BESTEYurt odama girdiğimde Nisan ranzada, Yuna ile Tina da yerdeki minderin üzerinde oje sürüyordu.
Belli ki yine bir partiye hazırlanıyorlardı. Artık bu üniversitenin parti yapmayı müfredatın bir parçası hâline getirip getirmediğini sorgulamaya başlamıştım.
Kapının kapandığını duyduklarında başlarını kaldırıp nazikçe gülümseyerek bana selam verdiler.
Nisan mor ojeyi başparmağına özenle sürerken, "Selam, hoşgeldin" dedi. Ama eli kayınca küfrederek peçeteye uzanıp bir yandan da oje şişesini yatağa sabit koymaya çalıştı.
Annemin en sevdiği nevresime oje bulaştırmaması için içimden dua ederek endişeyle onu izledim.
Çantamı masaya koyup kazağımın kollarını sıyırırken, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordum.
"Şehir merkezinde bir restorana." Yuna gülümsedi. "Bizimle gelmek ister misin?"
Masanın kenarına otururken başımı hızlıca salladım. "Hayır. Ders çalışmam lazım."
Ve beni uzak durmam konusunda uyardığınız malum kişiyle çizim yapmam.
"Ders mi?" Tina küçük burnunu hafifçe yukarı kaldırarak yüzünü buruşturdu. "Üniversitenin ilk haftasında kim ders çalışır?"
"Beste Gök." Yuna kıkırdayarak ince parmaklarını önünde uzatıp ojelerini kontrol etti. "İyi yapıyorsun kızım. Al o diplomayı." Ve hepsi gülümsedi.
Şaşkınlıkla karışık kıkırdadım. Diplomayı almak gibi bir niyetleri yokmuş gibi konuşuyorlardı.
İşin sonunda diploma almayacaksam, hayatımın yarısı boyunca para biriktirmemin ve okul harçlarına o kadar para harcamamın ne anlamı olacaktı?
Bu dört yılı boşa harcarsam annemin yüzüne nasıl bakarım bilmiyordum.
Nisan yataktan kalkıp odanın köşesindeki küçük dolaba doğru yürüdükten sonra parmaklarını birbirine değdirmemeye özen göstererek dolabı zarifçe açtı.
"Ne giyeceğimi hiç bilmiyorum, resmi mi yoksa yarı resmi mi?"
Tina, "Yarı resmi," diye önerdikten sonra tırnaklarına üfledi. Seçtiği ojenin rengi çok hoştu. Kahverengi saçlarıyla harika giden, gül kurusunun koyu bir tonuydu.
Nisan dönüp bana bakarak, "Gelmeyeceğine emin misin?" diye tekrar kontrol etti. Bana kocaman köpek yavrusu gözleriyle bakarken dudaklarını büzdü.
Şu anda ne kadar ikna edici görünse de fikrim değişmeyecekti.
Kendimden emin bir tavırla başımı salladım. "Başka zaman."
"Tamam, seni zorlamayacağım canım. Ama bize parti sözü verdiğini unutma."
Deme yahu.
"Önümüzdeki hafta Boran'nın şehir çıkışındaki evinde bir parti var. Sen de gelmelisin."Tina omuz silkti.
Boran parti mi verecekti?
Bana bundan bahsetmemişti ama benim parti insanı olmadığımı anlayıp beni davet etme ihtiyacı hissetmemiş olabilirdi, ki bu beni mutlu ederdi.
"Ee, haftaya geliyor musun?" Tina üsteledi.
İç çekerek hafifçe omuz silktim. "Eh... Evet, bir uğrayabilirim."
Hepsi koro hâlinde sevinç çığlığı atınca, daha önce kimse benimle olmaktan bu kadar mutlu olmadığı için şaşırdım.
"Harika! Şimdiden sabırsızlanıyorum!" Nisan kıkırdarken ben de içtenlikle gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Novela JuvenilTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...