Bölüm 10 Mağaraya Giriş

3.9K 336 24
                                    

Başka bir yerde hastanede onlara sırtını dönen şifacının, Den'in karısının akan kanını durduramayacağını söyledikten sonra ihanet edip gücü olmayan çocuğun öldürülmesi için Klan Askerlerini çağırmıştı. Den de karısıyla çoğunu kurtarmak için Hastaneden kaçmış, koşarken de kucağında hem karısını hem de yeni doğmuş oğlunu taşıyordu. Ardından ormanda ilerlemeye başlayıp karşılarına çıkan enerji canavarlarını ışık büyüsüyle uzaklaştırırken bazılarını öldürüyordu ilerledikçe karşılarına mağara çıkmıştı.

Deniyah
"O mağaraya girecek miyiz?"

Den
"Evet başka nasıl kaçabiliriz ki?"

Deniyah
"Yol boyunca çaylak alemine ulaştın bunu biliyorsundur yani artık beni iyileştirebilirsin"

Den
"Biliyorum o yüzden sakin bir yer bulmalıyım o yerde tam karşımızda duruyor."

Koşrak mağraya girdiler ne yazık ki Deniyah'ın üstü kan içindeydi yol boyunca oldukça fazla kan kaybetmişti, o kan izlerini takip eden Klan muhafız lideri Juan hala onları öldürmek için kovalıyordu.

Sonunda 3 kişi mağaraya girdiler. Den karısı Deniyah'ı ve Raiden'i yere koydu, Den Deniyah'ı iyileştirmek için elinde ışığı topladı, Deniyah'ın vücudunda ışığı gezdirmeye başladı ama etki etmiyordu çaylak Alemindeydi ama karısını, birtaneciğini iyileştiremiyordu.

"Neden iyileşmiyorsun? Çaylak alemine de geçtim. Neden olmuyor? Akan kanın neden durmuyor?"

Diyerek sitem ediyordu neden iyileştirmediğine gelince ölmeye yakınlaşmış kişileri iyileştirmeye çaylak alemi değil altın aleminde olmak gerekiyordu ne yazık ki Deniyah'ın yarası küçük yaralanma olsa bile yol boyunca olan sarsıntılardan ve zamanında müdahale edilmediğinden durumunu ağır hale getirmişti ve ona da gücü yetmiyordu ama yinede iyileştirmek için çabalıyordu belki az da olsa ihtimal vardır, umut vardır diye çabalıyordu iyileştirmeye.

Deniyah yorgun ve artık solmakta olan yüz ifadesiyle
"Görüşürüz oğlum üzgünüm fazla vakit geçiremedik ve en uzun yaşayan evladıma da, ben annelik yapamadım, ama mutluyum bir anne olarak ölmekten mutluyum, bana anne diyecek olan sesini duyamayacağım. Daha fazla öpüp koklamak isterdim seni, ama yapamayacağım." dedi ve üstündeki beyaz elbisesi artık tam anlamıyla kırmızıydı. Den de hala onu iyileştirmeye çalışıyordu ama o ihtimal bir türlü gelmiyordu kendini zorladığı için artık gözleri kararmaya başlıyordu, adamın enerjisi daha da azalıyordu.

Deniyah ölüm eşiğinde olsa da hala kocasını ve oğlunu düşünüyordu.

"Yeter canım yeter kendini çok zorluyorsun bu şekilde devam edersen sen de ölebilirsin, o zaman bu çocuğa kim bakacak, bu çocuk kime baba diyecek, onun anne diyeceği biri kalmadı en azından baba diyeceği biri olsun. Lütfen dur artık enerjini boşa harcama." dedi

Den
"Hayır Deniyah, enerjimi boşa harcamıyorum, ben enerjimi canıma harcıyorum, onu kaybedersem ben nasıl yaşarım."

Deniyah
"Yaşayacaksın Den buna mecbursun, oğlumuz için yaşayacaksın, ona ben annelik yapamayacağım ama sen ona babalık yapabilirsin bu yüzden dur ve enerjini boşa harcama, beni bırak git buradan" dedi ve o güzel mavi gözlerinden akan yaşlarla beraber son nefesini verdi.

Den canını kaybetmişti sanki uçurumdan aşağı bırakılmış gibi hissediyordu kendine az da olsa gelince

"DENİYAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHH" diyerek çığlık attı ardından ağlamaya başladı ve ağlarken de
"Ölemezsin, ölmedim de, şaka yapıyorum de, bak hiçbir şeyim yok de, ben kocam ve çocuğumu yalnız bırakamam de"

Raiden ise her şeyden habersiz ama değerli birinin varlığını kaybettiği için ağlıyordu sesi tiz çıkıyor, ağlıyordu, arada hıçkırıyordu ama susmadan ağlıyordu zaten neden sussun ki? Şimdi ağlamayacakta ne zaman ağlayacaktı ki?

Den artık düzgün düşünemiyordu Raiden'e bakıp
"Herşey senin yüzünden oldu ama mutluyum yaşayan tek evladımsın ve sende anneni kaybettin." ancak sonlara doğru net düşünebilmişti.

Juan daha da yaklaşıyordu kılıcını çekmiş yoluna çıkan canavarları öldürmüş ve kılıcından damlayan kanlarla

"ÇIKIN DIŞARI MAĞARADA OLDUĞUNU BİLİYORUM IŞIK BÜYÜCÜSÜ BANA HEMEN O ÇOCUĞU VER. BU DÜNYADA GÜÇSÜZLERE YER YOK" dedi ve kılıcı yanmaya başladı ateş kılıcı kaplayınca mağaraya doğru koşmaya başladı.

Den üzgün bir şekilde oğluna bakıyordu.
"Üzgünüm evlat galiba aptallığım yüzünden annen öldü ama sen yaşa olur mu?"

Den de mağaranın girişine doğru koşmaya başladı ışık büyücüsü olduğu için uzaktan saldırmak için hazırlanmıştı, mağaranın girişine bir ışık topu attı bu saldırıdan geriye doğru zıplayıp ışık topunun etrafında manevra yaparak korunan Juan sanki sürekli bunları yapıyormuş gibiydi ve karşısında acemi biri varmış gibi rahattı hareketleri ve öyleydi de Den zaten dövüş konusunda acemiydi, çünkü ışık büyücüleri ikiye ayrılıyordu hiçbir savaş tecrübesi olmayan doktor ve savaştan savaşa koşan ışık savaşçıları. Den de bir doktordu.

Juan
"Öleceksin biliyorsun değil mi? Boşuna çabalıyorsun ışık büyücüsü."

Den hiçbir karşılık vermedi o da rakibine açık yaratmaya çalışıyordu açık bulursa belindeki hançerle saldıracaktı. Şu anda iki eliyle de ışık topları atıyor ama o toplar saldırı amaçlı değil açık yaratmak içindi, çünkü kendisi doktorluk yolunda ilerlemeye başlamış biriydi, savaşçının yolunda değil, bu yüzden kaderine lanet etmiyor da değildi. En son aklına bir fikir geldi koştu, Juan onun ne yapmak istediğini anlamadı. Den'i belinden hançeri çıkartırken görünce içinden planlar kurmaya başladı ama beklemediği birşey oldu tam hançere kılıcıyla vurmak için atıldığında Den hançeri bıraktı, kılıcın yanından bedenini yan çevirip kılıcın başının yanından, göğsünden ve karnının önünden geçmesine izin verdi. Tekrar Juan'a doğru döndü Juan'ın iki kolunu da sol koluyla kilitledi.

Den
"Işık büyüsünün azı yarar çoğu zarar" dedi

Tüm bedeni parlamaya başladı, o anda Juan'ın kollarını bırakıp ona sarıldı gittikçe daha fazla parlıyordu bedeni, Juan kaçmak istiyor ama Den bırakmıyordu gittikçe daha da fazla parlıyordu öyle ki kuru ağaçlar yeşermiş, yerden çimenler çıkmaya başlamış ve bazı yerlerde açan çiçekler kara ormanın adını lekelercesine çok güzel bir görüntü ortaya çıkarmıştı, ama sonra kurumaya  başlamıştı ağaçlar, yerdeki çimen ve az önce açan çiçekler önce soluyor sonra toz olup havaya karışıyordu sanki yıldız yere inmiş gibi görünüyordu orası. Işık söndüğünde Den'in siyah olmuş ten rengi yandığını gösteriyordu ama yaşıyordu sadece enerjisi kalmamıştı ama mutluydu oğlunu kurtarmış düşmanını yok etmişti.

"Oğlum annene olan sözümü tutamadım hayatında baba diyebileceğin biri olmayacak ama yaşa, mutlu ol, yüzün hep gülsün ve bizi bu hale getirenlerden intikam al güçsüz olanları öldürenleri öldür, biliyorum ilerde bir ki merkezin olacak güçleneceksin. Güçlenemezsen bile hayata karşı dik dur bu hayata boyun eğme, üzgünüm oğlum keşke savaşçı olsaydım da son çare olan büyüyü kullanmasaydım o zaman bana baba diyebilirdin üzgünüm..." dedi ve öldü göz yaşı akmıyordu daha doğrusu akacak bir sıvı bile kalmamıştı bedeninde, konuşabilmesi bile bir mucizeydi.

Raiden son ağlamasını da yapıyordu tiz ve gür bir şekilde bağıra bağıra ağlıyordu, bu sefer onu susturacak kimse yoktu, ağlıyordu bebek, mağaranın içinde yapayalnız bir şekilde sadece ağlıyordu.

O anda beklenmedik tek şey, gök yüzünün yarılmasıyla birlikte yere inen bir şey oldu, etraf toz olmuştu hiç bir şey görülmüyordu, toz kalkmaya başladığında bir şey görülmeye başladı.

RaidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin