yugyeom

433 55 47
                                    

Sona yazdığım açıklamayı sonuna kadar okuyun lütfen~

Jinyoung derin bir nefes aldı. "Youngjae gelmek istemiyormuş." Jaebum ağzını altı ancak bir ses çıkamadan Jinyoung başını salladı. "Evet Jaebum, senin burada olmadığını bile söyledim." Ağzını kapatıp yavaşça başını salladı. "Bir ay oldu..." Jackson mırıldandı. Yugyeom yavaşça başını sallayıp gözlerini ovuşturdu. Jaebum derin bir nefes aldı. "Onu yalnız bırakmak en iyisi olacak sanırım." Omuz silkti. Gözlerinin altında minik torbalar vardı, sesi hışırtılı çıkıyordu ve yorgun gözüküyordu. Jinyoung, Jaebum'a bakarken derinde bir yerde canının acıdığını hissediyordu. Arkadaşını böyle görmek onu üzüyordu. "Jae'ye başka bir ev bulduğumuzu söyledim. Parayı da bölüştük. Son tahsilat da sorunsuz giderse her şey tamamlanacak. Sonra herkesin gönlünü alırım." Elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Ben ve Jinyoung bir arabayı alalım. Yugyeom ve Kunpimook da bir arabayı alsın. Jackson ve Mark, Youngjae'yle kalabilirler. Nasıl olsa gelmek istemiyor." Herkes başını salladı. Kimse ona bu haldeyken itiraz edemezdi.

Hazırlanmak için odalara çekildiklerinde Jaebum oturma odasında yalnız kalmıştı. Kafasını geriye atıp gözlerini kapadı. 'Seni nasıl mutlu edeceğim..?" Mırıldandı. Sinirini tutamadığı için kendine o kadar kızıyordu ki? Neden ona izin vermemişti? Bir gün için...bir kere gelseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Youngjae onun bir aydır yüzüne bakmıyordu. Jaebum bir hafta kadar önce pes etmişti. Artık denemiyordu bile. Youngjae aralarına kocaman bir duvar örmüştü ve Jaebum çıplak elleriyle o duvarı yıkmaya çalışıyordu. Youngjae'nin mutfağa inen adımlarını duyunca yerinden yavaşça kalkıp odalarına girdi ve dolabına doğru yürüdü. Bir haftadır böyle yapıyorlardı. Aynı odada bile durmuyorlardı. Jaebum dolabın kapağını açtı ve giyecek bir şeyler çıkardı. Gözlerini ovuşturup üstünü değiştirdi. Bir haftadır farklı yerlerde yattıklarından Jaebum gecenin bir yarısı uyanıp Youngjae'nin yanında olmadığını görünce panikliyordu. Kalkıp onu kontrol ediyor ve oturma odasına geri dönüyordu ama bu arada uykusu da uçup gidiyordu. Bu yüzden doğru düzgün uyuyamamıştı. Durup dururken dalıyor ve bir süre yere bakıyor, esnemesiyle kendine geliyor ve hayatına devam ediyordu. Hazır olduğunda alt kata indi ve mutfaktaki Youngjae'ye baktı.

Saçını geçen hafta maviye boyatmıştı. Herkesin iltifatlarını kabul ederken yüzünün halini hatırladı ve gülümsedi Jaebum. Yanakları pembeleşiyordu ve anlaşılmayan mırıltılar çıkarıp gülümsüyordu. Ona iltifat edemedi, zaten Youngjae de onun yüzüne bir kere bile bakmadı. Mavi rengin sevgilisine bu kadar yakışacağını bilseydi bunu ilk tanıştıklarında yapmasını isterdi. Elleri mavi tutamların arasına sokup onlarla oynamak, o yumuşacık saçları okşamak istiyordu. Ona bir haftadır hiç dokunmamıştı, el ele bile tutuşmamışlardı. Ona sarılmayı o kadar istiyordu ki... Arkasından yaklaşıp kollarını beline sarmayı, yanakları yine o tanıdık rengi alırken onları öpmeyi... Bir tür hayal dünyasında gibiydi. Aklı onu bir yerden bir yere götürüyor, Youngjae'de özlediği tüm özellikleri bir bir sıralıyordu.

Ancak Youngjae'nin arkasını döndüğü görünce koltuğa döndü ve sanki daha yeni gelmiş gibi yavaşça oturdu. Youngjae bir süre onu izleyip derim bir nefes aldı. Kulağındaki kulaklıklardan sesler fışkırıyordu. Yavaşça gözlerini ondan ayırıp tekrar odalarına çıktı. Kapıyı arkasından kapatıp tuttuğu nefes verdi. "Lanet olsun..."

Jaebum herkes aşağı indiğinde arabasının anahtarını aldı. Youngjae onun çıktığını duydu, ona sarılıp kendine dikkat etmesini söylemek istedi ama bu mümkün değildi. Youngjae, Jaebum'un istediğini söyleyip durmadan susturduğu bir kişi olmak istemiyordu artık. Canı ne kadar yansa da bir şey demeyecekti. Bacaklarını kendine çekip müziğin sesini açtı. Nasıl olsa dönecek diye düşündü. O zaman ona küçük bir tek parça halinde geldiğine sevindim mırıldanabilirdi. Derin bir nefes aldı ve yatağına uzandı. Jackson ve Mark onunla kalacaktı. Bu yüzden müzik dinliyor olması pek önemli değildi. Tehlike içinde mi diye düşünmesine gerek yoktu.

Jaebum son tahsilatı almak için şehrin diğer tarafına sürmeleri gerektiğini duyduğunda biraz söylenmişti. Ama Jinyoung da onunla geleceğinden endişelenmemişti. Jinyoung'la onlarca kez neler olduğunu konuşsalar da Jinyoung onu dinliyordu. Arabada yaklaşık on dakika boyunca sessizce durdular. Sonra Jaebum kendini tutamadı. "Kafayı yiyeceğim..." Jinyoung bunu bekliyor gibi hafifçe doğruldu. "Kafayı yiyeceksin ama onunla konuşmuyorsun Jaebum." Jaebum ofladı. "Beni dinlemiyor ki...her neyse şu iş bitsin, onunla da konuşacağım. Yaptıklarında haklı...onu suçlayamıyorum." Jinyoung sessiz kaldı. Sadece son tahsilat bitsin ve araları düzelsin istiyordu. Uzun zamandır Jaebum'u bu kadar yorgun görmemişti. Youngjae ondan kaçtığı zaman en azından kovalayıp kendini avutabiliyordu ancak şimdi Youngjae ondan kaçmıyordu. Onu itiyordu. Konuşmamak onu bitiren taraftı. Jinyoung bunu biliyordu. Youngjae'nin herhangi bir sözünün Jaebum için ne kadar önemli olduğunu, aslında tüm isteklerini yerine getirmek istediğini ama korktuğunu biliyordu. Korkuyor diye onu izole etmek yanlıştı...ama Jaebum kaç dinleyen biri değildi. Daha önce yaptıkları konuşmaları şöyle bir düşündü Jinyoung. Ona ne derse desin Jaebum onu dinlemeyip kendi bildiğini yapıyordu. Ondan akıl almak istiyor sonrasında ise sanki o hiçbir şey söylememiş gibi davranıyordu. Sadece kendini avutmak istiyor gibiydi.

Bu yüzden bir bakıma Youngjae'nin yaptığından memnundu. Belki de o böyle davranırsa Jaebum sonunda alışkanlıklarından ve korkularından vazgeçer ve onu serbest bırakırdı. Sadece çok uzun sürsün istemiyordu Jinyoung. Çünkü gün geçtikçe Jaebum da Youngjae de acı çekiyor, git gide daha kötü bir hale geliyorlardı. İkisinin de bir şeylerden çekindiği belliydi. Ancak buzları kırmak için de bir adım atamıyorlardı. İkisi de korkuyordu. Youngjae, kazandığı üstünlüğü kaybedecek ve tekrardan Jaebum'un kafesinde yaşamak zorunda kalacak diye, Jaebum ise Youngja'den ummadığı bir tepki alacak veya onu tamamen kaybedecek diye korkuyordu. İkisi de kendi taraflarınca haklıydı. Jinyoung onlarla ne kadar konuşursa konuşsun, birbirlerinin sözlerini onlara ne kadar iletirse iletsin yüz yüze konuşmaları gibi olmayacaktı.

Jinyoung, Jaebum yavaşladığında ara sokaklardan birine girdiklerini anladı. Derin bir nefes alıp etrafa bakındı. Böyle yerleri sevmezdi. Karanlık, sessiz ve pis. Jaebum'a baktığında yüzünün onunkiyle aynı şekli aldığını gördü. İkisi de bir an önce şu işi bitirmek ve buradan gitmek istiyorlardı. Arabanın motoru çevrilen kontak ve çıkarılan anahtarlar susunca ikisi de birbirine baktı. "İyi şanslar." Jinyoung kaşlarını çattı. "Şansa ihtiyacımız yok Jaebum, neden bahsediyorsun? Biz Got7'ız." Jaebum derin bir nefes aldı. "Youngjae olmadan bu söze güvenebileceğimi sanmıyorum Jinyoung."

Ve güvenmemekte haklıydı.

~

MERHABA KORKUNC BIR ARAYDI BILIYORUM OZUR DILERIM KENDIMI COK KPTU HISSETTIM YAZMAYA KARSI HIC ISTEKLI DEGILDIM YAZSAM BILE GUZEL SEYLER CIKMAYACAGINI BILIYORDUM BU YUZDEN YAZMADIM AMA ARTIK GERI DONDUM!

CARSAMBA GUNLERI SEOUL DRIFT'E 1 PART ATACAGIM

CUMA GUNLERI I'LL BE YOUR EYES'A

PAZAR GUNLERI YOU SECRET ADMIRER'A

SON OLARAK SALI GUNU DE 30 DAY LOVE LETTERS'IN SON BOLUMUNU YAYINLAYACAGIM TESEKKUR EDERIM

ve şey bu ciddi bir konu olduğu için sona sakladım. twitter kullanıyorsanız büyük ihtimal görmüşsünüzdür Got7'ın HongKong konseri yaklaşıyor ve şu anda HongKong da olaylar çok karışık. Çocukların oraya gitmeleri güvenli değil. Birkaç kişi Weibo üzerinden çocuklara zarar verebilecek şeyler yapacaklarını yazmışlar ve uçaklarının saatlerini paylaşıp onları havaalanında bekleyeceklerini söylüyorlar. Got7 Turkey sayfasından girip olayı detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz ancak eğer ki twitterınız varsa Ahgase olmasanız bile #JYP_CancelGOT7HKConcert tagine tweet atarak Jyp'nin bu durumdan haberinin olmasını sağlamaya yardımcı olabilirsiniz.

Teşekkürler!

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin