Oda coşkulu alkışlarla inlerken Boran'nın tüm bunların ortasında hızla ayağa kalkıp başını öne eğerek cam kapıdan koşar adım çıktığını gördüm.Yüzüme bir hayal kırıklığı ifadesi yerleşti. Belli ki beğenmemişti. Ona bunu yapmak istemediğimi söylemiştim ve şimdi kötü olduğum resmileşmişti.
Selin nefretle karışık bir hayranlıkla bana bakarken Yaman etkilenmiş bir sırıtışla başparmaklarını sallıyordu.
Ona hafifçe gülümseyerek karşılık versem de performansımı beğeneceğini umduğum tek kişi olumsuz bir tepki verdikten sonra aldığım övgü dolu alkışların hiçbir anlamı kalmıyordu.
Bunun üzerine, beceriksizce reverans yaptıktan sonra odanın kapısını açıp sessiz koridorda çıktım.
Batmakta olan güneş ışıltılarını ıssız koridora saçarken sıcaklığını hemen hissettim.
Onu bulmak için sağa sola bakınsam da siyah tişörtlü çocuğu göremeyince kaşlarımı çattım. Sesim gerçekten arkasına bakmadan kaçıp gideceği kadar kötü müydü?
Suratımı asıp içeri geçmek için arkamı döndüm ama elimi tam kapıya atacakken duvarın bitişiğindeki kaldırımda oturan tanıdık silüeti fark ettim.
Onu görünce gözlerimin içi parlarken hızlı adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Elindeki küçük bir dalın yapraklarını koparırken başı öne eğikti.
Toprak yola inip elbisemin eteğini el yordamıyla topladıktan sonra kaldırımda yanına oturdum. Öne eğdiği başını kaldırıp yüzünü bana çevirerek gözlerime baktı.
"Sobe." Saklambaç oynuyormuşuz gibi çocuksu bir ifadeyle sırıttım.
Boran bir şey söylemeyip başını tekrar elindeki dala çevirince gülümsemem yerini bir kaş çatışa bıraktı.
Melankolik havasını sezince kasvetinin sebebinin berbat şarkı söylemiş olmam olduğunu düşündüm. Onu hayal kırıklığına mı uğratmıştım?
İç çekerek ellerime baktım. "Hiç beğenmedin."
Bana bakarak başını salladı. "Hayır. Alakası yok, Beste. Çok beğendim, hem de çok."
Elbisemin eteğini endişeyle düzeltirken tebessüm ettim. "Beğendin mi?"
Gözlerini biraz kısarak başını onaylarcasına salladı. "Evet."
Buna inanmakta güçlü çekiyordum. Önceki seferlerde ben şarkımı söyledikten hemen sonra bana iltifat etmişti ama bugünkü iltifatı ağzından resmen kerpetenle çekip almam gerekmişti.
Kaşlarımı çattım. Yüzü tam tersini söylüyordu. "O zaman bu yüzünün hâli ne?"
Bir süre bana baktıktan sonra iç çekerek tekrar bakışlarını kaçırdı.
"Boran," diye üsteledim.
Yine göz göze geldiğimizde savunmasız ifadesini görünce kalbim tekledi. Onda bu ifadeyi ilk defa görüyordum. O iyi miydi?
"Neyin var?"
Tam cevap vermek için ağzını açtığında yanımızdan bir ses geldi.
"Beste."
Sesin geldiği yöne bakınca Yaman'nın yüzünü başının üzerindeki güneş ışığında seçebilmek için gözlerimi kıstım. Gülümseyerek ayağa kalkıp elbisemin tozunu silkeledim.
"Selam, Yaman."
Yaman yanımdakine sert bir ifadeyle bakarken Boran'nın da yüzünde bir iğrenme ifadesi belirdi. Şaşkınlıkla ikisine de bakmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...