Derse gitmek üzere yurt odamızdan çıkarken Nisan, "Daha iyi hissediyor musun?" diye sordu.Günlerden pazartesiydi ve genellikle pazartesileri huysuz olurdum. Ama bugün bir istisnaydı. Boran'la tekrar aynı noktaya geldiğimiz için gerçekten memnundum. Annem dün beni yurda getirmiş, Nisan da oteldeki eşyalarımı benim için almıştı.
Aslında okula Boran'la dönmek istediğim için bu konuda içten içe hayal kırıklığına uğramıştım. Boran'ın da bunu istediğini biliyordum ama annem yanımdayken onunla samimi görünmek istememiştim.Annem her şeyi görürdü ve ona hastane yatağında yakalanmanın eşiğinden döndüğümüz için hâlâ gergindim.
"Evet." Nisan elini sırtıma koyup rahatlatıcı bir tavırla sırtımı okşadığında gülümsedim.
"Dün hepimiz senin için çok korktuk. Özellikle de Kutay."
Adını duyunca istemsizce yüzümü buruştursam da huzursuzluğumu gizlemeye karar verdim. "Sadece biraz ateşim çıkmıştı o kadar, doktor bana ilaç verdi."
"Şimdi iyi olmana sevindim."
"Günaydın." Arkamızdan bir ses geldikten sonra boynuma dolanan kolu hissettim. "Özellikle de sana günaydın, Beste."
Nisan, "Sohbet eden iki kadına arkadan yaklaşılmaz, Boran. Göğüs kafesine dirsek yiyebilirdin," dediğinde usulca kıkırdadım.
Harika kokuyordu. Daha yeni duştan çıkmış gibi. Beni yanına çektiğinde parfümünün kokusunu uzun bir nefesle soludum.
"Daha önce kaynar bir çatalla yakıldığımı düşünürsek, göğüs kafesine yiyeceğim dirsek vız gelip tırıs gider."
Söylediği her ne kadar üzücü olsa da doğruydu.
Nisan'la birbirimize acıyan gözlerle baktığımızda Boran bunu fark edip kaşlarını çattı. "Hiç öyle bakışmayın. Ben bile kendime üzülmüyorum, sizin bana acımanıza gerek yok." Derken,
Koridorda yürüyen öğrenciler arasından bir çocuk elinde bir kutu kekle yanımızdan geçti.
Boran boynumdaki kolunu çekip elini uzatarak kutudan bir kek alınca Nisan'la durduk. Kocaman gözlüklü çocuk Boran'a sinirle baktı.
"Alamazsın. Kekler İzci Kulübü'm için."
"Öyle mi? O zaman ben de kulüptenmişim gibi farz et," deyip kekten bir ısırık aldı.
Çocuk ona öfkeyle bakarken kaşlarımı çattım. Çocuğun karşılık vermek istediğini anlasam da Boran tek kaşını meydan okurcasına kaldırınca geri çekildi. Çocuk pes ederek ürkek bakışlarını kaçırıp koridordaki yolculuğuna devam etti. Nisan, Boran'nın koluna vurunca Boran yüzünü buruşturdu. "Bu yaptığın tam bir 'zorbalıktı'." Başını iki yana sallarken ona katıldım. Çok kabaca bir hareketti.
"Zorbalık mı? Paylaşmak ne zamandan beri zorbalık oldu?" Boran içten bir şaşkınlıkla ona bakarken Nisan pes edercesine iç geçirdi.
"Tam bir umutsuz vakasın, Boran Ozansoy."
Yüzünde hiçbir pişmanlık ifadesi belirmeyen Boran, "Babama aynısını sürekli söylüyorum," diye karşılık verdi.
"Neyse, sonra görüşürüz, sınıfım bu tarafta" Nisan ters yönü işaret edip uzaklaşırken ona el salladım.
"Biz de sıkıcı İngilizce dersine. Biri kafama sıksa daha mutlu olurdum." Boran yarısını yediği keki bana uzatınca ben de onun yorumuna kıkırdayarak başımı iki yana salladım.
"Benim için sorun yok. Selim Hocanın çok daha beter olduğunu hatırlatmak isterim."
"Okulu asıp bize gitmeye ne dersin? Babam evde yok, istersen korku filmi... Pardon, aşk filmi izleyebiliriz. Sen ne istersen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...