Ayrılık

17 0 0
                                        

Peri, Gökhan'ın söylediği şeyden sonra hiçbir şey demeden salondaki çantasını almaya gitti. Mutfaktan çıkan Gökhan "bir şey demeyecek misin?" diye sordu.
"Peri, bir şey söyle. Sor, bağır. Sessiz kalma"
"Ne dememi istiyorsun Gökhan? Ne söyliyim? Niye benimle sevişmiyor musun, diyim. Ne sorayım? Niye ayrılmak istiyorsun mu diyeyim?"
"Ben, kendimi bir ilişkiye hazır hissetmiyormuşum."
"Gökhan duymak istemiyorum çekil önümden"
"Sana dokunmak istiyorum, seni kaybetmek istemiyorum ama ben, sanırım seni hâlâ o küçük Peri gibi görüyorum. Belki de bizim abi kardeş ilişkimiz olması gerekiyordu. Ben, duygularımı tanıyamadım. Özür dilerim"
Peri, hayal kırıklığıyla baktı Gökhan'a. Önünden çekilmeyince ittirdi. Gökhan, direnç göstermedi, zaten gösterebilecek güçte hissetmiyordu kendini. Onun itmesiyle yere düştü. Peri, sinirli şekilde kapıyı çarpıp çıktı. Arabasını almadı, çünkü bu halde araba kullanmak istemiyordu. Birkaç metre yürüyüp caddeye gelince taksi çevirdi. Yol boyu kafasında "bence biz abi kardeş olmalıydık" cümlesi dönüp durdu kafasında. Şimdi anlaşılıyordu Peri'den neden sürekli kendini sakındığı..
.
Eve geldiğinde duşa girip yatağına uzandı. Sezgin Bey'in geç gelecek olmasına sevindi. Çünkü kendisini ağlarken görmesini istemiyordu. Başı çatlıyordu, bir ilaç alıp uyumak istedi. Telefonda bir arama, bir mesaj bekledi ancak yoktu. İlacı içip yattı.
.
Peri, uyandığında sabah 8'e geliyordu saat. Aşağıya indi, Ayşe abla mutfaktaydı. "Günaydın Peri Hanım kızım. Sezgin Bey'i uyandırayım mı, pazar kahvaltınızı edin"
"Yok abla, o geç geldi dün gece. Sen bana bi kahve yapar mısın, odamda olacağım"
"Tabii, getiririm yavrum"
Peri, odasına çıkıp bilgisayarına gelen mailleri kontrol etti. Pazar günü olduğu için yeni bir şey yoktu. Kahvesi geldiğinde sevdiği eski dizilerden birini açıp dizisini izlemeye başladı. İçten içe kötü hissediyordu. Gökhanla tam bir 'Peri Masalı' gibi başlayan ilişkilerinin Gökhan'ın Periyi kardeşi gibi görmesi yüzünden bitmesi.. Peri ne hissedeceğini bilmiyordu. Kahvesinden son yudumu alırken telefonuna bir mesaj geldi
Sevgilimm🧡 kişisinden mesaj
G: Perikızım.. ben seni incitmek istemezdim inan ki. Ne kadar denesem de bizi bir aşka oturtamadım. Yapamadım kafamda. Beni affet. Sana yalvarırım, beni hayatından çıkarma. En azından bir abi, bir dost, bir arkadaş gibi kalayım hayatında. Seni seviyorum Perikızı...
Sevgilimm🧡 kişisi Aa olarak değiştirilmiştir.
Peri, mesaja görüldü yapıp geri dönmedi. Hâlâ abi-kardeş gibi demesi iyice sinirlerini bozmuştu. Pijamalarını değişip yüzüne makyaj yaptı. Dün akşam biraz ağladığı için, pek biraz sayılmazdı, yüzünü toplamak istedi babasına açıklama yapmamak için. Gözaltlarını kapattı, göz kalemi çekti, allık sürdü, babasının en sevdiği gömleğini giyinip aşağı indi.
"Ayşe abla, babam uyanmadı mı hâlâ"
"Hayır Peri Hanım Kızım"
"Ben bir gidip bakayım ona"
Peri, tekrar üst kata çıktı. Babasının kapısını tırnaklarıyla ritim tutarak çalıp
"Burada bir uykucu varmışşş" diyip yatağa atladı. Dün gece ilişkisi biten bir kadına göre oldukça iyi görünüyordu Peri. Içten içe üzülse de, çok önemsememeye çalışıyordu. Yarın kış kreasyonu tanıtıma çıkacaktı, ve bu onun için çok önemliydi hatta şu an hayatında en önemli iş buydu.
Sezgin Bey gülümsedi Peri'yi görünce. Başını parmaklarıyla ovuşturarak yatağından doğruldu.
"Günaydın kızım. Öfff Peri çok içmişim ben galiba dün gece. Saat kaç kızım?"
"12ye geliyor"
"Nee?? Off Sezgin Bey off, ne hâllere kaldınız.. kahvaltı ettin mi sen?"
"Yok baba seni bekledim. Kahve içtim"
"Erken uyandın tabi yarınki tanıtımın heyecanına"
"Evet babacım, aynen öyle"
"E hadi in çayları koysunlar. Geliyorum"
Peri, babasını öpüp aşağı indi. Ayşe ablaya çayları koymasını  söyleyip makineden ekmekleri aldı. Birkaç dakika sonda Sezgin Bey indi. Peri, bir bardak uzattı. "İçine suda eriyen vitamin mineral tabletlerden attım. Akşamdan kalma için, iyi geliyor, fondip" dedi. Sezgin Bey dediğini yapıp içti. "Sağol Peri. İyi gelir umarım"
Daha sonra kahvaltıya oturdular.
"Baba, araban nerede, nasıl geldin taksiyle mi?"
"Bir arkadaşım bıraktı kızım."
"Aa Haldun abi mi?"
"Yok, tanımazsın"
"Allah Allah. Benim tanımadığım arkadaşın yok ki senin"
"Ayy Peri var demek ki. Bütün üniversiteyi tanıyamazsın ya canım"
"Tamam tamam. Bir şey demedim. Sustum" dedi Peri eliyle ağzının fermuarını kapatır gibi bir hareket yapıp. Sezgin Bey kızına sert çıktığını düşünüp "Nevra vardı arkadaşım. Bizim bölümden değil. Hukuktaydı o. Aynı dönemin öğrencileriyiz. O bıraktı"
Peri bir şey demedi. Sonra babasının kırgınlığı giderme çabasını karşılıksız bırakmamak için "ne alemde arkadaşların? Hepsi yaşlanmıştır tabi. Herkes senin gibi gittikçe gençleşmiyor Sezgin Kazanır" dedi. Sezgin Bey güldü.
"Ya ya ne demezsin. On sekizlik delikanlıyım ben. Hepsi emekliliğe ayrılmış çoktan. Haldun amcan da Muğlaya yerleşmeyi düşünüyormuş biliyor musun? Hatta yazlığı varmış bir tane belki ona geleceğim dedi."
"E süper. Sana da arkadaş olur. Ne güzel denk gelir"
Sezgin Bey cevap verecekken kapı çaldı
Gelen Haldun'du.
"Günaydın Kazanırlar. Günaydın Peri"
"Günaydın Haldun amcacım. Otur sana bardak getireyim"
"Olur yavrum. Baban dün gece montunu, gözlüğünü, kravatını benim evde bırakmış. Zaten evden çıkıyordum getireyim dedim"
"Ne acelesi vardı Haldun? Sağol"
Peri, elinde bardakla geldiğinde
"Muğlaya taşınma kararı almışsın Haldun amca. Çok sevindim"
"Yavrum baban o kadar övdü ki, bahçe yaptım dedi, sera yaptım dedi, aradıkça övdü oraları. Ben de hanıma bayadır diyorum. Bir süredir aklımızda. Bu yılbaşı geçsin, gideceğiz. Haa sadece biz de değil. Nevra da baya ikna oldu. O da gelecek herhalde"
"Nevra, haa dün babamı eve bırakan adam"
Haldun güldü. "Ne adamı Pericim. Nevra kadın. Emekli olmuş bu sene. Savcıydı. Belki duymuşsundur. Nevra Akılcan"
Peri, muzipçe gülümsedi. Babası bahsedince Nevra'nın kadın olduğu hiç aklına gelmemişti. Ortaokulda da Nevra diye bir erkek sınıf arkadaşı vardı.  Unisex bi isim olduğunu hesaba katmamıştı. Sezgin Bey konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Pericim sen kahve içtim diyordun. Hadi bize de yap amcanla birer kahve içelim"
"Yaparım Sezgin Bey, ne demek" dedi Peri. Ama bunu söylediği tonlama şuydu: babacım bu Nevra meselesini seninle konuşacağız :)))
.
Peri, Lara ve Eylem arayınca montunu çantasını alıp babasına ve Haldun Beye görüşürüz diyerek çıktı evden. Sahildeki kafede buluştular. Peri, olanları anlattı. Tabii, bizim çocukluğumuz beraber geçtiği için beni kardeşi yerine koyuyormuş diyemedi. Onun yerine, "aramızda yaş farkı olduğu için beni kardeşi gibi gördü, çevresindekiler de biraz etkiledi.. neyse kızlar, bitti işte"
"Ee kızım, bu ne saçma bi son böyle"
"Valla umrumda değil Lara. Hep gözümde büyütmüşüm. Uzaktan heybetli, babamla bağdaştırdığım adam yakından fıs çıktı. Bazı insanlarla hiç tanışmamak gerek. Keşke aklımdaki Gökhanı onunla kirletmeseydim"
Peri'nin söylediği lafın üstüne kimse bir şey demedi. Sessizliği yine Peri bozdu.
"Ya Eylem, hani bana geçen Güneyin doğum gününde Çınarla sevgili olduğumuzu bile bile yürüyen bir çocuk vardı"
"Cem?"
"Evet o, boşta mı hâlâ?"
"Kızım Cem piçin teki. Saçmalama"
Lara, lafa atladı
"Peri, sen hayatına birini kolay kolay alabilen bir insan değildin. Hayırdır?"
"Şans vermek istedim Cem'e. Boşta mı dedim"
"Yavrum boşta da, Cem şans verilecek bir herif değil. Dışarıda 50 tane bulursun elini sallasan. Cem'in yatağından bütün İstanbul geçti"
"Off Eylem banane kim geçtiyse kime geçirdiyse. Bi yemek yiyeceğiz diyorum. Ara söyle, bu akşam leventteki Gogor Restorantta"
"Sen bilirsin Peri."
.
Peri, Gökhan'ın o restoranta hemen hemen her pazar gittiğini biliyordu. Şimdi emin değildi ama en azından deneyecekti. Eve gidip hazırlandı. Geldiğinde Sezgin Bey uyuyordu. Ayşe abla ilaç içtiğini söyledi. Ses yapmadan çıktı evden. Restoranta geldiğinde Cem oturmuş Peri'yi bekliyordu. Onu görünce ayaklandı.
"Hoşgeldin. Bu ne güzellik böyle" diyip elini öptü zarifçe. Peri tebessüm etti.
Sandalyesini çekip, Perinin oturmasını bekledi. Daha sonra karşısına oturdu.
"Açıkçası 1 sene sonra senden böyle bir telefon beklemiyordum. Ayrıldın mı o vasıfsızdan"
"Evet, öyle oldu"
"Hiç gözüm tutmamıştı. O zaman da söylemiştim sana. Bunu burda bırak gel bana gidelim diye"
Peri kısık sesle "Şerefsiz Şerefsizi gözünden tanıyor tabi" dedi
"Efendim"
"Yok bir şey sipariş verelim mi?"
"Tamam tabiki tatlım"
Garson menüyü getirip gittiğinde Peri'nin gözü kapıdaydı. Nihayet beklenen adam gelmişti. Gökhan içeri girdiğinde Peri'nin kalbi az sonra olacaklardan korkup küt küt atmaya başladı. Gökhan, restoranın müdürüyle tokalaşıp masasına doğru yürürken Peri'yi gördü. Daha sonra karşısındaki herife baktı. Olduğu yerde durdu. Hiçbir şey yapmadan arkasını döndü. Peri, en azindan bir şey söyler diye beklemişti. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir akşam daha bırakmıştı ona Gökhan. Bir iki adım attıktan sonra Peri, Cem'in söylediği bir şeye güldü Gökhanın duyabileceği bir sesle. Gökhan, Peri'ye dönüp öldürücü bir bakış attı. Hatta öyle bir bakıştı ki bu, alev çıkıyor olabilirdi gözünden. Gökhan, masaya doğru yürüyüp yan taraftan bi sandalye çekip oturdu. Sakin kalmaya çalışıyordu.
G: iyi akşamlar, bölmüyorum sanırım.
C: beyefendi kim hayatım?
G: Ben Gök... derken Peri lafa atladı
P: Gökhan abi. Aile dostumuz.
Cem, gülümsedi "aa öyle mi çok memnun oldum" diyip elini uzattı Gökhana. Gökhan da elini uzatıp çocuğu kendine çekip burnunun üstüne kafa attı. "Hayatım, al sana hayatın. Şerefsiz piç" diyip yere düşen Cem'e doğru bağırdı. "Gökhan!!" diyebildi Peri sadece
Daha sonra Peri'nin kolundan tutup dışarı çıkarmaya çalıştı.
"Ne hakla hayatım diyor Peri sana? Bi de aile dostumuz da yok Gökhan abim de bilmem ne? Ne anlatıyorsun Peri?" dedi Periyle birlikte yürürken. Otoparka geldiklerinde Peri'nin arabasının önünde durdular.
"Yalan mı söyledim? Neye sinirleniyosun? Sen, benim arkadaşıma kafa atacak yetkiyi nerden buluyorsun?"
"Arkadaşım deme şuna. Hayatım, bebeğim diyen arkadaş mı olur?"
"Sesinin tonuna dikkat et Gökhan"
"Ben sesimin tonuna dikkat ediyorum. Sen kendi yaptıklarına dikkat et" diye bağırınca elini havaya kaldırdı Gökhan. "Git" demek için arabasını göstermek istedi. Peri, sanki ona vuracakmış gibi yüzünü yana çevirdi. Gökhan, Peri'nin öyle bir hamle yaptığını görünce elini hemen indirip sesini fısıldama seviyesine getirdi.
"Peri... ben sana zarar verir miyim? Bebeğim ben seni korkutmak bile istemememiştim. Peri çok özür dilerim, sinirlenince elimi havaya kaldırdım. Ben, asla bir kadına, heleki sana asla zarar vermem. Yüzünü yana eğmek ne demek? Asma bile yüzünü."
"Gökhan, çekil önümden arabama binicem"
"Peri, arabana binmeni işaret etmek için elimi havaya kaldırdım. Peri.."
"Bana değil vurmak, saçımı bile çeksen yedi ceddini sikerdi babam. Aa ama özür dilerim, senin yedi ceddin yok. Mecbur seni..." diyip güldü Peri.
Gökhan, ilk kez bir kadına hayatındaki yaraları anlatmıştı, o kadın da onu ilk kavgada oradan vurmuştu. Herkesten beklerdi ama Peri'nin bu cümleyi ona kurmasını asla beklemezdi. Yenik bir şekilde arabasına binip dikiz aynasından kendine baktı. Kendini ilk kez bu kadar çökmüş görüyordu..
Serdar'ı aradı, ona gitmek istedi. Tekele uğrayıp bira, votka, viski alıp Serdarın kapısını çaldı.
"Gel abi, hoşgeldin"
"Çok soru sorma Serdar. Bardak getir."
"Abi sen içme."
"Serdar şişeyle içerim bak, kalk bardak getir"
Adını unutana kadar içti Gökhan. En son sızıp kaldı koltuğun üzerinde.
Ertesi sabah Peri'nin kreasyonu çıkacağı için Sezgin Beyle o akşam Nevra meselesini konuşamadı Peri. Kendi de havasında değildi. Aklı Gökhandaydı. Ne saçma sapan bir hâl almıştı bu işler.. çıkmaza doğru gidiyorlardı..

PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin