Boran'nın odasının penceresinden sızan ve yüzümü ısıtan güçlü güneş ışığına gözlerimi açtım.Hâlâ Boran'nın koynuna sokulmuş vaziyetteydim. Yüzünü boynumun kıvrımına yasladığı için sakin ve huzurlu nefes alışverişlerini ve dudaklarından çıkan havayı hissedebiliyordum.
Usulca gülümseyip ona bakmak için döndüm. Onu uyurken izlemenin güzelliğine kapılarak tüm detaylarını incelemeye başladım. Güneş doğarken hâlâ benimle olduğu için mutluydum.
Odanın kapısının aniden açılmasıyla panikle sıçradığımda Cem'in şaşkın yüz ifadesiyle karşılaştım.
Boran aniden uyanıp gözlerini kırpıştırarak bana bakmaya çalıştı. "Beste?"
Normalden daha boğuk sesi içimi eritse de Cem fal taşı gibi gözlerle bize bakarken bunun üzerinde duramayacaktım.
"Hay Allah! Yemin ederim hiçbir şey görmedim!" Nihayet bize arkasını dönünce ben de kıpkırmızı kesilmiş yüzümle hemen yataktan kalktım.
Boran gözlerini devirip homurdanarak kendini sırtüstü yatağa bırakınca gözlerini kapattı.
"Neden bu kadar erken geldin?"
"Bana mesaj atıp misafirin olduğunu söyleyebilirdin." Durumdan keyif aldığı sesinden anlaşılıyordu. "Ben de odaya uğramadan doğruca sınıfa giderdim."
Boran kaşlarını çattı. "Bizi sevişirken basmışsın gibi konuşmayı kes."
Boran yarı açık, uykulu gözleriyle babetlerimi giymeye çalıştığımı gördü. Kaşlarını çatıp kolumdan tutarak beni yanına, yatağa çekti. "Hemen gitme, Beste."
"Dersim var ve Cem..."
Boran gövdesini hafifçe kaldırıp oda arkadaşına dik dik bakarak, "Dersine git, Cem," diye emretti.
"Sorun değil, elbette." Cem odadan çıkıp kapıyı arkasından kapatınca dışarıda kıkırdadıktan sonra koridorda uzaklaşan ayak seslerini duydum.
Boran beni kollarıyla ve tek bacağıyla sarıp koynuna alarak, "Günaydın," diye mırıldandı.
Beni tamamen vücudunun hapsine aldığında, "Günaydın," dedim.
"Bu sabah İngilizce dersimiz var. Birlikte gitmek ister misin?"
Başımı kaldırıp gülümseyerek ona baktım. "Tamam. Ama önce odama gidip duş almalıyım."
Boran bunu duyunca kaşlarını çattı. "Mm, hayır. Benimle duş al."
Ten rengim içimdeki huzursuzluğu yansıtırken kaskatı kesildim. "Dalga geçiyorsun, değil mi?" diye sordum sakince.
Sabah sesiyle gülüp hem odayı hem de kulaklarımı şenlendirdi.
"Evet. Elbette dalga geçiyorum, Beste."
Derin bir nefes verdiğimde gülümsedi. "Amma kızarmışsın."
"Kızarmadım," diye itiraz etsem de titreyen sesim bana ihanet etti. "Sabahları çok kızarırım."
"Öyle mi?"
"Evet."
"Anladım."
Kendimi aklama girişimimin başarısız olduğunu gözlerinden görebiliyordum. Bakışlarının etkisiyle daha da kızarıyor olmam bana hiç yardımcı olmuyordu.
Onun kollarından sıyrılmayı başarınca, "Yurduma gitmem gerekiyor," diye mırıldandım.
Arkamdan homurdanmasını duyunca arkama dönüp baktığımda onun şımarık bir çocuk gibi bana sırtını döndüğünü gördüm. Tepkisine gülmemek elde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...