii! Ciddi ciddi beni mi denedin?"

"Ben seni her gün kaç teste tâbii tutuyorum Gökhan Saraylı bir bilsen!"dedi koşarak merdivenleri çıkarken. Aynı şekilde ben de koştum arkasından odaya girdiğinde kendine asıl hazırladığı kıyafetleri aldı eline. Yatağa oturdum, onu da belinden tutup kucağıma çektim. Kafasını koluma koyup yan şekilde kucağıma yatırdım onu bebek gibi.

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin