Behçet amca içtenlikle gülümseyince beliren gamzeleriyle, "Nasılsın canım?" diye sordu. Bu adamı gördükçe Boran'nın onun mükemmel bir kopyası olduğuna dair inancım daha da güçleniyordu.
Ben de yatağa yaslanırken gülümseyerek, "Şimdi biraz daha iyiyim," dedim.
Boran'a baktığımda yüzündeki bariz sinir bozukluğunu fark ettim. Babasından hoşlanmadığını gizlemeye bile çalışmıyor. Behçet amca içtenlikle, "Oğlumun hasta hâlinle kafanı karıştırmasına izin verme," dedikten sonra Boran ters ters bakıp dişlerini sıkmaya başlarken homurdanarak ondan bakışlarını kaçırdı.
Elindeki poşeti işaret ederek, "Bu benim için mi?" diye sordum.
Başını salladı. "Evet canım. Çok bir şey almadım. Ateşin olduğunu duydum. Doktor söyledi."
"Evet. Ama dediğim gibi, şimdi biraz daha iyiyim."
"Harika, sana meyve getirdim," dedi parlayan gözleriyle.
Boran poşete gözlerini dikerek başını iki yana salladı. "Bütün marketi almışsın anasını satayım."
Babası başını yana eğdi. "Evet, Boran. Bu prensese değer."
Gülümseyerek elindeki poşeti ondan aldım. "Teşekkür ederim."
Bir bacağımı altıma alarak oturduktan sonra poşetin içine bakıp muzu görünce yüzüm aydınlandı. Meyve yemeyi çok severdim ve üniversiteye başladığımdan beri pek meyve yiyememiştim. Boran iç çekerek arkama oturup başını omzumun üzerinden uzatınca nefesini boynumda hissettim. Elini öne doğru uzatıp poşetten bir elma alınca babası kaşlarını çattı.
"Bırak onu."
Boran ağzını açıp elmayı ağzına götürdüğü anda donup kaldı.
"Elmayı bırak. Onu sana almadım, Boran. O hasta kıza aldım. Sen zaten çok yiyorsun."
Boran gözlerini devirip elmayı gönülsüzce poşete geri koyarken endişeyle ikiliye baktım.
"Tamam, sorun değil. O yediği zaman onun ağzından alırım."
Bunu söylediği anda muz boğazıma kaçınca fal taşı gibi gözlerle göğsüme vurdum. Boran usulca gülümseyerek bana baktı. Bunu gerçekten söyledi mi?
"Zavallı kızı öldüreceksin." Behçet amca başını iki yana sallarken odanın kapısı tekrar açılınca bu sefer içeri giren annem oldu.
İşte ayaklı koruma güdüsü de aramıza katıldı.
"Çok şükür, Beste!"
Annem hemen yanıma koşup bana sıkıca sarılarak gözlerini kapatırken hafifçe gülümsedim. Biraz canımı yakıyordu.
"Beni çok korkuttun."
Annem bana sanki kanser teşhisi konmuş gibi can havliyle sarılınca Boran'nın ona gerçekten biraz ateşlendiğimi söyleyip söylemediğini merak ettim.
Gerçi annemin korkunç derecede korumacılığını düşününce bu tepkisi şaşırtıcı değildi. Ama onu her hâliyle seviyordum.Annem geri çekilip saçlarımı okşadı. "Ne oldu? Nasıl hastalandın?"
Ona hafta sonu bir havuz partisine gittiğimi söylemem en hafif tabirle intihar olurdu. Bu yüzden bu senaryoda dürüstlük en makul yol olmayacaktı.
"Yurtta hastalandım. Geç saatte duş aldım."
Boran'a baktığımda yalanıma çaktırmadan gülümsediğini gördüm. Behçet amca da yalan söylediğimi anlamış olsa da bir şey demeden çenesini ovuşturdu.
"İyi olmana sevindim kızım. Doktorla konuştum, yakında taburcu olabileceğini söyledi."
"Peki," dedim gülümseyerek.
Annem Behçet amcaya dönünce gözleri parladı. "Merhaba, geldiğiniz için teşekkürler."
"Ne demek. Araştırmamı istediğiniz konuyla ilgili olarak..."
"Ah, evet. Şurada konuşabiliriz." Annem onunla odanın köşesine geçtikten sonra ikisi de arkasını dönüp bizim duyamayacağımız şekilde mırıldanmaya başladı.
Ondan neyi araştırmasını istediğini bilmesem de açıkçası pek umurumda değildi. Yetişkinler her zaman konuşacak bir konu bulurdu. Ki bu konular çoğunlukla sıkıcı olurdu ama onların böyle hissetmediğinden emindim. Annemle Behçet amcayı izleyerek dalgınlıkla elmamı ısırırken Boran aniden yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarıma yapışarak diliyle elmayı ağzımdan aldı.
Gözlerim kocaman açılırken kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı.
Boran ise bir yandan elmayı çiğnerken bir yandan da parlayan gözlerle bana bakıyordu. "Ağzından alacağımı söylemiştim." Bunu gördü mü diye hızlıca anneme döndüğümde onun neyse ki sohbete daldığını olduğunu gördüm. Neyse ki.
"Boran." Yanaklarım domates gibi kızarmıştı. "Bunu burada yapamazsın."
"Neden?" Çocukça sırıtınca onun bu hâlini uzun zamandır görmediğim için benim de içimden gülümsemek geldi.
"Annem ve baban hemen köşede."
"Evet, yani? Annenin önünde de yaparım ki."
Hiç şüphem yok. Aklının başında olmadığını biliyorum, merak etme.
"Beste." Annem arkasını dönünce suçüstü yakalanmış yaramaz bir çocuk gibi ürperdim. Kendimi ele verecektim.
"Gidip çıkışını vereceğim bebeğim," dediğinde başımı onaylarcasına salladım.
"Tamam."
Behçet amca ile gülüşüp sohbet ederek odadan çıktıklarında kapı kapanır kapanmaz Boran beni yatağa itip üzerime çıktı.
Kabul. Hazır değildim.
Onun ablukası altında küçücük hissederek şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.
"Ne yapıyorsun?"
Hınzır bir ifadeyle gülümserken, "Sence? İşimiz yarım kalmıştı," diye fısıldadı.
Bu çocuk delirdi mi?
"Boran, olmaz." Sıcak elini tişörtünün altına götürüp karnıma dokunduğunda nefesim kesildi.
Sırıtışı daha da büyürken, "Ne olmaz?" diye meydan okudu.
"Bunu şu anda yapamazsın, resepsiyon dibimizde ve her an gel..."
Elini mememe attığında tekrar nefesim kesildi.
Yüzüme yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma değdirerek, "Her an ne olabilir?" diye sordu. "Bir şey diyordun, yarım kaldı."
"Biz..." İnce dantelli sütyenimin içindeki meme ucumu okşamaya başladığı için cümlem yine yarım kaldı. Artık konuşamayacağımı biliyordu.
"Bence tişörtümü çıkarmalısın yeşil gözlü. Çünkü bu üzerindeyken kendimi tutamıyorum."
Dudaklarıma hafif bir buse kondurmasıyla içimde uyuyan arzuyu harekete geçirdi.
"Boran, olmaz."
"Neden? Vücudun sana dokunmamı istediğini söylüyor, Beste."
Yutkundum. "Biliyorum ama olmaz."
Kapının açıldığını duyunca annemle Behçet amca içeri girerken onu hızlıca üzerimden ittim. Ben telaşla nefes nefese doğrulurken yanakları kızarmış Boran sırıtmamak için kendini zor tutuyordu.
Bunun komik olduğunu düşünüyor ama değil.
Annem kafa karışıklığıyla ikimize baktı. "İyi misiniz çocuklar?"
Behçet amca imalı bir bakışla kıkırdayarak başını iki yana salladı. "İnan bana çok iyiler."
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Fiksi RemajaTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...