yugyeom

475 62 57
                                    

"Çabuk ol Changkyun." Changkyun başını sallayıp elini kavradı ve onu hurdalıktaki küçük kulübeye götürdü. Eliyle bilgisayarı gösterdi. Kunpimook bir bilgisayara bir ona baktı. "Yani.." "Şu koordinatlara bak Kunpimook!" "Yani bu koordinatların demek istediği..." Changkyun avcunun içiyle alnına vurdu ve ofladı. "Bu koordinatlar, sizin 'otoparkınızın' koordinatları Kunpimook. Buradan yoğun telefon sinyalleri alıyorum. Oraya adam dikmişler...her yere!" Kunpimook derin bir nefes aldı. "Pekala...adamlar, evimizde ve gelmemizi bekliyorlar." Changkyun başını salladı. "Peki bu adamlar kim Changkyun?" Changkyun bir süre bekledi ve başını sağa sola salladı. "Youngjae'nin babası, sanırım intikam almak istiyor."

Dışarıdan gelen araba sesleriyle ikisi de birbirine döndü. "Sen kaç. Beni düşünme." Kunpimook tam gidecekken onu kolundan tuttu. "Dikkatli ol." Changkyun gülümsedi. "Hala umrunda olduğumu biliyorum Bam yoksa buraya gelmezdin...ama hiç kabullenmeyeceksin."  "Bir gecenin neyini kabulleneyim..?" Kunpimook mırıldandı. Changkyun ise güldü. "Her neyse. Kendi başımın çaresine bakabilirim. Kendini düşün." Uzanıp yanağını öpte ve geri çekildi. "İyi şanslar." Arka kapıyı açıp karanlığa karıştı. Kunpimook orada öylece kaldı. Eğer bir silah sesi duymasaydı daha birkaç saat ayakta dikilebilirdi. Ancak sesi duyunca kulübeden çıkıp koşmaya başladı.

Yolda telefonunu çıkardı ve Jaebum'u aradı. "Alo? Nerede kaldın Kunpimook? Sensiz mi gidelim? Yugyeom'a hava alacağım demişsin." Kunpimook koşmaya devam etti. "Hyung! Gidemeyiz! Sakın...otelden ayrılmayın! Geliyorum." Köşeyi döndü ve koşmaya devam etti. Otelin büyük bahçesine girdiğinde yavaşlamadı. Lobide oturan beş kişilik grubu görünce yanlarına koştu ve derin derin nefesler aldı. Sesi çıkmıyordu. "Hyung.." Jinyoung onu bir koltuğa oturttu ve eline bir su şişesi verdi. "Sakin ol Kunpimook...iyi misin?" Kunpimook yavaşça başını sağa sola salladı. "Hyung baban..." Youngjae'ye döndü. "Baban gelmiş. Otoparkı basanlar onlarmış Jaebum Hyung yemin ederim! Kendi gözlerimle gördüm!"  Suyundan büyük bir yudum aldı.

"Kendi...gözlerinle? Kunpimook oraya mı gittin?! Ya bir şey olsaydı?! Neden kimseye haber vermeden böyle şeyler yapıyorsunuz anlamıyorum!" Kunpimook su şişesini masaya bıraktı. "Gitmedim...bilgisayardan gördüm." Mırıldandı. "Hangi bilgisayar?" Jackson sordu. Gözlerini ona dikmişti. "Beni...sabah beni Changkyun çağırdı. Lütfen önce beni dinleyin! İlk başta ben de saçmaladığını düşündüm. Ona bana mesaj atmamasını söyledim...ama hepimizi beklediklerini söyleyince." Ofladı. Youngjae bile kaşlarını çatmış ona bakıyordu. "Sadece size bir şey olacak diye korktum ve gitmesem olacaktı... Bana kızgın olabilirsiniz ama...şöyle bakmayın." Mırıldanıp başını sağa sola salladı.

"Neden haber vermedin?" Jinyoung mırıldandı. "Çünkü gitmeme izin vermezdiniz..." Kunpimook dudaklarını yaladı. "Oraya gidemeyiz...lütfen bana güvenin." Jaebum derin bir nefes aldı. "Kunpimook bunu sonra konuşacağız." Kunpimook yavaşça başını salladı ve fısıldadı. "Özür dilerim hyung." Jinyoung derin bir nefes aldı. "O zaman odalara mı dönüyoruz..? Dün zaten odaya çok geç gittik, biraz daha uyuyabiliriz." Herkes onaylayan sesler çıkardığında odalarına dönmeleri kararlaştırıldı. "Bu gece akşam yemeğinde ne yapacağımızı kararlaştıralım. Youngjae'nin babası...bekliyorsa dönemeyiz. Onu ortadan..." Youngjae gözlerini şaşkınlıkla açarak ona bakınca Jaebum öksürdü. "...kaldıramayız. Bu yüzden ne yapacağımız hakkında da bir şeyler düşünün." Herkes başını sallayıp asansörlere yöneldi.

Kunpimook ve Yugyeom hariç. Kunpimook öylece oturmuş yere bakıyordu. Güvenlerini kırmış gibi hissediyordu. Youngjae bile ona şüpheyle bakmıştı. Ona güvenen sadece iki kişi varmış gibi gözüküyordu. Biri Jackson çünkü ağzını açıp tek kelime etmemiş, açıklamasına izin vermişti. Diğeri de Yugyeom. Belki de duyguları yüzünden bana güveniyordur diye düşündü Kunpimook. Yoksa bu işin güvenilecek bir tarafı yok... Resmen onlara yalan söyleyip eski ortakları ve şimdiki düşmanları olan gruptan biriyle buluşmuştu.

Üstelik Changkyun da olayı yanlış anlamıştı. O öpücük de neydi..? Şimdi Yugyeom'a ne diyecekti? Bilmesi gerekmiyordu tabi...ama ya başka bir zaman öğrenirse? Changkyun'la aslında var olmayan ilişkilerini şöyle bir düşündü. Ona olan duyguları bitmişti evet, ama öptüğünde de bir garip hissetmişti. Başını sağa sola sallayıp ofladı.

Yugyeom elini onun omzuna koydu. "Bam?" "Bana şöyle seslenme!" Kaşlarını çatıp elini yavaşça çekti. "Pekala...özür dilerim Kunpimook. Bu ismi sevmediğini bilmiyordum." Mırıldandı. Kunpimook kendini tokatlamak istiyordu. Bir de sevdiği çocuğu üzmüştü. "Seninle...alakalı değil Yuggy. Ben sadece biraz kötü hissettim." Yugyeom başını sallayıp elini tuttu ve gülümsedi. "Sorun değil...ben buradayım. Bir yardımım dokunmuyor ama olsun..." Kunpimook başını sağa sola salladı. "Ahh tabi ki dokunuyor." Yugyeom güldü. "Kimden bahsettiğinizi bile bilmiyorum. Ne Youngjae hyung'ın babasını ne de Changkyuk'u." Kunpimook kıkırdadı. "Changkyun. Adı Changkyun." İkisi de güldü. "Şahsen onu tanımamayı ben de isterdim."

Yugyeom göz devirdi. "Neden bu gruptaki hiç kimse eski arkadaşlıkları için minettar değil? Tamam belki sonunda kötü şeyler getirdiler ama illa ki iyi birkaç anı vardır değil mi? Eninde sonunda bir zamanlar onlarla yakındınız ve sırlarınızı paylaştınız! Aramızda kötü bir şey olursa ve beni bırakınca, böyle mi hatırlayacaksın? Beni de mi tanımak istemeyeceksin hm?" Kunpimook gülümsedi. "Yuggy?" Yugyeom mırıldandı. "Hm?"

"Seni asla bırakmam." Ona dönüp kısa bir süreliğine dudaklarını birleştirdi. Geri çekilince Yugyeom utangaç bir şekilde gülümsedi. İkisi de ayıktı, artık kimse bu duygu için kimse alkolü veya başka bir şeyi suçlayamazdı.

~~~~~~~~~~~~~

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin