ÜÇÜNCÜ ŞAHIS
"Beste."
Beste arkasından Kutay'ın sesini duyduktan sonra onun elini titreyen omzunda hissetti.
"Sana güvenmiyorsa seni hak etmiyordur."
Beste arkasını dönüp yaşlı gözlerini kısarak ona bakarken Beste'nin perişanlığını gören Kutay'ın yüz ifadesi yumuşadı.
"Bunu neden yaptın, Kutay?"
Kehribar gözlerinde pişmanlığa benzer bir ifade beliren Kutay'ın yüzü düştü.
"Üzgünüm, Beste. Ama pişman olduğumu söyleyemem. Yine olsa yine yaparım."
Beste duyduklarına inanamadı. Acaba ağzından çıkanı kulağı duyuyor mu? "Bunu nasıl söylersin? Onu bulup ona açıklama yapmam gerek."
Beste gitmeye yeltendiğinde genç adam onu durdurmak için kolunu tuttu. Kız, bir hışımla kolunu çekince Kutay derin bir iç çekti.
"Sence de Boran'nın peşinden biraz fazla koşmadın mı? Sana güvenemiyorsa bunun bir anlamı yok."
"Onun yerinde olsaydın ne yapardın? İçeri girip bizi öpüşürken yakaladı ve bu ona haksızlık."
"Neden bunu yaptın, Kutay? Onu sevdiğimi biliyorsun ve beni anladığını söylemiştin, neden?"
"Çünkü senin canını yakacak."
"Benim onun canını yaktığımdan daha fazla yakamaz."
Kutay bu sözler bamteline dokunmuş gibi bir anlığına gözlerini kapattı. "Siz çıkıyor musunuz?"
"Hayır, ama biz... Bizim durumumuz biraz karışık. Anlayamazsın. Aramızda yaşananlar farklı."
"Kendini kandırmaya çalışma."
Beste ona sert bir ifadeyle baktı. "Kendimi kandırmıyorum. İstesem bile onu terk edemem. Ona söz verdim ve şimdi onu bulmam gerek."
Beste arkasını dönüp uzaklaşırken Kutay parmaklarını sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi. "Sikeyim! Olur da canını yakarsa ben burada seni bekliyor olacağım!"
Beste dönüp arkasına bile bakmadan gözden kayboldu.
***
Kalp kırıklığını en son on yaşında hisseden Boran, göğsüne oturmuş bu ağırlıkla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.
Yurda dönmeyi düşünse de onu Kutay'la burada yalnız bırakma fikrinden de hoşlanmıyordu.
Beste'ye kızgın ve kırgın olsa da onun göz hapsi olmadan Kutay ile Beste'nin baş başa kalacağı düşüncesi onu çıldırtmaya yetiyordu.
Neyse ki Boran'nın giriş ücretini Kutay ödememişti. Kutay bunu teklif etmiş olmasına rağmen kendisi bunu reddedip kendi giriş ücretini ödemişti.
Babası her ay banka hesabına yüklü meblağlar yatırdığı için para Boran için mesele değildi. Babası muhtemelen onun çocukken yaşadıklarına göz yumduğu için bunu sessiz bir özür mahiyetinde yapıyordu.
Kendi annesinin kafasına sıktığına şahit olmak bile, bu hayatta değer verdiği tek kızın başka bir erkekle öpüştüğünü görmek kadar canını yakmamıştı.
Ve şimdi, onca yıldır atıl~ kalan duygularının içinde nihayet bir kıvılcım tutuşturduğunu hissetmeye başladığında, duygusuz olabilmenin neden daha iyi olduğunu hatırlıyordu.
Kendisi dışında başka bir insana değer vermek berbat bir şeydi.
Beste'nin Kutay'ın dudaklarında olduğu görüntüyü zihninden silmek isteyen Boran yakındaki bir masadan bir bardak viski alıp kafasına dikti.
Keskin ve yakıcı alkol boğazından aksa da giderek artan acısını dindirmeye yaramamıştı.
Biraz daha sert bir şeye ihtiyacı olabilir miydi?
Havuzun kenarında dans edenleri gözleriyle tararken kalabalığın arasında Ayça'nın kahverengi saçlarını fark etti. Onun yanına giderken sıska bir çocuğu neredeyse havuza düşürecek olsa da ondan özür dilemek için durmadı.
Ayça'nın kolundan çektiğinde Ayça tam onu çekene küfredecekken karşısında Boran'ı görünce yarım ağız sırıttı.
"Selam bebek."
"Benimle dans et," diye emretti.
"Seve seve."
Ayça arkasını dönüp poposunu onun kasıklarına bastırarak ustalıkla ona sürtünmeye başladı. Kollarını onun ensesine dolarken Boran içindeki sızıdan içerek kurtulmaya çalışıyordu.
Ayça yüksek sesli müziğe rağmen, "Danstan sonra yukarı çıkmak ister misin?" diye sordu.
Boran elmalı votkasının son yudumunu içerken, "Evet, olur," diye cevap verdi.
Beste'yi bir süreliğine de olsa aklından çıkarabilmek için her şeyi yapmaya hazırdı.
**
Beste havuz kenarına dönmüş, Boran'ı endişeyle aramaya başlamıştı.
Tek dileği onun gitmemiş olmasıydı. Onunla arasını düzeltmeden içi rahat etmeyecekti. Bu hâlde olmaları onu içten içe mahvediyordu.
Gürültülü müzikle biraz önce yaşananların dramı birleşince başına keskin bir ağrı saplandı.
Ter içinde kalmış dans eden kalabalığın arasından geçerken kıvırcık saçlarını geriye atarak Boran'nın siyah şapkasını görmeye çalıştı.
Sonunda onu kalabalığın ortasında görünce harap olmuş kalbi bir nebze rahatladı. Ama ona doğru yürürken gördükleri yüzünden adımları yavaşladı.
Önünde dans eden bir kız vardı.
Yeni kalp kırıklığı yüzünden gözleri dolan Beste boğazının düğümlendiğini hissetti.
Ama orada öylece durmamaya karar verip onların yanına doğru ilerledi. O anda yaşadığı duygusal acıyı bir kenara bırakıp onunla konuşması gerektiğini hatırladı.
"Boran." Onun koluna hafifçe dokunduğunda Boran başını ona çevirdi. Boran'nın ifadesi yalnızca bir anlığına yumuşadı.
"Ne var?" Boran'nın sert tonunu duyan Beste ona sürtünerek dans eden kıza bakarken yutkundu.
Beste kısa bir sürede onun bikini üstünü bağlatan kız olduğunu fark edince ağlamamak için kendini tutmaya çalışarak tekrar Boran'a döndü. "Konuşabilir miyiz?"
Boran kaşlarını çattı. "Meşgulüm, Beste."
Boran yeni birasından bir yudum alarak başını başka bir yöne çevirip konuşacak bir şeyi olmadığını gösterdi.
Ayça, hüzünlü Beste'ye kendini beğenmiş bir tavırla sırıtarak bakarken Boran'nın kucağında çiftleşmek isteyen bir hayvanmış gibi dans etmeye devam ediyordu.
Beste çekip gitmenin en iyisi olduğunu düşünse de kendini açıklama ihtiyacı ağır basıyordu.
"Boran."
Ayça onun yüzüne doğru, "Sana meşgul olduğunu söyledi orospu!" diye çığlık attı. Boran gözlerini devirip elini aralarına uzatarak öfkeli bir bakışla parmağını Ayça'ya doğrulturken:
"Sakın ha. Onun saçının teline dokunursan seni öldürürüm."
Ayça uyarı üzerine gözlerini devirip kollarını göğsünde kavuşturduğunda memeleri iyice ortaya çıktı.
"Gel." Boran, Beste'nin bileğinden tutup oradan uzaklaştı.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...