25- Beni Sadece Sen Kurtarabilirsin

3.8K 168 17
                                    


Arkasından öğretim görevlilerinin odasına girdiğimde boş bir odayla karşılaştım. Odada birkaç hocanın olacağını umsam da burada kimse yoktu.

Burası, masalardaki kitap yığınları ve etrafa saçılmış kâğıtlarla dolu aşırı kalabalık çalışma alanlarıyla tipik bir öğretmen odasıydı.

Etrafa bakınarak, "Hocalar nerede?" diye sordum. Odanın arka tarafına doğru hızlı adımlarla ilerlerken odada yalnızca onun ayak sesleri ve tavandaki vantilatörün sesi duyuluyordu.

"Toplantıda. Benim de toplantıda olmam gerekiyordu ama kaba sözlerin bizi buraya getirdi," diye nihayet yanıt verip ofisine benzeyen bir kapıyı açtı.

Kapıyı açtığında geri çekilip içeri girmemi bekledi. "Hanımlar önden."

Bir anlık tereddütle ona baktığımda o da sabırsızlıkla kol saatine baktı. "Dersime az kaldı, Beste."

Beni ürkütse de öğretmenlerin her an geri dönme ihtimali varken herhangi bir şeye kalkışmayacağına inanmak istiyordum.

Sıkıcı ve küçük ofisinde ahşap bir masa, masanın başında bir sandalye, rengi solmuş bir tavan vantilatörü ve krem rengi duvarlara asılmış birkaç tablo vardı.

Tablolar normalde dikkatimi çekerdi ama bugün durum böyle değildi. Onları inceleyemeyecek kadar huzursuzdum.

Masanın üzerinde orta yaşlı bir kadının ve küçük bir kızın fotoğrafı vardı, muhtemelen ailesiydi. Yüzük parmağındaki gümüş yüzük de dikkatimden kaçmamıştı.

Gönülsüzce odaya girip kapının girişinde durarak tedirginlikle kolumu ovuşturdum.

Arkamdan içeri girmesiyle yakınlığı yüzünden yuvarlak karnını sırtımda hissedince hızla kenara çekildiğimde o da kapıyı kapattı.

Odaya garip bir sessizlik çökerken durup gri ceketini silkeledi.

Bu adamla ne zaman konuşsam kaçma dürtüm devreye giriyor ve konuşmamız bir an önce bitse de gitsem diye dua ediyordum.

Oturacak boş bir yer bulabilmek için masasının üzerindekileri kenara kaydırarak, "Geçen haftaki ödevin," diyerek lafa girdi. "Gerçekten çok kötüydü, Beste."

Eşiyle çocuğunun fotoğrafını kendine doğru çevirdi. Bu da ne demek oluyor?

Ellerini gri pantolonunun ceplerine sokarak beklentiyle çenesini kaldırırken gözlerimi fotoğraf çerçevesinden ayırıp ona baktım.

Ödevimin kötü olduğunu nasıl söyleyebilirdi? Fransız Devrimi'yle ilgili yaptığım ödevden mi bahsediyordu?

O ödevi gayet iyi yaptığımdan emindim. Hatta notlarımı Boran'la paylaşıp ona derste yardımcı olmuştum. Bir hata olmalıydı.

"Emin misiniz?" diye sordum tek kaşını kaldırarak. "Potansiyelimin farkındayım ve ödevimi kötü yaptığımı düşünmüyorum. Kâğıt yanınızda mı? Bakabilir miyim?"

Eğer hakkımın yendiğini düşünüyorsam notlarım için savaşmaya her zaman hazırdım.

"Hayır, yanımda getirmedim. Ama C aldın ve bu beni derin bir hayal kırıklığına uğrattı."

Ayağa kalkıp kapıya giderek kilidi çevirince kaşlarımı çattım. Bu tekinsiz hareketine rağmen fazla endişelenmemeye çalıştım.

Endişelenirsem fevri olurdum, ayrıca öğretmenler odasında bir şeye kalkışmaya cesaret edemezdi, değil mi?

"Notumun adil olduğunu düşünmüyorum," diye cevap versem de sesim istediğim kadar kararlı tınlamadı. Ne diye kapıyı kilitledi?

Bana yaklaşırken yüzünde bir gülümseme belirdi. "Evet, öyle. Boran Ozansoy'la takılırsan odağının bozulacağını söylemiştim."

SAVRUK RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin