"Neden bunu yazdırmak istedin?" diye sordum usulca.Öğle güneşi alçalmaya ve hava akşamın geldiğini haber vererek serinlemeye başlamıştı.
Ormanın içindeki hafif ve ferahlatıcı esinti de ağaçların dallarını hafifçe sallıyordu.
Aynı okunamayan yüz ifadesiyle, "İstemedim," diye cevap verdi usulca. "Yani, istedim ama sarhoştum. Yine de neden istediğimi bilmiyorum."
Bir şey demeden ona baktım.
Ona inandım. İnsanlar sarhoşken garip şeyler yapabilir, ertesi sabah uyandıklarında önceki gece verdikleri gülünç kararların sonuçlarından son derece pişman olabilirdi.
Ama sarhoşken böyle güçlü bir söz seçmiş olması... Bana kalbinin derinliklerinde gerçekten boğulup boğulmadığını sorgulatıyordu.
Gülümsese de gözlerine herhangi bir mutluluk zerresi ulaşmadı. "Bana öyle bakma, öylesine bir söz işte."
İç çekerek dizlerimin üzerine oturdum. "Bunun 'öylesine bir söz' olduğunu sanmıyorum, Boran."
Bir süre bakışsak da son söylediğimin üzerine bir şey eklemedi. Bunun yerine sert bir nefes verip doğrulduktan sonra kolyesini düzeltti.
"Hâlâ beni okumaya çalışıyorsun," dedi.
"Sadece söylediklerinin çok daha derin anlamlar barındırdığını hissediyorum," diye mırıldandım.
Elindeki berenin tozunu gelişigüzel aldıktan sonra sol gözüne düşerek onu daha çekici kılan saç tutamının ardından bana baktı.
Kırmızı alt dudağını ısırarak elini enseme dolayıp yüzümü nazikçe kendine doğru çekti.
Araladığım dudaklarımdan usulca nefes alıp verirken endişeli gözlerimle yalnızca birkaç santim uzağımdaki dudaklarına bakakaldım.
Hızlı kalp atışları, tutmayan bacaklar ve titreyen eller şu anda üzerimde yarattığı etkilerden yalnızca birkaçıydı ve liste her geçen saniye daha da uzuyordu.
Kırılgan ve tedirgin bir tonda, "Beni bir daha öpmeyeceğini söylemiştin," diye hatırlattım.
Saçımın bir tutamını alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. Ve sonra oldukça yumuşak ama güçlü sesiyle konuştu. Tüylerim diken diken oldu.
"Bana güvenmemelisin, Beste. Sözümü tutma konusunda hiç iyi değilimdir."
Gözlerinin içine bakıp herhangi bir netlik arasam da her zamanki gibi ifadesi boştu. Duygularını belli etmeme konusunda gerçek bir profesyoneldi. Ser veriyor sır vermiyordu.
Ben ise onun tam tersiydim; gerginlikten tenim kıpkırmızı olmuş ve uzuvlarım şiddetli bir depremin ortasındaymış gibi zangır zangır titremeye başlamıştı.
Yüzünü biraz daha yaklaştırıp alnını alnıma yasladı. Tenlerimiz birbirine temas etti. Sıcak nefeslerimiz birbirine karıştı.
Beni tekrar öpmesine izin vermek istemesem de geri çekilecek iradeyi kendimde bulamadığım için gözlerimi kapattım. O beni bir mıknatıs gibi rızam dışında kendine çekiyor ve olduğum yere sabitliyordu.
İstediğini alana kadar kıpırdamama izin vermiyordu. Güçlü ve baskın aurası sayesinde her istediğini elde edebileceğini biliyordum.
Dudaklarını hissedeceğimi düşünsem de beş saniye geçmesine rağmen hiçbir şey hissetmedim. Gözlerimi açtığımda beni izlediğini gördüm.
"Ne oldu?" diye fısıldadım.
Dudakları seğirirken elini yere vurdu. "Bir şey yok. Artık gidelim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Novela JuvenilTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...