Olduğum yerde kalakalmış, gözlerimi ona dikmiş, kapıyı kilitlediğimden emin olmama rağmen odaya nasıl girdiğini anlamaya çalışıyordum. Boran'nın kilit açabildiğini biliyordum ama Macide? O da aynısını yapabiliyor muydu? Macide bariz şaşkınlığımı fark edince ifadesizce kıkırdamaya başladı."Çok pardon. Seni korkuttum mu?"
Sorusuyla bulunduğumuz ana döndüğümde kendime gelebilmek için başımı iki yana salladım. "Hayır. Ben sadece kapıyı kilitlediğimi sanmıştım. Seni buraya hangi rüzgâr attı?"
Yaklaşırken omuzlarını silkti. "Seni ziyarete geleyim dedim. Garip mi oldu?"
Avuç içlerimi şortuma sürterken başımı iki yana salladım. Toplantıda bana attığı tekinsiz bakışlardan sonra onunla baş başa kalmak beni tedirgin ediyordu.
"Odam seninkinin hemen yanında, artık komşu sayılırız," dedi.
"Bir saniye. Odan hemen benimkinin yanında mı?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.
Kıkırdadı. "Evet şapşal. Babam oraya fazladan para ödedi, bu yüzden orada kalan kızlar başka bir odaya geçmek zorunda kaldı. Paranın satın alamayacağı şey yoktur."
"Harika değil mi? Artık çok yakın olabiliriz. Çok eğlenceli olacak."
Kendimi birdenbire korku belgesellerinden birinin içinde buluverdim.
"Uğradığın için teşekkürler," dedim artık gitmesini umarak. Yaydığı enerji hiç hoşuma gitmiyordu.
Kaşlarını çattı. "Galiba beni gördüğüne sevinmedin. Belli ki başka birini bekliyormuşsun."
"A, hayır, hayır. Ben sadece..."
"Boran'ı bekliyordun, değil mi?" diye araya girdi.
Aslında Boran'ı beklediğimi itiraf edip etmeme konusunda kararsızdım. Öyle ya da böyle bizi öğrenecekti ve bugün kulüpte sergilediğimiz o duygusal sahneden sonra aramızda bir şeyler olduğunu çoktan anlamış olmalıydı.
"Evet," diye itiraf ettim. "Aslında Boran'ı bekliyordum."
İtirafım karşısında yüzünün seğirdiğini ama zoraki bir ifadeyle gülümsemeye çalıştığını gördüm. Yüzünde öfke mi, kıskançlık mı, tehlike mi, yoksa hepsi birden mi vardı bilmiyordum.
"Ah, ne tatlı." Elini saçına götürüp sivri uçlu siyah bir toka çıkarınca koyu renk saçları omuzlarına ve yüzünün etrafına düştü. Yüzündeki tuhaf gülümsemeyi bozmadan tokanın sivri ucunu parmağının ucunda döndürmeye başladığında gerginlikle yutkundum.
"Ne oldu?" diye sordu başını yana eğerek. "Annemin yurtdışı ziyaretinden getirdiği bir toka. Güzel, değil mi?"
Yapmacık bir ifadeyle gülümsedim. "Evet. Güzelmiş."
Artık kötücül bir enerji yaymaya başladığını hissedince çaktırmadan bir adım geri çekildim.
"Tokanın en çok neyini seviyorum biliyor musun?" O genişçe sırıtırken başımı iki yana salladım.
"Sivri olmasını. Bıçak gibi. Bunu birinin boynuna kolaylıkla saplayabilirim. Bu kesin ölüm demek, Beste."
Yüreğim ağzımda olduğu için ona cevap vermedim. Yutkunarak bir adım daha geri çekilsem de o kararlılıkla yavaşça bana doğru yaklaşmaya devam etti.
"Çok kırıldım, Beste. Bana yalan söylediğin için çok kırıldım."
Kalçam komodine çarpınca daha fazla kaçamayacağımı anladım. Macide üzerime yürümeye devam ederken ben de ahşap komodinin kenarlarına tutundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Ficção AdolescenteTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...