'Bitti' sanmıştık

10 2 3
                                    

Peri'den...

"Şu resimde Antalyada mıydık kızım?" diyen babamın sesiyle telefonu cebime koyup koltukta annemle ikisinin ortasına oturdum. Doğum günüm öncesi her zaman olduğu gibi resimlere bakıyorduk. Anılardan konuşuyor, Nevra anneme hikayelerimizi anlatıyorduk.

Evet, yarın doğum günümdü. Ve evet, boşanmıştım! Kutla, durma, bu zafer senin Periii! diyordum kendi kendime. Dava çok kısa sürmüştü, çünkü Gökhan hastanede uyuşturucu tedavisi gördüğü için gelememişti. Bu olay, davada aslî kusur sayıldığı için uzamadan bitmiş oldu... ancak Serdarla henüz bunu kutlayamamıştık. Çünkü Gökhanın kimsesi olmadığı için hastane işleriyle ilgilenmesi gerekiyordu. Beni ise bu süre zarfında babamların yanına bırakmıştı. Birkaç gündür sadece telefonda görüşebiliyorduk. Hem kanala gidiyor, hem hastaneye yetişmeye çalışıyordu. Bi yandan da Gökhanın bu olayının medyada duyulmaması için, iş çevresine haber uçmaması için insanüstü bi çaba gösteriyordu.. bu yüzden yanımda olmadığı için trip atamıyordum bal gözlüme.. bin parçaya bölünmüş durumdaydı. Onu yanımda istesem binbir parçaya da bölüneceğini biliyordum. Ancak bencillikti bu. Günler çuvala girmemişti ya, biz yine görüşürdük:) umarım yarınki doğum günümde yanımda olurdu ama, orası ayrıydı tabii!

"Bu resimdeki senin ilkokuldaki sıra arkadaşın di mi Peri?" diye sordu babam kutudan birinci sınıf resmimi çıkardığında. Resmi elinden alıp büyük bir merhametle inceleyen ise annemdi.

"Yiii Perimm.. ne kadar miniksin böyle. Oyy yerim beslenme çantanı senin. Güzel kızım benim" diyip yanağıma öpücük kondurdu. Gülümseyip ben de onu öptüğümde kafalarımızın tam ortasından bir kafa uzandı. Babam:)

"Kıskanıyorum ama artık" diye söylendiğinde ikimiz de yanaklarına kocaman öpücük bıraktık. Hah şöyle der gibi baktığında gülümsedik.

"Birinci sınıf fotoğrafım baba. İlkokul öğretmenim bu da hatırladın mı?" diyip arkadaki ton ton kadını gösterdim fotoğrafta.

"Haaa hatırladım tabii. Sizi mezun edip emekli olmuştu. Yaşlıydı epey"

"Evet yaa, canım benim. Ben a harfini yapamıyorum diye okuldan sonra bana özel ders anlatmıştı.." dediğimde hepimiz güldük. Fotoğraflara bakmaya devam ettik. Arada çayları tazeledik, çay bitti meyveye geçtik. Ama fotoğraflar bitmedi. Babam, fotoğraf çekmeyi çok severdi. Hele benim her anımı hiç kaçırmadan çekmişti. Bir büyük kutu çocukluk fotoğrafım vardı. Tabii, dört yaşından sonrası..
Kendi yanımda olamadığında da, yanımda kim varsa ona tembihlerdi. Kızımın güzel anılarının fotoğrafını çekin, gelince bakacağım diye. Haldun Amca şüphesiz bu cümleyi en çok duyan kişiydi. Genelde babam iş için toplantıya gittiğinde Cihanlara gitmek için tuttururdum. O beni yanında götürmek istese de ben Cicoyla kalacağım diye mızmızlanırdım. Beni el mecbur Haldun amcalara bırakırdı:) bu durumdan Cico da ben de Haldun amca da memnundu. Babamın da aklı kalmazdı onlarlayken. O günleri hatırlayınca tebessüm ettim. Ve o zamanlara ait fotoğraflara gitti elim. Cihanla bahçede kurduğumuz çadırlar, evde yastıklardan yaptığımız evler, Haldun amcanın bize hamburger ısmarladığı fotoğraflar, evde kendi kendimize çizimler yaptığımız fotoğraflar.. hepsi bir arada bana bakıyordu.

"Aaa Cihan burada ne kadar farklı çıkmış Peri. Bu çocuk küçükken sarı mıydı?" diye sordu annem sahilde bi fotoğraf uzatarak. Kumdan kale yapan bendim, ancak yanımda benden biraz daha büyük olan erkek çocuk Cihan değildi.

"Yoo Cihan değil o" dedi babam fotoğrafı gözlerini kısıp incelerken.

"Haa" dedim fotoğrafı anımsayınca.

2007, Temmuz.

"Cihaaan! Ya Cico.. benimle oynasana. Kumdan kale yapalım" diye tutturdu Peri, şezlongta oturan Cihana. Normalde babasıyla hep kumdan kale yaparlardı. Bütün ekipmanları vardı o yüzden. Ama babası yoktu.. yine acil bir toplantıya gitmesi gerekmişti. Haldun amcası, eşi ve Cicoyla birlikte kalıyordu Peri bugün. Aslı Hanım temizlik yapacağı için Haldundan çocukları dışarı çıkarmasını rica etmişti. Hava da çok sıcak olduğu için denize getirmişti Haldun onları.

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin