Bölüm Şarkısı: Echos, "Leave Your Lover".-
"Çünkü. Kutay'la. Yattın. Öyle değil mi, Beste?"
Öylece uzanmış, şaşkınlıkla aralanmış dudaklarım ve çaresizlikle büyümüş gözlerimle ona bakıyordum. Boran bana kalp kırıklığı ve nefretle karışık bir ifadeyle bakarken gözlerimden akan ılık keder selleri yüzümün kenarlarında yollarını çiziyordu.
Böyle olmamalıydı. Bunu ona neden daha önce söylememiştim? Bir türlü cesaretimi toplayamamıştım.
Çünkü her hâlükârda suçlu çıkacağımı biliyordum.
İnsanların içindeki iyiliği görmeye çalışan aptalın teki olduğum için Macide'ye güvenip o içkiyi içmiştim. Dersimi ne zaman alacaktım? Kendimi savunmak için ağzımı açsam da içimde kök salmış kelimelerim yüzeye çıkmıyordu. Belki de benim kadar korktukları için ortaya çıkmayı reddediyorlardı. Sessiz kalışım onun söylediklerini doğrulayınca yüzünde beliren kırık ifade yüreğimi sızlattı.
"Cevap veremiyorsun," dedi usulca. Gözlerindeki acıyı görebiliyordum. "Öyleyse küçük psikopat haklı."
"O ruh hastasının bana söylediklerinin doğru olup olmadığını anlamak için seni buraya çağırdım ve isteksizliğine bakılırsa söyledikleri doğruymuş."
Başımı iki yana salladım. "Boran. Sandığın gibi değil. Açıklayabilirim."
"Açıklayabilir misin?" Elini arka cebine atıp cep telefonunu çıkardı. Ben hıçkırıklar içinde ağlarken o telefondan bir şey açıp telefonu yüzüme doğru uzattı.
"Öyleyse bu ne?" diye çıkıştı.
Gözyaşlarıyla bulanıklaşan gözlerimi kırpıştırarak ekrandaki fotoğrafa bakmaya çalıştım. Ekranda bana gönderilen gibi başka bir fotoğraf vardı ama bu seferki çok daha kötüydü. Bu fotoğrafta çırılçıplaktım. Yanımdaki Kutay'ın alt kısmı battaniyeyle kapatılmıştı. Diğer fotoğrafta olduğu gibi bana sarılıyordu ve ikimizin de gözleri kapalıydı.
Her şeyim ortadaydı. Şu an elbisemin altındaki her şeyim. Kalbim sıkıştı.
Çıplak fotoğrafıma daha fazla bakamayacağım için yüzümü ellerimin arasına gömdüm. Başımı tekrar tekrar sallarken gözyaşlarım avuçlarımı ıslatıyordu. "Aman Allah'ım, olamaz..."
Bana bunu neden yapıyorlardı?
Boran dişlerini sıkıp tek kelime etmeden üzerimden inince yatağın hareket ettiğini hissettim. Dirseklerimin üzerinde doğrulduğumda üzerine beyaz bir tişört giymiş olduğunu ve kapıya yöneldiğini gördüm.
Beni bırakıyor.
"Boran, lütfen bekle, hayır!" Yataktan kalkıp peşinden koştum. Yalvarışlarıma rağmen durmadı ama dirseğini sıkıca kavrayıp yüzüne bakmaya çalıştığımda arkasını döndü.
"Bana bak, lütfen. Göründüğü gibi değil, yemin ederim Boran. Lütfen beni dinle, lütfen."
Karanlık gözleriyle bana bakarken elimi öfkeyle üzerinden silkti. "Çek elini üzerimden."
Onu durdurmak için içgüdüsel olarak başımı göğsüne yaslayıp kollarımı beline doladığımda elimden kurtulmak için kıpırdandı. Derin bir iç çekmesiyle gövdesinin yükseldiğini hissettim.
"Bırak beni," dedi nefes vererek.
Başımı iki yana sallayıp ona daha sıkı sarıldım. Gözlerimi kapattığımda tek bir damla gözyaşı yanağıma süzüldü. Onu durdurmalıydım. Söylediğim onca yalandan sonra bunu hak ettiğimi bilsem de gitmesini istemiyordum. Gitmesine izin verirsem bu bizim sonumuz olabilirdi. Bu kadar acınası bir duruma düşmek istemezdim ama başka seçeneğim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Genç KurguTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...