jackson

522 60 56
                                    

Jinyoung ve Kunpimook sabahın köründe bütün otelin kapılarını tek yek çalarken stresliydiler. Jinyoung ağlamamak için yanağını ısırıyor, Kunpimook ise o daha çok strese girmesin diye elinden geldiğince hızlı bir şekilde oteli geziyordu. Jaebum kapının ani çalınışıyla gözlerini açtı. Çalan sanki kapıyı kırmak istiyor gibi çalıyordu. Ayağa kalkmadan önce Youngjae'yi alnından öptü ve kapıya yürüdü. "Sabahın köründe ne istiyorsu-" "Jackson yok." Hıçkırdı. "Jackson yok, telefonlarını açmıyor. En son onu lobideki çalışan görmüş. Bul onu Jaebum lütfen..." Jaebum ellerini onun yanaklarına koydu. "Sakin ol." Jinyoung ayağını sertçe yere vurup yumruklarını sıktı. "Ben önemli değilim! Önemli olan o! Sevgilimi bulmam gerek..." Derin bir nefes aldı ve başını salladı. "Pekala...pekala onu bulacağız. Biraz Youngjae'nin yanında otur olur mu? Sakinleşmeye çalış." Jinyoung başını salladı ama hareket etmedi. "Ona hiçbir şey olmayacak Jinyoung..." Jinyoung yere baktı ve kendi kendine mırıldandı. "O-oraya gitti..." Jaebum kaşlarını çattı ve Jinyoung'un gözlerine bakmak için elini çenesinin altına koydu. "Ne diyorsun? Nereye gitti?" Jinyoung kafasını kaldırıp ona baktı. "Kihyun, Kihyun yüzünden sinirlendi. Onun için gitmiş olmalı...Onu sevmediğimi söyleyip duruyorum ama dinlemiyor Jaebum, dinlemiyor! Hiç dinlemedi!" Bir adım geri çekilip gözlerini sildi. "Onu alıp geleceğim Jinyoung...sadece bekle tamam mı? Söz veriyorum onunla döneceğim." Jinyoung burnunu çekip başını salladı. "Kimseye bir şey yapmamıştır umarım..." Mırıldandı. "Yaptıysa bile...haketmişti." Jaebum Kihyun'u hatırlayıp göz devirdi. "Şans dile." Kollarını açıp ona gülümsedi. Jinyoung yavaşça kollarının arasında girip ellerini onun beline sardı ve yüzünü gömdüğü tişörtünden mırıldandı. "Teşekkürler Jaebum-ah." Geri çekildiklerinde yanından geçip odaya girdi. Jaebum oflayıp üstüne baktı ve dünkü kıyafetlerini değiştiremeden uyuya kaldığına sevindi. Telefonunu alıp odadan çıktı ve lobiye inip Kunpimook'u buldu.

Ona ne yaptığını sorar gibi bakınca  omuz silkip ofladı. "Az önce kamera kayıtlarına baktık. En son gece saat ikide buradan çıktığı gözüküyor." Ellerine baktı. "Bir daha da görülmemiş." Jaebum başını salladı. "Nerede olduğunu biliyorum." Kunpimook'un gözleri büyüdü. "G-gerçekten mi? Hyung çok uzun zamandır kayıp...biz kalktığımzdan beri onu arıyoruz." Jaebum kaşlarını kaldırdı. "Siz sabah.." saatine baktı. "Altıdan beri Jackson'ı mı arıyorsunuz..?" Kunpimook yavaşça başını salladı. "Her yere baktım Hyung...buralarda bir yerlerde olsa onu bulurdum. Burada değil." "Beni daha erken uyandırmalıydınız Kunpimook..." Kunpimook yavaşça başını sallayıp nefesinin altından bir özür mırıldandı. Jaebum, Eliyle gelmesini işaret edip otoparka inmek için asansöre bindi.

Jaebum derin bir nefes alıp ona öndü. "Orada sakin kal olur mu..?" Kunpimook kaşlarını çattı ve bir süre Jaebum'a baktı. "Nereye..." Kaşları çatıldı. "Onu da mı kaçırmışlar?!" "Kendi isteğiyle gitmiş." Kunpimook göz devirdi ve güldü. "Jackson hyung bunu asla yapmaz." "Ama yapmış." Kunpimook kaşlarını çattı. "Bunları sana o Shownu denen aptal mı anlattı Hyung? Nasıl böyle saçma şeylere inanıyorsun anlamıyorum!" Jaebum derin bir nefes aldı. "Jinyoung söyledi." Kunpimook anlamakta zorluk çekiyordu, geriye yaslanıp boş boş yola baktı. "O...nerede olduğunu biliyor muymuş?" Jaebum yanlış anladığını görünce gözünün ucuyla ona baktı. "Ahh hayır Bam, sadece bir şey hatırladı ve bir tahminde bulundu. Biz de kontrol etmeye gidiyoruz."

Kapı çalındığında Kihyun oturduğu koltuktan kalkıp açmak için o tarafa yürüdü. Kapıyı aralayıp gelenlere baktı ve Jaebum'u görünce geri çekilip kapıyı sonuna kadar açtı. "Hey..." Jaebum başıyla selam verip mırıldandı. "Jackson?" Eliyle merdiveni gösterdi ve kapıyı kapadı. Kunpimook adamın yüzünü iyice inceledi. Yüzünün ortasına bir yumruk geçirmemek için kendini zor tutuyordu. Her şeyin onun hatası olduğunu farkında mıydı? Sırf onun saçma hareketleri yüzünden Jackson kendini tehlikeye atmıştı. Etrafa bakınca oturma odasının boş olduğunu gördüler. Herkes üst katta mıydı? Kihyun'un arkasından yavaşça üst kata çıktılar ve aslında ezbere bildikleri ama unutmuş gibi yaptıkları evin duvarlarını incelediler. 

Üst kata geldiklerinde nereye girecekleri gayet berraktı. Koridorda açık olan sadece bir kapı vardı ve içeriden gelen sakin ve kısık konuşma sesleri içerde birilerinin olduğunu kanıtlıyordu. Jaebum kapı eşiğinden kafasını uzattı ve hızlıca içeri baktı. Jackson'ı hala uyur bir halde yatakta görünce kimse görmeden geri çekilmek için arkaya bir adım attı ama Shownu'nun sesi onu durdurdu. "Jaebum?" Jaebum derin bir nefes alıp saatine baktı. "Hm?" Kafasını kaldırıp eskiden iş ortağı ve en yakın arkadaşlarından biri olan adama baktı. Shownu oturduğu yerden kalkmış, herkesin meraklı bakışlarını kesmek için odanın kapısını kapatmıştı. "Seni görmek güzel dostum." Jaebum başını salladı. "Aynısını söyleyebilirim sanırım... Jackson'ı almak için geldik." Shownu başını salladı. "Jackson birkaç saate uyanırmış. Sakinleştiricilerin etkisi biraz uzun sürüyor." "Onu taşıyabiliriz?" Kunpimook arkasından konuşunca Jaebum ona dönüp başını salladı. Burada olmaktan rahatsız olduğunu biliyordu Kunpimook, bunu Jaebum'un kasılmış bedeninde, terleyen ellerinde ve bir yere odaklanamayan, stresle etrafı gözetleyen gözlerinde görebiliyordu. Onu bu durumdan kurtarmak için attığı fikir Shownu'ya komik gelmişti. Gülerek konuştu. "Onu uyunınca götürseniz daha iyi olur." Jaebum başını salladı ve derin bir nefes aldı. "Kahve?" Kunpimook ikisi yerine cevap verip 'evet lütfen' dedi.

Madem burada kalacaklardı. O zaman işleri ilginçleştirmesi iyi olacaktı.

~~~~~~~~~~~~~

Akşama bir bölüm daha atacağım! Beklettiğim için özür dilerim..

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin