Nisan'la kızlar sarhoş olup durmaksızın dans etmekle meşgulken ben son derece boğulmuş hissediyordum.Bu yüzden oturma odasının arka tarafındaki cam kapıdan çıkıp bahçeye geçtim. Bahçenin ortasındaki büyük havuz alanı ferahlatıcı ve serin kılmıştı.
En son havuza yaklaştığımda yaşadığım ölüme yakın deneyimi hatırlayınca elinde alkol veya sigara tutan yabancılardan uzak durmaya karar verdim.
Boran'nın tekrar beni kurtarmaya gelmesini ve sonra bir şekilde kendimi onun kucağında bulmayı istemiyordum.
Dışarıda farklı köşelere oturmuş birkaç çiftin rahatça öpüştüğünü fark ettim. Ama bakışlarımı kaçırıp havuzun yeşilimsi mavi sularına odaklandım.
"Seni burada bulacağımı biliyordum."
Arkamdan bir ses duyup arkamı döndüğümde parti sahibi Kutay'la karşılaştım.
Kibarca gülümsedim. "Merhaba."
Bu sefer daha yakınımda olduğu için kulaklarındaki altın rengi top küpeleri ve boynundaki kum saati dövmesi dikkatimi çekti. Sanata düşkün biri olarak, bronz tenindeki dövmeyi çaktırmadan inceledim.
Aynı misafirperver gülümsemeyle yanımda dururken, "Tam da düşündüğüm gibi, partide arka bahçeye kaçan tiplerdensin," dedi.
Bembeyaz dişleri parlarken havuzun ışıltısı yüzünün yarısına yansıyarak belirgin elmacık kemiğini vurguluyordu.
Tina'a benzeyen özellikleri vardı. Burnu küçük, dudakları doğal kırmızı ve şekilliydi.
"Sanırım öyleyim." Tanımadığım insanlarla nasıl düzgün sohbet edeceğimi bilmediğimden başımı beceriksizce salladım.
Bu tür etkinliklere yeni insanlarla iletişim kurmayı beceremediğim için katılmadığımı bir kez daha hatırlamış oldum.
"Sadece gürültüden pek hoşlanmıyorum," dediğimde gülümsedi.
"Anladım. Buralı mısın, yoksa..."
"Hayır, buraya okumaya geldim."
Başıyla onayladı. "Ah, anladım. Ben de Kuzeykentte okuyorum. Buraya yakın."
"Harikaymış, hangi bölüm?"
Gülümsedi. "Ekonomi, ya sen?"
"İngiliz dili ve edebiyatı."
"Aa güzel, edebiyatçı kız." Alt dudağını hafifçe ısırdı.
"Öyle oluyorum sanırım." Başka ne diyeceğimi bilemediğim için boşluğu kıkırdayarak doldurdum. Bir an önce odama geri dönmek istiyorum.
"İçki ister misin?" Elindeki bardaklardan birini bana uzattı. Elinde iki bira bardağı olduğu için beni aramaya çıktığını tahmin ettim. Ama ben o kadar da özel biri değildim, değil mi?"
En son sarhoş olduğumda ne kadar farklı davrandığımı hatırlayınca içmemeye karar verdim. Belli ki ben o tür bir hayata uygun değildim.
Teklifini başımı iki yana sallayarak reddettim. "Alkol kullanmıyorum, yine de teşekkürler."
Etkilenmiş bir ifadeyle tek kaşını kaldırdı. "Peki, anladım."
Bardağını ağzına götürüp küçük bir yudum aldı. Alkolünü yudumlarken Boran'nın odasındaki son seferde hissettiğim aynı dürtüye kapıldım. Kontrol edemediğim bir telaş dürtüsüne.
Sonra bir bardak içkinin Boran'a duyduğum acınası ve muhtemelen tek taraflı hislerim konusunda bana daha iyi hissettireceğini düşündüm.
"Yine de diğer bardağı alabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...