32- Parti

2.8K 123 6
                                    

Nisan'la kızlar beni partiye hazırlayarak bir kez daha şaşırtmayı başardı.

Üzerimde mavi straplez bluz ve altımda siyah dar kot pantolon vardı. Bu tür etkinliklere hırka ya da ceket götürmezsem soğuktan donacağımı daha önce öğrendiğim için yanıma bir ceket almayı da ikna etmedim.

Kızlar harika görünüyordu, bu yüzden büyük ahşap kapılardan içeri girdiğimiz anda birkaç kişi dönüp bizi inceledi. Ama ben gördüğümüz ilgiden rahatsız olarak gözlerimi parkelerden ayırmadım.

Odamda kalıp film izlemediğim için pişmanlık duymaya başlasam da kendime en başta neden gelmeyi kabul ettiğimi hatırlattım. Boran'la baş başa kalmamak için.

Ev devasaydı ve Tina'nın kuzeni bir milyarder çıkarsa hiç şaşırmazdım. Evin için son derece lüks olduğu için bu gayet olağandı.

Bu kadar mutsuz hissetmeseydim evin içini doğru dürüst incelerdim. Şimdilik tek düşünebildiğim, gerçekten ilgi duyduğum tek çocuk için kalbimin sızlıyor olmasıydı.

Ne yazık ki o gece bana dokunduktan sonra bir duygu denizine kapılmıştım ve bir türlü yüzeye çıkamıyordum.

Kalbimi yiyip bitiren, ruhumu tüketen, beni sadece onu düşünmeye zorlayan ve bir gün birlikte olabileceğimize dair sahte bir umuda tutunuyordum.

Acınası bir hâldeydim.

Nisan müziğin üzerinden, "Kutay devasa bir parti düzenlemiş, vay be," dediğinde ben de boğucu düşüncelerimden sıyrılıp etrafımda olup bitenlere odaklanmaya çalıştım.

"Hepiniz onu tanıyor musunuz?"

Yuna gülümsedi. "Evet, çok sık parti verir. Ayrıca Boran ve Cem'le de arkadaş."

Tina telaşla etrafına bakınırken bir yandan da bilinçsizce koluma tutundu. "Nerede o? Seni onunla tanıştırmak istiyorum, Beste."

Tanıştırmak mı? İşte bu garip olacaktı. Ben kesinlikle sosyal bir insan değildim.

"Ya, sorun değil," dedim çabucak. "Mecbur değilsin."

Tina sırıttı. "Utanma, o iyi biri. Onu seveceksin. Gidip şu çocuğu bulayım." Kutay'ı bulmak için topuklularıyla koşarak uzaklaşınca ben de bir iç çektim.

Gerçekten mecbur değildi. Zihnimde ağır bir enkaz varken bu akşam yeni yüzlerle tanışmak istemiyordum.

Zihinsel enerjim tükenmiş durumdaydı. Bu hâlde nasıl sahte gülümsemeler takınıp küçük sohbetler edebilecektim?

İşte bu yüzden odanda kalıp Netflix izlemeliydin, diye azarladı bilinçaltım.

Ama en başında bu partiye gelmeyi kabul etmemin nedeninin Boran'la yalnız kalmaktan kaçtığım olduğunu biliyordu. Yine herhangi bir günaha girersem ve onunla yapmamam gereken şeyleri yaparsam bana zihinsel olarak eziyet edecekti.

Nisan kot pantolonunun cebinden cep telefonunu çıkarıp kusursuz tırnaklarıyla birkaç saniye mesaj yazdıktan sonra Yuna'yla bana döndü. " Boran oturma odasındaymış, haydi gidelim."

Onun adını duyunca kalbim teklese de Yuna koluma gidip beni oturma odası gibi görünen yere doğru yönlendirdi.

"Dik! Dik! Dik! Dik!"

Geniş odanın kapısından içeri adımımızı attığımız anda erkeklerin coşkuyla tezahürat ettiğini duyduk.

Boran da onların arasında, bir şişe içkiyi kafasına diken çocuğa gülerek tezahürata eşlik ediyordu.

Viskinin acı tadını aldıktan sonra çocuğun buna nasıl katlandığını merak ettim.

Çocuk şişeyi bitirip havaya kaldırdığında kalabalık aynı coşkuyla kükredi.

SAVRUK RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin