Odasının kapısını açıp beni içeri buyur etmek için kenara çekildi. Ona tereddütle baktıktan sonra içeri girdiğim anda odasının koyu mavi ve gri dekorasyonu hemen ilgimi çekti.Boran'nın odası sıradan bir ergenin odasından farklıydı.
Duvarlarında yarı çıplak kadınların ya da eski spor efsanelerinin posterleri yoktu ve odası son derece tertipli ve temizdi.
Odasının ortasında gri nevresim takımlı çift kişilik bir yatak ve yatağının tepesinde mavi perdeler takılmış bir pencere vardı.
Sol taraftaki mavi şifonyer oldukça pahalı duruyordu ve altın topuzlu gri gardırobu babasının varlıklı bir adam olduğu tahminimi doğruluyordu.
Sıradan bir memurun böyle lüks bir evi almaya gücü yetmezdi.
Arkamdaki kapının kapandığını duyunca dönüp Boran'a baktığımda onun gardırobuna yürüdüğünü ve üst rafından gri bir battaniye çıkardığını gördüm.
Battaniyeyi yatağının üzerine koyarken, "Benim yatağımda uyuyabilirsin," dediğinde minnetle gülümseyerek karşılık verdim.
"Teşekkür ederim."
Yatağa oturup botlarımı çıkarırken konforlu yatağın vücudumu sarışı karşısında hayret ettim. Boran ellerini cebine atmış, odanın diğer ucundan beni izliyordu.
Sonra yatakta yan yatıp yumuşak yastıklara gömülürken istemeden de olsa onun davetkâr kokusunu içime çektim.
Her yerde o vardı. Yatakta, nevresimde, yastıklarda. Onun ilahi kokusunu alabiliyordum.
Tam olarak uzandığım yerde uyuduğu zamanları düşününce yüzümün kızardığını hissettim. Söyleyince kulağa ne kadar ürkütücü gelse de böyle ona daha yakın hissediyordum.
Ayrıca uzun zamandır rahat bir yatakta uyumamıştım. Uzun bir uyku çektiğim günlerde bile yurttaki rahatsız yatağım yüzünden dinlenmemiş hissediyordum.
Tepemde bir örümcek geziniyor mu diye endişe etmeden uzanmak harikaydı.
Belli belirsiz bir gülümsemeyle beni izleyen Boran'a omzumun üzerinden baktığımda gülümsemesini hemen silip başparmağını arkaya doğru salladı.
"Ben aşağıdayım," dedi.
Çıkmak için arkasını dönünce ondan henüz özür dilemediğimi fark ettim.
Doğrulup dirseğime yaslandım. "Bekle, Boran."
Elini kapı koluna atarken bana döndü. "Efendim?"
Yutkunarak ayağa kalkıp tekrar botlarımı giyme zahmetine girmeden yalınayak yanına yürüdüm. Zemin çok soğuk olduğu için her adımda kedi yavrusu gibi irkilince bunu yaptığıma anında pişman oldum.
"Şunu söylemek istiyorum..." Bir ayağımı diğerinin üzerine koyup bir jimnastikçi gibi dengede durmaya çalışırken yüzümü buruşturdum. Boran bu hareketimi görünce derinden güldü.
"Neden ayakkabılarını giymedin, Beste?" diye sordu.
Yüzüm kızardı. "Hem giymem zaman alıyor hem de söyleyecek bir şeyim olduğu için gitmeni istemiyorum."
O küçük bir gülümsemeyle yüzümü incelerken ben de boğazımı temizledim.
"Şey... Yemekhanede yaptığın için teşekkürler."
Neden bahsettiğimi çok iyi bildiği için başını salladı. "Bana teşekkür etmene gerek yok, kaba davranıyordu ve senin duygularını onun duygularından daha fazla önemsiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...