19- Sen Nereye, Ben Oraya

3.2K 139 20
                                    


Sarhoştum.

Ama aklım başımdaydı. Bu yüzden ne yaptığımı biliyordum. Yine de neden durmadığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Böyle eylemlerin birbirlerine karşı hisler besleyen iki kişi arasında yapılması gerektiğini biliyordum. Ve Boran bana karşı herhangi bir romantik duygu beslediğini göstermemişti.

Nisan'ın da dediği gibi o herkesi cezbeden bir tipti ve buna bizzat şahit olmuştum. Bu yüzden beni öpmesini ve ardından gerçekleşenleri benden hoşlandığı şeklinde okumak yanlıştı.

Peki ya ben? Ben ondan hoşlanıyor muydum? Bunun cevabı için duygularımı irdelememeyi tercih ediyordum. En can yakıcı duyguların platonik duygular olduğunu bildiğim için bu düşüncelerden sıyrılmalıydım.

O sarhoş olmuştu. Ben de sarhoş olmuştum. Ve birlikte gülüşerek iyi vakit geçirmiştik. İki insan bir odada kilitli kalınca cinsel çekim atmosferinin ortaya çıkması olağandı.

Hepsi bundan ibaretti. Sadece aklıselim düşünmemiştik.

Saçımı topuz yapmak için ellerimi havaya kaldırdığımda parmağım boynumdaki izi sıyırınca tısladım.

Yüzümü buruşturarak saçlarımı yana alıp gardırobun aynasından boynumdaki izi inceledim. Küçük kızarık ve şişmiş noktayı gördüğümde yüzüm bir kez daha kıpkırmızı kesildi.

Boran. Bunu o yaptı.

Yutkunarak boynumu saçlarımla kapatıp saçımı bugün açık kullanmaya karar verdim. İngilizce dersime gitmek için yataktan sırt omuzuma aldım.

Cumartesi gecesinden önce bir erkekle cinsel olarak bu kadar yakınlaşmadığım için bu yaşananların üzerine nasıl davranacağımı bilmiyordum.

Boran'la sınıfta yan yana oturduğumuz için gerginlikten bayılmadan dersi bitirememekten korkuyordum.

Sessiz ve boş sınıfa girip her zamanki yerime doğru yürürken kol saatime baktım.

07.30 idi.

Dersin başlamasına daha yarım saat olduğu için yerime oturup çantamı normalde Boran'nın oturduğu yere koydum.

Aslında niyetim birinin gelip onun yerini kapmasını engellemekti.

Bunun herhangi bir bağlılıkla alakası yoktu, sadece Boran yanımda otururken Selim Hocanın sıkıcı dersi daha katlanılabilir bir hâl alıyordu.

Telefonumu elbisemin alt cebinden çıkarıp kulaklıklarımı taktım. Çalma listemi aşağı kaydırarak şarkı açıp telefonu kucağıma koydum.

Çantamdan defterimi çıkarıp geçmiş derslerde aldığımız notları gözden geçirmeye başladım.

Biri elini defterime uzatınca başımı kaldırdığımda Selim Hocanın yanımda dikildiğini gördüm. Güzel gri bir takım elbise giymiş, elinde tuttuğu evrak çantasıyla bana gülümsüyordu.

Hemen kulaklıklarımı çıkardım. "Affedersiniz, ders başladı mı?" Kol saatime bakınca derse hâlâ on beş dakika olduğunu fark ettim.

Başını iki yana salladı. "Hayır, sadece sen biraz erkencisin." Gülümsemesi daha da genişlerken amfinin floresan ışıkları altında ela gözlerinin etrafı kırıştı.

Sadece Boran'la konuşmadığım zamanlarda bu kadar içten gülümsediğini fark edince otomatik olarak ondan neden bu kadar nefret ettiğini merak ettim.

Boran'nın kurallara pek uymadığının ve biraz asi olduğunun farkındaydım ama Selim Hocanın ona karşı nefreti çok daha başka bir şeyden kaynaklanıyor gibiydi.

SAVRUK RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin