benimle ölmeye razısın sanıyordum

1.5K 102 144
                                    

"Bu konuda emin misin Jaebeom?" Youngjae'ye bakıp ofladı. "Hiç kaybettiğimi gördün mü Youngjae?" Youngjae yavaşça başını sallayıp omuz silkti. "Sadece...dikkatli ol." Jaebeom gülümsedi. Youngjae'nin bu tatlı halleri onu deli ediyordu. Uzanıp saçlarını karıştırdı. "Ben Got7'danım. Ve..." ikisi aynı anda tekrar ederken gülümsemeleri büyüdü. "...Got7 asla kaybetmez."

Youngjae rahatlamış bir şekilde geri çekildi ve duvara yaslandı, yumruğunu sıkıp yavaşça kaldırdı. Jackson kaputu kapatıp baş parmağını kaldırdı. "Araba iyi Jaebeom. Yarış boyunca bir şey olacağını sanmam. Sadece yarıştan sonra bakıma ihtiyacı var. Biraz yorulmuş anlarsın ya?" Kafasını kaldırdı. "Kunpimook yine bir ton kişiyi senin üzerine bahis oynamaları için ikna etti." İkisi birbirlerine bakıp güldüler. "İyi şanslar dostum. Sen Got7'dansın."

Jaebum başını sallayıp ayağını debriyaja koydu ve vitesi boşa alıp gaza bastı. Arabanın gürlemesi bütün sokakta yankılanırken ona bahis koyan herkes mutlulukla bağırdı.

Kunpimook yanına koşup pencereye eğildi. "Elimde tam 20.000 dolar var Jaebum. Kaybedersen, hepimizi öldürürler. Hızlı sür. Gerekirse yola bakma." Jaebeom kahkaha atıp başını salladı. Jinyoung, Kunpimook'u itip pencereye dayandı.

"Bu konuşmayı her yarışta yapmaktan nefret ediyorum ama dikkatli ol. Ağaca, direğe, duvara, insana, hayvana hareket eden başka bir şeye..." Jaebeom tek kaşını kaldırdırırken göz devirip başını salladı. "Evet Jaebeom, Namjoon'un arabası da buna dahil." Jaebeom ofladı. "O beni iterse ne yapacağım?" Jinyoung başıyla Nos'u gösterip dudaklarını yaladı. "Arabana Nitro Oksit Sistemini boşuna yerleştirmedik değil mi? Kullanabileceğinden eminim. O kadar aptal değilsin..." Jaebeom göz devirirken gülümsedi. "Nos'u doğru zamanda kullandığından emin ol Jackson arabanın motorunun biraz yıpranmış olduğunu söyledi. Motorunun yarışın yarısında düşsün istemeyiz. Dikkatli sür ve şu aptalı dinleme. Yola bakmazsan ölürsün." Kafasıyla Youngjae'yi gösterdi. "Başka bir ölüme dayanabileceğini zannetmiyorum." Geri çekilip o da duvara yaslandı ve koluyla gergin Youngjae'yi kendine çekip kulağına bir şeyler söyledi. Youngjae gülümseyip Jaebum'a baktı. 

Sağına bakınca Namjoon'un ona sırıttığını gördü. Göz devirip önüne döndü ve ortada boş boş duran adama korna çalıp eliyle saatini gösterdi. Tüm gününü bu yarışa harcayamazdı. Adam ona sırıtıp elini kaldırınca etrafındaki insanlar alkışlamaya ve heyecanla bağırmaya başladı. Jaebeom vücudunda hiçbir gerginlik hissetmiyordu. Aksine çok rahattı. Namjoon'a karşı kişisel bir nefret beslemiyordu ama çalıştığı kişiler yüzünden onu güvendiği kişiler listesinden daha oraya girmeden çıkarmıştı. Direksiyonu kavrayıp soluna döndü ve stresle bakan Youngjae'yi biraz olsun rahatlatmak için gülümsedi. Jinyoung baş parmağını kaldırıp Youngjae'yi gösterdi. Kunpimook insanlardan bahis toplamaya devam ediyordu. Jackson ise gözlerini Jinyoung'a dikmiş ters ters ona bakıyordu.

Jaebeom gülerek önüne döndü ve başını sağa sola salladı. Jackson'ın, Jinyoung'u ne olursa olsun kıskanabilmesi onu büyülüyordu. Jinyoung ondan başka biriyle on beş adım kadar yakın olunca Jackson'ın alarmları çalmaya başlıyor, gözlerini ona ve konuştuğu kişiye dikiyordu. Konuşmaları bitene kadar...ne kadar uzun sürerse sürsün, konuştuğu kişi kim olursa olsun. Jaebeom tekrar odaklandığında önce ortadaki adama sonra da Namjoon'a baktı. İkisi de arabalarının sesini tüm caddeye dinletirken adam saymaya başladı. 

"YERLERİNİZE!"

 Jaebeom ve Namjoon arabalarını beyaz çizgiyle çekilmiş sınıra kadar ilerlettiler. 

"HAZIR!" 

Jaebeom derin bir nefes alıp önüne baktı. "Sen Got7'dansın. Biz kaybetmeyiz..."

"BAŞ-"

"Polisler!" Taehyung bağırdığında herkes aniden ona döndü ve birkaç saniye içinde büyük kalabalık korkuyla arabalarına koşmaya başladı. Jaebeom yolcu kapısına döndü ve içeri giren Youngjae'ye baktı. "Jiny-" "Hepsi Jackson'ın arabasına bindi! Gitmemiz lazım!" Başını sallayıp gaza bastı ve ileride gözüken Audi marka arabayı görünce rahatlamış bir şekilde vites değiştirdi. Youngjae'nin korktuğu belliydi. 

Jaebeom elini uzatıp Youngjae'nin dizine koydu. Youngjae dizindeki eli hissettiğinde yerinde zıpladı ve Jaebeom'a döndü. "Ha..?" Jaebeom gözlerini yoldan ayırmadı ama gülümsüyordu. "Belki de sakinleşmelisin Youngjae." Youngjae'nin göz devirdiğini görür gibi oldu sonra da titreyen sesini duydu. "Jaebeom...arkamızda tam beş tane polis arabası var. Hepsinin sirenleri ötüyor ve kornaları çalıyor. Silahları var. Ölmek ya da hayatım boyunca hapiste çürümek istemiyorum!" Kafasını cama çevirdi. Jaebeom ona bakmasa da yanaklarının kızardığını gizlemeye çalıştı. "Hem benim farklı planlarım vardı..." Mırıldandı. Jaebeom kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı ve Jackson'ın önüne geçerken eliyle onu takip etmesini işaret etti.

Youngjae'nin dizine koyduğu elini biraz daha yukarı çıkarıp sırıttı. "Ne gibi planlar?" Youngjae kafasını ona çevirdi ve başını sağa sola salladı. "Polisle-" Sözü Jaebum'un elini biraz daha yukarı çıkardığında yarım kaldı. "Olmaz, tanrım öleceğiz!" Jaebeom onun aklından geçenleri bilmeyi çok isterdi. 

"İstemiyorsan sorun değil bebeğim, seni zorlamam." Youngjae aniden ona dönünce omuz silkip güldü. Ona bakmasa da yüzünün halini hayal edebiliyordu. "Ölmememizi sağlamaya çalışıyorum! Ya...ya şey olsaydı..." Jaebeom iki yüz kırk ile giderken gözlerini yoldan ayırmanın ne kadar doğru bir karar olduğunu bilmiyordu. Umursamadı. Dönüp sevdiği adama bakarken mırıldandı. "Ne olsaydı Youngjae?" Onu süzdü. Yanakları kıpkırmızıydı, ellerini birbirine kenetlemişti. Çok...güzeldi. Youngjae kafasını kaldırıp ona baktı ve dudaklarına küçük, utangaç bir gülümseme yayıldı. Elini Jaebeom'un yanağına koyup gülümsedi. "Öldüreceksin bizi." Onun da umrunda değildi. Bu yanını çok seviyordu.

Jaebeom güldü. "Benimle ölmeye razısın sanıyordum?" Youngjae koltuğuna geri çekilip gülümsedi. 

"Bu gece için başka planlarım var Jaebeom-ah." 

 ~~~~~~~~~~~~~

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin