Sabah Peri hazırlanıp Çınar uyurken evden çıktı. Babası ve Bekirle beraber kahvaltı edeceklerdi. Çok geçmeden babasının İstanbul'da kaldığı ve Peri'nin büyüdüğü evin bahçesinden içeri girdi. Bu ev, Peri'yi hep çok mutlu ediyordu.
Çınarla ilişkileri lisenin son senesi başlamıştı. İkisi de 18 yaşındaydı henüz. İki sene sonra babası Muğla'ya taşınınca o da bu koca evde tek başına kalmak istememişti. Ayrı, küçük bir eve çıkmak istedi. Çınar tam olarak orada onunla yaşamıyordu ilk başlarda gidip geliyordu. Son birkaç haftadır iyice Peri'nin evine yerleşmişti. Babasına henüz bu durumu açmamıştı. Sezgin Bey, geri kafalı bir insan değildi. Sevgilisi olmasına, beraber gezip tozmalarına bir şey demiyordu. Hatta Çınar'ı 3 senedir tanıyordu. En başından beri biliyordu bu ilişkiyi. Ancak aynı evde yaşamalarını kesin bir dille reddederdi. Çünkü ikisi de daha 21 yaşındaydı, ve bu Sezgin Bey'e göre neredeyse bir evlilik adımıydı. Buna asla izin vermezdi. Peri'nin hayatını tamamen yaşamadan evlenmesini asla desteklemezdi.
Peri bunları düşünürken evin kapısını çaldı. Sezgin Bey mutfak önlüğüyle kapıyı açtı hızlıca koşup tezgahın başına gitti geri, konuşmaya başladı:
- Patatesleri sevdiğin gibi doğradım fırınladım, ekmek kızarttım, Sezgin Bey'in menemen'inden yaptım, Bekir abine de gelirken simit al dedim, dedi
Peri: Ahahaha günaydın babacım. Ellerine sağlık, diyip sarıldı babasına.
Sezgin Bey de ocaktakilerin altını kısıp kızına sarıldı. Birbirlerini haftada bir kez görüyorlardı son senelerde. Ya Peri Muğla'ya gidiyordu haftada bir kez ya Sezgin Bey geliyordu. Ama onların birbirlerine özlemini dindirmeye yetmiyordu bu süre.
Sarıldıktan sonra bi süre sessiz kaldılar. Sessizliği kapının çalması bozdu.
Peri: ben bakarımm
Sezgin: ben bakamam zaten. Her şeye bakmaya çalışıyorum. Bak ekmekler yanmış burda. Aaaaa!!
Bekir: Günaydın Kazanır'lar. Buyrun Peri Hanım simitler.
Peri: sağol abi. Geç geç, babam bir sürü şey hazırlamış.
Sezgin: hazırladım tabii. Size 8de gelin dedim. Saat kaç, 9 olmuş. Soğudular bile.
Oturup kahvaltılarını ettiler. Peri babasının kahvaltısını özlemişti. Kahvaltıdan sonra Peri kahve yaptı herkese. Birlikte kahve içip sohbet ettiler. Şirkete geçtiklerinde saat 12ye geliyordu.
Peri'nin asistanı Mine, onları aşağıda karşıladı. Peri'ye sabahtan beri gelen telefonları, bırakılan notları özet geçti asansörde. Yukarı çıktıklarında herkes kendi odasına dağıldı. Mine, Peri'nin yanından ayrılmadan:
- Bu arada Peri Hanım, bugün birkaç çiçek daha geldi. Onları da odanızın yan tarafına dizdim. Ama bir çiçek çok dikkat çekici. Kelebek buketi yollamış biri.
Peri: isim yazmıyor mu?
Mine: bakmadım kartlara efendim.
Peri: tamam tatlım. Ben bakayım çiçeklere. Sen de dün sunumdan sonra tasarımcılar ve üreticiler neye karar verdi bana onun raporunu yolla.
Mine kafasıyla onaylayıp kendi masasına yöneldi.
Peri, odaya girdiğinde her yer yine çiçek bahçesi gibiydi. İş yaptığı şirketler, akşamları davetlerde tanıştıkları insanlar.. adresi belliydi sonuçta, ilk akla gelen de çiçek yollamaktı. Peri üstlerinden kartları toplayıp masasına oturdu. Kelebek buketi masasında duruyodu.
(Kelebek buketi)Gerçekten çok beğenmişti bu buketi. İlk kez gelen çiçeklerden birini eve götürecekti hatta. Tüm kartlari okudu. Kelebek buketindeki karta geldi sıra:
/Eminim günde bir sürü çiçek alıyorsunuzdur. Çiçek çok dahice bir fikir değildi. Umarım bunu beğenirsiniz. Mavi Kelebekler bana sizi çağrıştırıyor. Bu, yanlış kutlanan bir doğum gününün özür çiçeğidir/
İsim yazmıyordu ama Peri son cümleden kim olduğunu anlamıştı. O sırada kapı çaldı.
Müge: Peri Hanım raporlar. Aa karta baktınız mı kimden gelmiş bu?
Peri: yazmıyor isim. Unuttu herhalde. Diğerlerini ofisin terasına çıkarsınlar, bu kalsın burada.
Mine: Tamamdır Peri Hanım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ
Teen Fictionİçinde kavganın, sevginin, aşkın, tutkunun, hırsın da yer alacağı kitabıma hoşgeldiniz. Hikayenin sonunun nasıl olacağını bilmemek beni yazarken hep heyecanlandırır. Beraber görelim. Peri, sizlere emanet. Ona iyi bakın💝 +18