Cam kapıyı açıp müzik odasına girdim. Ama Boran yanımda olmadığı için geçen seferki kadar kendime güvenim yoktu.
Ancak şansıma Yaman'nın köşede oturduğunu görünce bana bakan yüzleri görmezden gelip usulca gülümseyerek onun yanına gittikten sonra hemen yanındaki sandalyeye oturdum.
"Selam."
Beni görünce kocaman gülümseyerek kolunu sandalyesinin üzerine uzattı. "Selam." Birini arıyormuş gibi arkama baktığında kaşlarımı merakla çattım.
"Neye bakıyorsun?"
"Baş belası da seninle gelir diye düşünmüştüm." Bunu söylerken yüzünde beliren saldırgan ifadeden onun Boran'dan fazlasıyla nefret ettiğini anlayabiliyordum.
Hem beni duymamasını umarak hem de dürüst olmaya çalışarak, "Şey... Birazdan gelir," diye mırıldandım.
İnanamayarak bana bakınca omuzlarımı düşürerek içime sindim.
"Yani onunla hâlâ konuşuyor musun?"
Hafifçe omuz silksem de bunun onun için hafif bir mesele olmadığını biliyordum. Suçlu hissediyordum.
"Evet. Öyle sayılır."
İç geçirerek başını çevirdi. Kızmakta sonuna kadar haklıydı ama söz konusu Boran olduğunda kendimi kontrol edemiyordum. Yaman, bunu anlatsam da anlamazdı.
Şu anda gözünde bir beyinsiz olduğumu bilmeme rağmen bunu umursayamıyordum. Boran'da muhtemelen onların göremeyeceği bir şey görüyordum.
"Peki, sonuçta ben seni uyararak üzerime düşeni yaptım," diye bitirdi cümlesini. "O iyi biri değil ve insanları sırf istediğini elde etmek için kullanıyor."
Ondan çok kendime, "Ben sadece... Onu kendim anlamak istiyorum," diye yumuşak bir tonda cevap verdim.
"Eğer onu anlamaya çalışırsan, hatta ona yaklaşırsan seni de yanına çeker. Düşecekse sen de onunla düşersin. Dikkatli ol."
İç çektim. Yaman'nın söyledikleri mümkün görünse de ne Boran'ı yargılamak ne de ondan kaçmak gibi bir niyetim vardı.
Keşke herkes bana ondan uzak durmamı söylemekten vazgeçseydi. Alınacak bir ders varsa ben bu dersi almaya hazırdım.
Konuyu değiştirmeye karar verdim.
"Ne zaman seni flüt çalarken dinleme şansına erişeceğim?" Başımı elindeki enstrümana doğru salladığımda gülümsemesi anında geri gelirken kızarmış yanaklarıyla omuz silkti.
"Elbet bir gün."
Kıkırdadım. "Peki. Sen benim yeteneğimi duydun, ben de seninkini duymak isterim."
Yaman gülerken Selin'le göz göze geldim. Grupla konuşurken bakışlarını kaçırdı.
Bunu fark etmemiş gibi yaparak başımı başka bir yöne çevirsem de kalabalık bir odada bile onun kötücül gözlerinden kaçmak zordu. Boran'la nasıl bir iletişimi var da bana bu kadar nefretle bakıyor bilmiyordum.
Kırk beş dakika geçmesine rağmen Boran'dan ses seda çıkmadı. Belki de gelmeyecektir? Ya babasıyla kavga edip onu bıçakladıysa?
Böyle bir şey düşündüğüm için kendime içten içe kızsam da birine zarar vermek için iki farklı seferde sivri objelere yöneldiğine tanık olmuşken başka ne düşünecektim?
Müzik kulübü toplantısı bitmek üzereydi ve o hâlâ ortalıkta yoktu.
Galiba gerçekten de gelmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...