Bir kız olarak, yağmurlu günler için her zaman yedek iç çamaşırı taşımak gerekirdi. Ve bugün benim için ıslak ve yağmurlu bir gündü. Kelime şakası yok.Banyodan çıkıp kapıyı arkamdan yavaşça kapattım. Nemli saçlarımı hızlıca dağınık bir topuz yapmış, birkaç tutamı yüzümü çerçevelemesi için serbest bırakmıştım.
Alt kattan peynir ve sıcak erişte kokusu gelince midem hemen iştahla guruldadı.
Ama merdivenlerden inecekken Boran'nın odasının aralık bırakılmış kapısı dikkatimi çekti.
Parti akşamı gözlerimin önünden geçerken parmak uçlarımda ilerleyerek kapıyı hafifçe açtıktan sonra içeri girip titizlikle düzenlenmiş odayı inceledim.
Yatağını görmemle o akşamın bulanık anıları zihnimde canlanırken beni öptüğünde üzerinde oturduğumuz halıya da gözüm kayınca yüzüm ısındı.
O akşamın anılarını asla unutmayacaktım, muhtemelen ölene kadar benimle olacaklardı.
Yatağının yanında yerde duran, kapağı yarı açık beyaz kutuyu görünce içinden kâğıtlar çıktığını ve kâğıtlardan birinde pastel boyayla çizilmiş bir resim olduğunu gördüm.
Merakıma yenik düşünce sessiz adımlarla ilerleyerek eğilip kutunun kapağını açtım.
Kutunun içinde birkaç resim daha olduğunu ve bunların bir çocuk tarafından çizilmiş gibi göründüğünü fark ettim. Boran'nın olabilirler mi?
İlk dikkatimi çekeni, bir erkek çocuğunun resmini elime aldım. Yüzünün yarısı ağlıyor, diğer yarısında ise belli belirsiz bir gülümseme vardı.
Aklıma İngilizce dersinde gördüğüm Naruto resmi gelince bunun kendi portresi olup olmadığını merak ettim. Zıt duygulara sahip ürkütücü resimler çiziyordu.
Altta siyah pastel boyayla acemice atılmış bir başlık görünce kelimeleri seçebilmek için gözlerimi kıstım.
Beni Kendimden Kurtar.
Kaşlarımı çattım. Boran bunu küçük yaşta çizdiyse çocuk aklıyla nasıl bu kadar derin bir cümle kurabilmişti? Ve daha da önemlisi, neden kendinden kurtarılmaya ihtiyacı vardı?
Attığı başlık ve çizimlerden rahatsız olarak düşünceli bir ifadeyle başımı yana eğdim. Duygularını belli ki resimlerine döküyordu.
Başka ilginç bir resim ilgimi çekince incelemek için elime aldım.
Mavi ve sarı pastel boyayla çizilmiş bir kadın ağlayarak şakağına silah gibi görünen bir şey tutuyordu.
Kaşlarımı merakla çatarken kafama dank etti. Bu Boran'nın annesi, değil mi?
"Beste!"
Onun sesini duyunca irkilip her şeyi hızla kutuya geri koyarak yatağının altına kaydırdım.
Telaşla doğrulduğum için belim kütürdeyince yüzümü buruşturdum. Sessizce homurdandıktan sonra derin bir nefes verip odasından çıktım.
Bana neyse ki mutfaktan seslendiği için onun kişisel eşyalarını karıştırmamışım gibi rahat bir tavırla cam merdivenlerden indim.
"Bana mı seslendin?"
"Evet, duşta uyuyakaldın sandım. 16.30'a kadar okula dönmek istiyorsan acele etmeliyiz."
O sırada mermer tezgâhın üzerindeki iki tabak peynirli erişteyi görünce etkilendim. Hem güzel görünüyor hem de güzel kokuyordu.
Artık en azından Boran'nın biraz samimiyete dayanabileceğini biliyordum. Bunu aklımın bir köşesine yazmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...