jinyoung

545 49 35
                                    

"Jackson buna gerek yok ama..." Jinyoung mırıldandı. Jackson bavulları aldı ve alt kata indi. Yeni evleri çok daha güzel ve güvenliydi. Bavulu yere koyduğunda Jinyoung'a dönüp kaşlarını kaldırdı. Jinyoung yavaşça başını salladı. "Ceketlerimizi alayım." Jackson, oturma odasına gidip gülümsedi. Herkes koltukların etrafında oturmuştu. "Beş dakikaya çıkarız." Gülümsediğinde herkes kıkırdadı. "Ne..?" Jackson kaşlarını çattı. "İyi eğlenceler hyung." Yugyeom dudaklarını birbirine bastırdı. Bambam sırıttı. "Hmm çok eğlenecekler." Youngjae gülmeye başladı. Jackson göz devirdi. "Kapa çeneni." "Lütfen geldiğinde yürüyebilsin olur mu?" Yugyeom'un dediğiyle herkes kahkaha atarken Jackson ona doğru atıldı. Yugyeom yerinden zıplayıp koşmaya başladı. Mark'ın yüzünde hoşnut olmayan bir ifade vardı. Kollarını bağlamıştı ve etrafı öylesine izliyordu. Jinyoung kapı eşiğinde ceketlerle geldiğinde mırıldandı. "Ne oluyor?" Gülümsedi. Herkes ona dönüp gülmeye başladı. Jackson göz devirip Yugyeom'u rahat bıraktı ve yanına gitti. "Gidelim lütfen." Jinyoung herkesle vedalaşırken Jackson, Jaebum'u kenara çekti. "Gitmemiz sorun olmayacak değil mi?" Jaebum göz devirip başını sağa sola salladı. "Sadece eğlenin. Burayı düşünmeyin. Bazen hepimizin tatile ihtiyacı oluyor." Jaebum gülümsedi ve hafifçe omzuna vurdu. "Bir şey olursa-" "Olmayacak Jackson." Jackson derin bir nefes aldı. "Eğer ki olursa, sakın aramamazlık yapmayın. Tamam mı? Her zaman dönebiliriz." Jaebum başını salladı. "Arayacağımızı biliyorsun."

Jinyoung, Mark'la vedalaşma zamanı geldiğinde Mark birkaç adım geri çekilip başıyla selam verdi. Jinyoung da zaten ona sarılmak için özel bir çaba sarf etmemişti. Ancak sıra Jackson'a geldiği zaman Mark kollarını sıkıca onun boynuna sardı ve gözlerini kapadı. Jinyoung'un kaşları çatılmıştı. "Ben arabada bekleyeceğim." Jaebum dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben de onu geçireyim." Mark bu sırada olması gerekenden daha uzun bir şekilde Jackson'a sarılmakla meşguldü.

"Jinyoung." Jaebum peşinden hızlıca gitti. Jinyoung yürümeye devam etti. "Hey!" Kolunu tuttu. "Jaebum, ben gelene kadar onu evden gönder." Sesi sertti. Jaebum derin bir nefes aldım "Bunu yapamayacağımı biliyorsun." "Neden böyle yapıyor?!" Jaebum ofladı. "Biliyorum...zorlu olduğunu biliyorum. Nasıl olduğunu hissedebiliyorum Jinyoung ama sakin olmalısın tamam mı?" Jinyoung kaşlarını çattı. "Bilerek yapıyor. Bilerek yaptığını biliyorum. Gözüme sokuyor! Jackson'ı kontrol edemem zannediyor, bu yüzden gözümün önünde yapıyor." "Tatile gidiyorsunuz. Kendini rahat bırak, geldiğinde bir yolunu bulacağım tamam mı? Her şeyi normale çevireceğim."

Mark sonunda geri çekildiğinde Jackson hızlıca Youngjae'ye sarılıp gülümsedi. "Görüşürüz. Jaebum yüzünden sıkılma olur mu?" Youngjae güldü ve başını salladı. Jackson evden çıkıp arabaya doğru yürüdü. Jinyoung arabaya biniyordu. Jaebum'a baktı. Jaebum yavaşça başını salladı. "Sadece...konusunu açma olur mu?" Jackson ona sarıldı. "Görüşürüz Jaebum. Teşekkür ederim." Arabaya bindi ve çalıştırdı. Arabayı garajdan çıkarıp herkese son kez el salladılar. Bir süre süren sessizlikten sonra Jackson uzanıp ellerinden bitini Jinyoung'un dizine koydu ve hafifçe sıktı. Jinyoung mırıldandı. "Tatilde sadece benimle ilgilen lütfen." Jackson kafasını ona çevirdi. "Tabi ki seninle ilgileneceğim." Jinyoung başını salladı. "Aslında..." Jackson mırıldanıp sağa sinyal verdi. Jinyoung etrafına bakıp nereye gideceğini anlamaya çalıştı. İlerideki kahve dükkanını görünce güldü. "Biraz konuşuruz hm? Zaten acelemiz yok."

Jaebum içeri girdiğinde Youngjae'nin yüzü kıpkırmızıydı, Yugyeom ve Bambam ise kahkaha atıyordu. Mark odasına çıkmış olmalıydı. Onun yanına oturup diğerlerine baktı. "Ne oldu?" Yugyeom dudaklarını birbirine bastırdı. "Bambam de tam dün uykusunu bir türlü alamadığından bahsediyordu hyung." Bambam kahkaha attığında Youngjae yüzünü Jaebum'un boynuna gömdü. "Bizden bahsediyorlar." Fısıldadı. Jaebum da gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Susun hadi." Yugyeom kıkırdadı. "Youngjae hyungu utandırmak çok zevkli!"

Mark kapının açıldığını duyunca telefonundan başını kaldırdı. Jaebum odaya girip kapıyı arkasından kapadı. Birkaç dakika ağzından hiçbir kelime çıkmadığında Mark'ın derin bir nefes aldığını duydu. Nasıl toplayacağını bilmiyordu. "Mark, Jinyoung hareketlerinden rahatsız oluyor..." Mark ona bakmaya devam etti. "Sana bildiğin şeyleri tekrar tekrar söylemek istemiyorum sadece...inat etmek yerine dursan?" Mark derin bir nefes aldı. "Onu, Jinyoung'dan önce sevmeye başladım." Jaebum dudaklarını birbirine bastırdı. "Bunu biliyorsun, Jinyoung, Kihyun denen adamla sevgiliyken onunla olan bendim! Neler hissettiğimi ve sessiz kaldığımı biliyorsun, şimdi en iyi arkadaşın sevgilisine sarıldığım için rahatsız oldu diye Jackson'ı tanımıyor gibi davranacak değilim Jaebum." Jaebum ofladı. "Seni sevmiyor bile Mark." Mark omuz silkti. "Jinyoung olmasaydı severdi." "Hayır Bak...böyle düşünemezsin. Jinyoung burada, ikisi de birbirini çok seviyor, başka birini bulmalısın." Mark sinirle güldü. "Başka birini bulacakmışım... Yani öylece onu unutacağım değil mi? Benden ne istediğini farkında mısın?! Youngjae'yi bırakır mıydın?" Jaebum derin bir nefes aldı. "Aynı şey değil...Youngjae'nin bir sevgilisi yok. Dışarıda bir sürü insan var Mark." Mark ayağa kalkıp göz devirdi. "Hava alacağım, düşünmeye ihtiyacım var." Jaebum onun kolunu tuttu. "Ne düşüneceksin? Düşünülecek bir şey y-" Mark kolunu sertçe çekti ve kapıdan çıkarken bağırdı. "Bu lanet evde ben yokken neyin değiştiğini!" 

"Jinyoung, geldik." Jackson onu hafifçe sarstı. "Hmm?" Jinyoung gözlerini yavaşça açıp etrafa baktı. "Neredeyiz?" Mırıldandı ama gözleri tekrar kapanıyordu. Jackson gülümseyip göz devirdi. "Odada istediğin kadar uyursun! Hadi kalk." Jinyoung ayağa kalktı ve onun elini tuttu. Jackson resepsiyondan oda anahtarını alınca, Jinyoung yine ona yaslanıp gözlerini kapadı. "Bu kadar yoruldun mu gerçekten?" Jackson güldü. Jinyoung mızmızlanıp asansörün düğmesine basmak için kenarı çekildi. "Kaçıncı kat Seun-ah?" Sesi çatallıydı. Jackson katı söyledi ve gülümsedi. Geldiklerinde bavulu aldı, Jinyoung kartı kapıya okuttu ve kapıyı açtı. İçeriye girdiğinde etrafa baktı. "Vay be..." Jackson sırıttı. "Seni etkileyebildim mi?" "Etkilenmek için buna gerek yoktu ki..." Mırıldandı ama etrafa bakmaya devam ediyordu. "Jackson bu..." "Sakın pahalı ya da gereksiz olduğunu söyleme Jinyoung, birlikte geçireceğimiz zamanı iyi değerlendirelim Hm?" Jinyoung gülümseyip başını salladı.

~

Hem insanlari 37 yil beklet hem de smut atma _gyeom_ beni oldurcek diceklerim bitti iyi günler

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin