Yıldızlar hızlı bir şekilde, sanki düz bir çizgi gibi geçiyordu, hiçbir şey net görülmüyordu ve uzayda bu şekilde bir hızla hareket edebilecek tek şey vardı, MOR YILDIRIM ANKASI ve yönü doğruca Kızıl Gezegendi. Kendisi için uzun olsa da Kızıl Gezegene gelmesi dışarıdan bakan birisine göre resmen Işınlanmıştı yani birkaç saniye önce bir gezegendeyken şimdi başka bir gezegendeydi ve bu onun gücünün düşmüş haliydi kendisinin söylediğine göre.
Şu anda Kızıl Gezegene bakıyor ve içinde mor yıldırım barındıran kişiyi arıyordu, yani bütün gezegendeki tüm insanları sadece bir bakışıyla kontrol etmişti.
"Demek bir mağaradasın çok güzel vücudunda zehir de var ve en savunmasız anı. Bir dakika o usta 1 mi? Benim elementimi usta 1 olan bir çöp mü kullanıyor? Onu da yok etmeliyim ve ondan gücümü geri almalıyım."Bütün Anka Bedeni ufak bir yıldırım hüzmesine dönüşüp bulutların arasına daldı ve gök yüzünden Raiden'in bedenine düştü.
Kimse birşey görmedi, duymadı, hissetmedi Raiden'in dibindeki Alysiya yada Alvin de buna dahildi ve element kısıtlayıcıdan etkilenmemişti. Peki ruhlar diyarı kurucusu onu nasıl mühürlemişti? İşte bunu ancak bu ikisi biliyordu.
****
"Uyan Eski Ruhlar Diyarı İmparatoru Raiden Gin."
Raiden tuhaf bir şekilde her yerin yıldırımlarla kaplı olduğu bir yerde gözlerini açtı bütün herşeyin üzerinden yıldırımlar akıp gidiyordu. Görünüş olarak bir mağaraya benziyordu burası ama her yer mor yıldırımla kaplıydı. Adım atacaktı ama kıpırdayamıyordu.
Ses
"Kıpırdamana gerek yok. Senden bana ait olan bir şeyi almaya geldim."Raiden
"Sen kimsin ve neredesin? Göster kendini."Ses
"Peki kim olduğumu söyleyeyim. Sonra da seni öldürmem gerekecek. Ben sizin miras element olarak bildiğiniz Mor Yıldırım Ankasıyım. Anka soyunun en hızlısı. Şimdi öl." dedi.Raiden kendisini yıldırımların daha da yoğun olduğu bir alanda buldu. Öyle ki her yer buluttu ve bulutta bir kapı vardı. Yerden, duvarlardan, tavandan ve hatta kapıdan bile yıldırım geçiyordu ve bir adım daha atarsa o bölgeye girecekti ve her yönden yıldırımlar üzerine gelecekti ama kendi yıldırımını aktifleştirirse belki de rahat bir şekilde kapıya ulaşabilirdi.
Yıldırımını aktifleştirdi ama tuhaf olansa kırmızı olmasıydı ve her yerden geçen yıldırımlar mordu. Yani bir adım daha öne atarsa öleceği kesin gibiydi. Sonuçta daha önce mor yıldırımı kullanmış ve onun gücünü bizzat deneyimlemişti. Ama şu anda gördüğü mor yıldırım bambaşka bir seviyedeydi yani şu anda gördüğü sanki gerçek mor yıldırım gibiydi.
Tam o anda Raiden'in arkasında bir hareketlilik oldu. Duvar gittikçe yaklaşıyordu. Yani onu zorla yıldırım bölgesine atacaktı. Raiden'in başka çaresi kalmamıştı ya kendisi bir adım öne atacak ve ölecek yada zorla bir öne adım atıp ölecekti iki sonuç da aynıydı. Bir adım öne çıkmayı seçti. Yıldırım bölgesine girdiği anda yıldırımlar bütün vücudunu kaplamaya başlamıştı ve Raiden dayanılmaz acıların içine girmişti. Gerçekten de tahmin ettiği gibi o yıldırımlar bam başka bir seviyedeydi.
Tam o anda zamanın akışı tam anlamıyla durdu yıldırımlar donmuştu. Nefes alışverişler kesilmişti. Hiçbir şey hareket etmiyordu. Bu kadar hareketsizliğin içinde hareket eden tek kişi vardı ama gölge gibiydi. Hatta gölge demek de yanlış olmazdı.
İleriye doğru adım attı Raiden'in yanından geçti. Yıldırım kapısını açıp diğer odaya girdi ve kapıyı kapattı. İlerlemeye devam edip Mor Yıldırım Ankasının yanına geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raiden
FantasyBir imparator'un ihanete uğraması. Bir efsanenin bitişi. Şimdi o efsanenin başka bir dünyada tekrar doğuşuna yükselişine, bu efsanenin tarihe altın harflerle yazılmasına şahitlik edeceksin. "Ya karanlığa giden yolda git yada aydınlığa doğru giden...