Boran kızın ince kollarını üzerinden çekmeye çalışsa da kız buna direnip onun beline daha sıkı sarıldı. Boran canı yanıyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Kız altın rengi gözlerini kapatıp başını onun göğsüne gömerken hıçkırarak ağlamaya başladı."Seni unuttuğumu sandım. Hayatıma devam edebilirim sandım ama seni gördüğüm anda en başa döndüm."
Boran gözlerini devirdi. "Lütfen bırak beni."
"Hayır. Seni bırakmayacağım." Kız başını çılgınca iki yana sallayıp ona daha da sokulurken kıskançlık beni ele geçirdi. "Seni bırakmayacağım. Bir daha asla. Kardeşimin ya da başka birinin ne dediği umurumda değil, sensiz olmayacağım."
"Macide!"
Yaman'nın öfkeyle ve bir hışımla bize doğru geldiğini gördüm. Olanları ağzım açık izliyordum.
Kızın elini tutup onu Boran'dan uzaklaştırarak yanına çekti. "Ciddi misin? Sana yeterince zarar verdi!"
Kız usulca ağlamaya devam ederken utançla başını öne eğdi. Parmaklarını birbirine geçirdiği ellerine baktığımda bir bileğinde birkaç tane siyah ince çizgi fark ettim. Ama bunun dövme değil kendine zarar vermek için yaptığı bir şey olduğunu anladım.
Bileklerini keserek intihar mı etmişti? Bir saniye, yoksa o...
Boran'nın iç çekişini duyunca ana döndüm. "Tam da bu yüzden üniversiteden nefret ediyorum. Okula adımımı atar atmaz kendimi bir sinir harbinin içinde buluyorum. Okulumu değiştirmemin zamanı geldi."
Boran'nın sevimli yüzü yerini buz gibi ve sert bir ifadeye bırakmıştı.
Yaman, "Ondan uzak dur, Boran. Senin yüzünden kendine tekrar zarar vermesini istemiyorum," diye çıkışınca tahminlerim doğrulandı.
Bu kız, Yaman'nın kız kardeşiydi.
Kız, "Lütfen, abi," dedi. "Onunla böyle konuşma." Kız bakışlarını, onların varlığından tiksiniyormuş gibi onlara bakan Boran'a çevirdi.
"Özür dilerim. Olanlar senin suçun değildi. Lütfen bu konuda üzülme. Seni suçlamıyorum, asla da suçlamayacağım. Lütfen abime kulak asma."
Kız çatallaşan sesiyle yalvardıktan sonra gözyaşlarını tutamayarak elini yüzüne götürdü.
Boran tıslayıp kendi kendine, "Ruh hastası," diye mırıldansa da onu duydum.
Tepkisi çok sert olsa da beni şaşırtmamıştı.
Ama ona neden ruh hastası diyordu? İçimden bir ses bunun altında intihara teşebbüs etmesinden başka bir neden olduğunu söylüyordu.
Boran onu gerçekten umursamıyor olmasına rağmen kız onu belli ki seviyordu. Anlaşılan Boran Ozansoy'un tek âşığı ben değildim.
Yaman, "Kız kardeşime travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon teşhisi kondu," dedi. "Kolayca nüksedebilir. Senden tek isteğim ondan uzak durman, Boran. Lütfen."
Boran iç çekti. "Ona yaklaşmam konusunda endişelenmene gerek yok, Yaman, inan bana. Bu konuda esas onu uyarmalısın."
"Senden uzak durmak istemiyorum, Boran. Hiç değilse arkadaş olamaz mıyız?" Kızın umut dolu gözlerini görmek kalbimi sızlatmıştı.
Bu kadar güzel bir kızın intihar etmeye kalkışmış olması çok üzücüydü.
Boran'a beslediği hisler konusunda bu kadar açık sözlü olmasını kıskanmadan edemiyordum. Ayrıca, sevimliliği ve masumluğu yüzünden ondan nefret etmek çok zordu.
"Hayır, Macide." Yaman gözlerini devirirken ekledi: "Onunla arkadaş olamazsın. Unut onu, tamam mı? Sana verebileceği tüm zararı verdi zaten!"
Macide kardeşine, "Beni anlamıyorsun!" diye bağırınca ani çıkışıyla yüzümü buruşturdum. "Onu seviyorum, tamam mı? Onu seviyorum ve ondan uzak duramam!"
Şok oldum. Bağırarak yaptığı itiraf karşısında ağzım bir karış açık kalırken gözlerim büyüdü. Koridordan geçen birkaç öğrenci bize dönmüş olsa da Macide kızarmış tehditkâr gözleriyle abisine bakarken buna aldırış etmiyor gibiydi. Boran kızgınlık ve sinir bozukluğuyla karışık bir tavırla alnını ovuştururken,.
"Yine başa sardık. Gördün mü? Beni değil, onu uyarmalısın, Yaman. Canımı sıkıyorsunuz."Boran uzaklaşırken Macide onun peşinden gitmeye yeltense de abisi onu kolundan tutup geri çekti. "Yapma, Macide."
Macide gözlerini kapatınca göz kapaklarında kalan yaşlar yanağından süzüldü.
Yaman sonunda bana dönüp yarım ağız gülümsese de gözlerindeki sıkıntıyı görebiliyordum. "Hey, bir süredir denk gelemiyoruz."
Gülümsedim. "Aslında buralardaydım. Sen iyi misin?"
"Sayılır."
Macide elinin tersiyle gözlerini silerken bana döndü. "Boran'la arkadaş mısınız?"
Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilemeyerek Yaman'dan kız kardeşine döndüm. Boran'la kesinlikle "sadece arkadaş" değildik.
"Aslında biz..."
Macide ellerimi avuçlarının arasına alırken onun arkasındaki Yaman gözlerini devirerek sıkıntıyla iç geçirdi.
Kız kızarmış gözleriyle ağlamaya devam ederken, "Benim için onunla konuşur musun, lütfen?" diye umutsuzca yalvardı. "Lütfen. Tek istediğim onunla arkadaş olmak. Benim için onunla konuş, olur mu?"
Yaman'a döndüğümde kız kardeşiyle uğraşacak gücü kalmamış olacak ki iç çekerek başka bir tarafa baktı.
Macide cevabımı beklerken ellerimi daha sıkı tuttu. Birinin bu kadar perişan görünmesi içimi acıtıyordu. Bu yüzden kalbim beynimle iş birliği yapmayı reddetti.
Hafifçe gülümsedim. "Peki. Şansımı deneyeceğim."
Yüzü aniden parlarken bana sarıldı. Evet. Kesinlikle çok sevecen. Bana birden sarılınca ne yapacağımı bilemediğim için ellerim havada asılı kaldı.
"Teşekkür ederim." Başını omzuma gömerek hıçkırdı. "Çok teşekkür ederim."
Yaman arkasından endişeyle bana bakarken hafifçe gülümseyerek kardeşinin sırtını sıvazladım. Yaman'a cesaretlendirici bir bakış attığımda ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Kız kardeşinin ona kulak asmayacağını biliyordu. Kendimi bildim bileli her zaman herkese elimden geldiğince yardım etmek isterdim.
Ama gereğinden fazla nazik olmak ve dünyayı kurtarmak istemek bazen geri tepebilirdi, değil mi?
~
Ortalık kızışacak gibi🥵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...