seni çok seviyorum Choi Youngjae ve bu asla değişmeyecek (m)

1.1K 69 96
                                    

Yugyeom arabaları kurallara göre kullanırdı. Drift yapmaz, yol kesmez veya hız aşımından ceza yemezdi. Bu yüzden trafikte sinirlenmesine ya da stres olmasına gerek kalmazdı. Ayrıca asla sesini yükseltmezdi. Yanındaki kişi bir duvara toslayacak bile olsa. Çünkü onun konsantrasyonunu bozmak muhtemel bir kazaya sebep olurd- "JINYOUNG HYUNG! TANRIM ÖLECEĞİM VE VÜCUDUM YARIŞ PİSTİNİN YANINDAKİ ORMANDA YARISI HAYVANLAR TARAFINDAN KEMİRİLMİŞ OLARAK BULUNACAK!"

Jinyoung sırıttı ve el frenini tekrar çekti. Arabanın arkası kayarken direksiyonu da kayan tarafa çevirdi ve gaza bastı. Jackson ise yarış pistinin kenarına konan eski koltukta oturmuş gülerek onları izliyordu. Araba sonunda durduğunda Jinyoung, Yugyeom'a döndü ve onun haline bakıp gülmeye başladı. Arabadan çıkıp sevgilisinin yanına gidene kadar güldü. Beti benzi atmıştı, saçları dağılmıştı, elleri titriyordu genelde güzel bir gülümsemeyle kıvrılan dudakları hafif aralıktı ve kesik kesik nefesler alıyordu. Jinyoung ona arabadan inmesi için seslendi ve Jackson'ın yanına oturdu. Jackson elini onun omzuna attı ve onu kendine çekip saçlarını öptü.

Yugyeom nasıl hayatta olduğunu sorgulamakla meşgulken, Jinyoung'un böyle bir şey yaptıktan sonra nasıl bu sakin haline dönebildiğini merak ediyordu. "Gel ve biraz soluklan. Sonra sana nasıl yapılacağını öğreteyim." Yugyeom öksürdü. "Jackson da yapabilir. O daha hızlı gidiyor tabi...senin seçimin." Yugyeom hızlıca başını sağa sola sallayınca gülüştüler. Koltuğa oturmak yerine asfalta çöktü ve bacaklarını kendine çekti. Biraz sakinleşince kafasını kaldırıp onlara baktı. Neden bilmiyordu ama çok tatlı gözüküyorlardı. Çiftler Yugyeom'a hep iğrenç gelmişti. Çıkar için birlikteydi herkes. Kimsenin kimseyi gerçekten sevdiğini sanmıyordu. Jackson ve Jinyoung da gözünde aynıydı...sadece dışarıdan çok tatlı gözüküyorlardı. "Heeey Gyeom! Resmen bizi dikizliyorsun." Dedi Jackson gülerken. Eli Jinyoung'un saçlarındaydı. Onları nazikçe okşuyordu. "A-ah...üzgünüm sadece...hoş gözüküyorsunuz." Jinyoung sessizce güldü. "Bugünlük bize mi hayransın?" Yugyeom gülümseyip omuz silkti. "Normalde böyle şeyler çok saçma gelir ama...tatlı gözüküyorsunuz." Kıkırdadı.

"Siz de öyle gözüküyordunuz. Sen ve Bam...sabah." Jinyoung, Jackson'ın koluna vurunca Jackson sadece güldü. "Gerçekleri söylüyorum!" Jinyoung güldü ve Yugyeom'a döndü. "Kunpimook böyle şeylerde çok utangaçtır bu yüzden sabah sizi gördüğümde biraz...şaşırdım. Tabi ki ne yaptığınız beni veya Jackson'ı ilgilendirmez...ama bir şey olduysa bilmeyi isterim doğrusu." Jackson başını salladı ve Yugyeom'a döndü. Yugyeom'un yanakları kızarıyordu. "B-ben...dün biraz içtik. Ne olduğunu hatırlamıyorum." Mırıldandı. Jinyoung başını salladı. "Bence o hatırlıyordur... Her neyse! Hadi gel de sana şunu öğreteyim." Jackson'ın kollarının arasından kurtuldu ve ayağa kalkıp arabaya bindi. Yugyeom da yanındaki koltuğa oturdu. "Pekala Yugyeom. Bir elini her zaman el freninde tutmalısın. Gaza bastıktan sonra..."

Evdeki herkes gittiğinde Jaebum sonunda Youngjae'yle yalnız kalabildiğine sevinmişti. Ancak Youngjae onunla ilgilenmek yerine yemeğiyle ilgileniyordu. Son zamanlarda yemek yapma hastalığı başlamıştı ve durmadan ama durmadan yemek yapıyordu. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğundan kimse bir şey demiyordu.  Jaebum gözlerini kapatıp kafasını geriye attı. Onu özlemişti, bunu ne zaman söylese Youngjae de ona aynısını söylüyordu ama yalnız kaldıklarında da ondan başka her şeyle ilgileniyordu. Ondan kaçmaya çalıştığını hissediyordu. Jaebum bu konuyu açtığı zaman ise onu bir şekilde susturuyordu. Kafasını yatırdığı yerden kaldırdı ve odaya bakındı. Sevgilisi ondan neden kaçıyordu bilmiyordu ama onu kaybetmek en son isteyeceği şeydi.  

Jaebum oturduğu yerden kalktı ve mutfağa yürüdü. Youngjae bir şarkı söylüyordu. Sesi kulaklarına ulaştığında tatlı melodiyle gülümseyip ona doğru ilerledi. Youngjae bir tepki vermedi. Onun geldiğini gerçekten duymamış mıydı yoksa bilerek mi yapıyordu bilmiyordu. Kollarını onun beline sardığında Youngjae hafifçe zıpladı. "J-jaebum...ne yapıyorsun?" Jaebum mırıldandı. "Şşş sorun yok sadece sarılmak istedim." Kollarını sıkılaştırdı. Youngjae spatulayı sıkıca kavrayıp yemeği karıştırmaya devam etti. Jaebum onu hafifçe kendine çekince ellerini onun kollarının üstüne koymuştu. "Y-yemek yapıyorum." Jaebum onu dinlemedi. Yemek yapması ondan daha mı önemliydi sanki? Onu iyice geriye çekip bedenlerini birbirine yasladı. Dudaklarını boynuna bastırıp derin bir nefes aldı. "Seni çok özledim.." Youngjae kalbinin normalden en az bin kat daha hızlı attığını hissedebiliyordu. "Yemek..." diye mırıldandı sadece. Jaebum onu yine de bırakmadı. Dudaklarını onun boynunda gezdiriyor, kollarını Youngjae kaçmaya çalıştığında daha da sıkılaştırıyordu. Youngjae tekrar ve tekrar yemekle ilgili bir şeyler gevelediğinde Jaebum uzanıp ocağı kapadı ve Youngjae'yi kolundan tutup merdivenleri hızla çıkmaya başladı.

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin