jaebum

355 50 43
                                    

"Ben geldim!" Jackson'ın neşeli sesi evin duvarlarında yankılandı. Elindeki sebze ve kahvaltılık dolu torbaları mutfağa bırakıp gerindi. Aslında Jinyoung'u arayıp ne eksik diye soracaktı ama telefonunu yanına almamıştı. Sabah Mark'tan kaçmak için o kadar hızlı çıkmıştı ki ceketini almayı akıl ettiğine bile seviniyordu. Evin içi sıcaktı ve içeriden konuşma sesleri geliyordu. Jackson büyük bir bardak su içtikten sonra seslerin geldiği oturma odasına gitti ve el salladı. "Beni karşılamaya gelmenize gerek yok tabi! Ellerimdeki torbalar da ağır değil zaten ben rahat rahat taşıdım merak etmeyin." Alaycı sırıtışı yüzüne yayılırken Kimseden bir cevap alamadığı için yüzünü buruşturdu. "Ne oldu size?" Gözleri oturma odasındaki gergin yüzlerde gezindi. Jaebum derin bir nefes alıp ona koltuğu gösterdi. "Oturmak isteyebilirsin." Jackson kaşlarını çattı. "Neler oluyor Jaebum?" Jinyoung'un orada olmadığını yeni fark ediyordu. Doğru ya, olsa kesin gelip ona neler olduğunu panik yapmasın diye anlatırdı. Ama burada değildi. "Jinyoung hala uyuyor mu?" Yavaşça koltuğa oturup onlara baktı. Kimseden çıt çıkmıyordu. Jackson, Mark'ın da orada olmadığını fark ettiğinde telaşlanmaya başlamıştı. "Sakin ol tamam mı?" Jaebum'a baktı kelimeler ağzından hızla dökülüyordu. "Ne olduğunu anlatmazsan daha da gerileceğim!" Youngjae stresle elini ağzına götürdü, tırnaklarını yiyordu. "Jinyoung nerede Jaebum?" Jaebum gözlerini kaçırıp derin bir nefes aldı. 

Jackson sabırsızlanmaya başlamıştı, evdeki kimse ona bir şey anlatmıyordu. "Biri konuşsun artık yoksa gerçekten boğazınıza yapışacağım." "Jinyoung...yok Jackson. Her yere baktık... Telefonunu aradım ama yatak odasından çalıyor, telaşlandığım için her yere baktım. Belki yürüyüşe gitmiştir diye parka, markete. İki sokak üstümüzde ve altımızda olabileceği her yeri gezdim." Jackson'ın kalbi inanılmaz bir hızda atıyordu. Kulakları uğulduyor ve elleri titriyordu. Etraf birden buz kesmişti. Jackson elleriyle yüzünü kapatıp birkaç saniye sadece durdu. Jinyoung'un başına gelebilecek olan onlarca şeyler aklından geçerken tüm tüyleri diken diken olmuştu. "G-güvenlik kameraları." Sessiz bir şekilde mırıldansa da Jaebum onu duymuştu. "Ben...güvenlik kameraları sabah çalışmamış. Nedenini bilmiyorum ama saat yediden sonra hiçbir kayıt yok. Kalktığımda ben açtım..." 

Jackson adım sesleriyle kafasını kaldırdı. "Günaydın..?" Mark'ın uykulu sesine odada birkaç kişi fısıltıyla cevap vermişti. Jackson, Jaebum'a döndü. "Ne zaman...demiştin?" "Saat...yedi civarında." Jackson yavaşça başını salladı ve sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Bir süre sessiz kaldığında Jaebum'un elini omzunda hissetti ama teselli edilmek istemiyordu. 

"Mark sen yaptın değil mi?" Mark bir süre ona baktı. Jackson onu çok iyi tanıyordu. Bu bakışı ve şu an soracağı soruyu çok iyi biliyordu. "Neyi?" Mark'la birlikte Jackson da fısıldayarak tekrar etti. Sonra sinirle gülüp tekrar sordu. "Sen yaptın değil mi?" Mark'ın kaşları çatılırken Jackson yavaşça ayağa kalktı. "Neden bahsettiğini bile bilmiyorum, yeni kalktım ben." "Çocuk mu kandırıyorsun?" Mark ona doğru atılan adıma karşı geri gitmemek için kendini zor tuttu. Vücudu sanki oraya yapışmış gibiydi. "Jackson..." "KARŞINDA BİR ÇOCUK MU VAR?!" Herkesin kafası aniden kalkıp Jackson'a odaklandı. Jaebum kendinden emin olmayarak ayağa kalktı, Mark'ı Jackson'dan değil ölümden korumak için. Jackson iki büyük adım atıp sinirle önündeki bedeni itti. Mark'ın sırtı duvarla buluştuğunda alt dudağını ısırdı. Canı acıyordu ama Jackson'ın gözü dönmüş gibiydi. Onu yakasından tutup kendine çekti. "SENİ BÖYLE SEVECEĞİMİ Mİ SANIYORSUN?! YAPTIĞIN BU ŞEYDEN SONRA JINYOUNG'U BİR GÜNDE UNUTUP SENİ Mİ SEVECEĞİM?!" Onu sarsarken Mark gözlerini sıkıca yumdu ve gözlerinden birkaç damla yaş düştü. "L-lütfen...anlamak zorundasın o sadece aramız-" Mark'ın kafası yüzüne yediği yumrukla sağa savruldu. "SEN BİZİM ARAMIZA GİRİYORDUN! SENİ ONA KARŞI HEP KORUDUM! SENİN DOLDURUŞLARIN YÜZÜNDEN BARDA GİDİP O KAVGAYI ÇIKARDIM MARK! BANA OLMAYAN ŞEYLER SÖYLEDİN! BANA HALA KONUŞTUKLARINI SÖYLEDİN! JAEBUM DA HER ŞEYİ BİLİYORDU AMA BENDEN SAKLIYORLARDI DEĞİL Mİ?! BUNLARI ONLARIN ÖNÜNDE DE SÖYLESENE! KUNPİMOOK, YOUNGJAE, YUGYEOM HEPSİ BİLİYORDU HANİ?! SÖYLESENE!" Ona bir kez daha vurdu. Mark acıyla inleyip yakasındaki ele yapıştı. "S-sadece benimle o-ol istedim, diğerlerinden u-uzaklaşırsan..." Jackson sinirle gülüp onu yere sertçe itti ve doğruldu. Jaebum bu sırada duyduklarına inanamıyordu. Jackson bu yüzden onlardan bu kadar uzaklaşmıştı. Son zamanlarda düzelmesinin nedeni Mark'tan uzak olmasıydı. "Konuşma artık! Senden iğreniyorum." Jaebum'a döndü. "Gönder onu bu evden." Odasına çıkıp sertçe kapıyı çarptığında Mark hıçkırıklara boğulmuştu. 

"Neden bize haber vermeden kendi başına işlere kalkışıyorsun? Aptal mısın Kihyun?" Jinyoung inledi ve gözlerini açmaya çalıştı. Duyduğu sinirli sesi tanıyordu. "Mark zaten her şeyi ayarlamıştı." "Onlardan bize hiçbir iyilik gelmeyecek bunu göremiyor musun?" Kihyun sinirle güldü. "Youngjae seni sevmedi dedi Jinyoung da beni sevmeyecek diye bir şey yok hyung. Jinyoung ve ben geçmişte çok güzel şeyler yaşadık." "Ve sen hepsini aç gözlülüğün yüzünden kaybettin. Farkında mısın bilmiyorum ama Jinyoung senden nefret ediyor. Kalbini ne kadar kırdığını bir düşün." Kihyun bir süre cevap vermedi. "İnsanlar ikinci şansları hakeder diyen sendin..." "Eğer hatalarından ders almışlarsa ederler ama sen...sen hiç değişmedin Kihyun, hala bir sürü insanın peşinden koşuyorsun ve hepsi sana acısın ve hayatlarında sana özel bir yer ayırsın istiyorsun ama olmayacak." 

Jinyoung bir kez daha inledi ve sonunda gözlerini açtı. Etrafa göz gezdirip doğrulmaya çalıştı ama Kihyun yanında bitiverdi. "Hey...sakin ol sadece yat. Kendini toparlaman gerek. Vücudun ilacı daha atamadı." Jinyoung yerinden kalkıp ona sert bir yumruk atmak istiyordu ama kalkmayı bırak gözlerini açması bile beş koca dakika sürmüştü. Ağzını açtı ama hiçbir kelime çıkarmadı. Gözleri tekrar kapanırken Kihyun'un kollarında olduğunu hatırladı. Gözleri doluyordu. Jackson'ın gelmesini istiyordu. Kendini buraya ait hissetmiyordu, bu histen nefret ediyordu. 

~

yorumistiyorumlutfen

hikayenin gidisati hakkinda ya da bolum hakkinda gorus istiyorum bir sey istiyorum gununuzu falan yazin etkilesim istiyorum

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin