BESTEGözlerimi açtığım anda tepemdeki kristal avizeyle karşılaştım. Nisan'la odamızın tavanlarında gömme ışıklar olduğunu bildiğim için odamızda olmadığımı hemen anladım. Gecenin serin esintisi pencerelerden içeri girerken odanın nemini hissedebiliyordum. Bayılmadan önce olanları hatırladığımda kimin odasında olduğumu tahmin ettim.
Boran'nın odasında olmalıydım.
Yüzümü buruşturarak doğrulmaya çalıştığımda karşımdaki sandalyede oturan Boran'la göz göze geldim. Dirseklerini dizlerine dayamış bana endişeye benzeyen bir ifadeyle bakıyordu. Ama o duygularını maskeleme konusunda çok iyi olduğu için endişesinin gerçekliğinden emin değildim.
"Şimdi iyi misin? Nasıl hissediyorsun?"
Nemli ve ipeksi saçları yüzüne olabilecek en çekici şekilde dökülüyordu. Ona neden âşık olduğumu ve beni nasıl kolayca kandırabildiğini tekrar hatırladım. Gözlerimi kaçırıp örtüyü üzerimden kaldırdım. Üzerimde iç çamaşırı takımımın olmadığını fark edince kaskatı kesildim. Üzerimde sadece şortumla tişörtüm olduğuna göre beni giydirmiş olmalıydı. Ah. Beni çıplak görmüştü...
Sertçe yutkundum. "Beni soydun mu?" Gerginliğim sesime yansırken ve yanaklarım utançtan yanarken onun cevabını bekledim.
"Evet. Ama soyarken bakmamaya çalıştım."
"Islanmışlardı ve hasta olmanı istemedim."Beni çırılçıplak gördüğü düşüncesiyle mideme kramp girdi. Memelerim yok denecek kadar az, bacaklarım ise kalındı. Vücudumu kimsenin görmesini istemiyordum. Özellikle de onun. Onun o kızla yattığını aklımdan çıkaramamamın yanı sıra, artık bir an önce odama dönmem için daha fazla nedenim vardı.
Yataktan kalkmaya çalışarak, "İyi geceler," diye homurdandım. Boran hızla yerinden kalkıp beni durdurmak için hemen yanıma geldi.
"Beste."
Onun ateş kahvesi gözlerine bakarsam büyüsüne kapılacağımdan korktuğum için başımı öne eğdim.
"Boran. Gitmem gerek."
Yanından geçmeye çalışsam da ellerini beline koyarak beni durdurdu.
"Gitme." İç geçirdi. "Üzgünüm, tamam mı?"
Ağlamamaya çalışsam da gözlerimin nefret ettiğim o tuzlu sıvıyla dolduğunu şimdiden hissedebiliyordum. Gözyaşlarımın hâlâ kurumamış olmasına şaşıyordum. Allah böyle zorlu bir üniversite yaşamı geçireceğimi tahmin etmiş olacak ki bana yeterince gözyaşı vermişti.
"Sensiz yapamıyorum," diye devam etti. "Kafayı yiyecek gibiyim."
Nihayet gözlerine baktığımda bunun yaptığım en güzel hata olduğunu düşündüm. Gözleri enfesti.
"Beni anlıyor musun, Beste?" Yanağımı okşamak için elini kaldırsa da geri çekildim.
Hüzünle kaşlarını çatarken gözlerini yumdu.
"Özür dilerim. Bunun hiçbir şeyi düzeltmeyeceğini biliyorum ama korktum. Olabileceklerden korktum. Anlatması zor ama niyetim seni kırmak değildi."
Başımı başka yöne çevirerek, "Evet, niyetin tam olarak buydu. Beni kırıyorsun, sonra da özür diliyorsun ve işin kötüsü, bunu tekrar yapacağını biliyorum," diye mırıldandım. "Onun senin kucağında dans ettiğini gördüm."
Boran derin bir nefes aldı. "Bunun için de özür dilerim. Kutay'la seni görünce mahvolmuştum. Bu kadar aptalca bir şey yapmamam gerektiğini biliyorum. Gerçekten üzgünüm."
Gözyaşlarım akarken alt dudağımı ısırdım.
"Bana bak, Beste."
"Böyle iyiyim. İstemiyorum."
"Lütfen." Yanağımı avuçlayıp yüzümü kendine yaklaştırdığında ona bakmaktan başka çarem kalmadı. Kalbimdeki dayanılmaz acı büyürken nefesim boğazımda düğümlendi. Bir damla gözyaşım yanağımdan süzülürken alt dudağım titremeye başladı.
Yüzünde suçluluk belirince gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Seni hak etmiyorum," diye fısıldadı. "Seni çok üzüyorum ama seni Kutay'a bırakamayacak kadar da bencilim. Onun olamazsın. Sen benimsin, Beste."
Beni öpmeye kalkışsa da başımı yan tarafa çevirdim.
Boran hüzünlü bir ifadeyle alnını alnıma yasladı. "Öp beni."
"Hayır." Başını öne eğerek yutkundum. "Bunu sen söyledin. Seni bir daha öpmemem gerektiğini sen söyledin."
"Bunu içimden gelerek söylemedim. Aptallık ettim. Dudaklarını özledim. Sadece birkaç saat olmasına rağmen bir daha dudaklarını hissedemeyeceğimi bilmek beni gün boyu mahvetti."
Başparmağıyla yanağımı okşadı. "Lütfen öp beni."
Gözyaşlarım akmaya devam ederken başımı kaldırıp ona baktığımda kalp kırıklığını gördüm. Tekrar yüzüme yaklaşmayı denese de onu tekrar kendimden uzaklaştırdım.Geriye doğru tökezlediğinde parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Beste, lütfen."
"Bugün buraya bir kız getirip onunla yatmış olmana rağmen beni öpmek istiyorsun. Senin gözünde aptalın tekiyim, değil mi Boran?"
Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Ben kimseyle yatmadım."
"Yattığını duydum. O kahverengi saçlı, sakız çiğneyen yellozla seks yapmışsın!"
Hıçkırarak ağlamaya başladığımda elimin tersiyle gözlerimi silerken bana yaklaştı.
"Ayça'dan mı bahsediyorsun? Seks yapmadık. Öyle bir şey olmadı. Seni aklımdan çıkaramıyorken nasıl bir başkasıyla yatabilirim?"
Maalesef bu sözleri duymak iyi geldiği için tekrar gözlerine bakma gafletine düştüm.
"Hiçbir kız bana senin hissettirdiklerini hissettirmiyor, Beste. Bunu göremiyor musun?"
Hıçkırıklarım yumuşarken gardımın yavaşça düştüğünü hissedebiliyordum. Bana yaklaşıp yüzümü ellerinin arasına alarak gözyaşlarımı başparmaklarıyla sildi.
"Seni istiyorum, Beste," diye fısıldadı. "Sadece seni."
Onun beklenmedik itirafıyla sarsıldığımda bana kendime gelmem için fırsat vermeden dudaklarıma yapıştı. Onun kollarında tamamen gevşediğimde artık tüm duvarlarımın yıkıldığını biliyordum.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Novela JuvenilTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...