kunpimook

216 36 15
                                    

"Evli olmanız gerekiyor...yani?" Jinyoung başını sallayıp derin bir nefes aldı. Hyunjin ona sarıldı. "Üzgünüm hyung." Jinyoung omuz silkti. "Sorun yok, zaten pek umudum yoktu." Annesi Jinyoung'a baktı. "Neden umudun yok?" Jinyoung ellerine baktı. "Hiç..." Hyunjin kaşlarını çatıp doğruldu. "Jackson denen aptal mı?" Jinyoung, Hyunjin'e döndü. "Saygılı ol." Hyunjin göz devirdi. "Beni bu kadar korumuyorsun." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Korunacak neyin var?" Annesi Hyunjin'e dönünce Hyunjin ellerine baktı. "Yok bir şey." 

"Jackson istemiyor." Jinyoung annesinin tekrar ona bakmasını sağlamıştı. Hyunjin kurtulmuştu ama bu sefer o yanacaktı. "Yani ben...ona söyledim. O istemediğini belirtti. Çocukları görmeye...gittik. O-orada mutluydu gerçi ama bilmiyorum anne." Annesi derin bir nefes aldı. "Sen istiyor musun?" "Onlara tek bakmayacağım. Jacksonın düşünceleri de önemli." Annesi başını salladı. "Ama sen istiyorsun." "İstemesem çocuklara...bakmaya gitmem?" "Tamam da Jackson da çocuklara bakmaya gitmiş. O da istiyor demek değil mi bu?" Hyunjin ona baktı.  "Jackson hyung." Jinyoung onu düzeltti. "Aptal Jackson." Jinyoung yavaşça kafasına vurdu. "Çok oluyorsun!" "Bunu Jackson'la birkaç kez daha konuşup kararınızı kesinleştirin." Jinyoung omuz silkti. "Anne biz çocukları alsak bile...ki alamayız, çünkü evli değiliz. Evlenemeyiz...çünkü aranıyoruz. Yani o konu çok uzun. Jackson'ın bana söylediği gibi boşvermek iyi olacak sanırım."

Annesi kahvesini bitirdi. "Bir şey olursa ara lütfen. Seni üzmüyor değil mi..? Bu sefer seni gerçekten iyi görmedim Jinyoung. Jackson'ı seviyorsun biliyorum ama sınır koymayı unutma." Jinyoung yavaşça başını salladı. "Neyse...seni görmek iyiydi. Hyunjin bir saat daha benimle kalsa olur değil mi?" Annesi başını salladı. "Baban yok zaten. Seninle kalabilir istiyorsa." Hyunjin'in gözleri parladı. "Tanrım...niye çocuk istiyorsam, benim bir çocuğum var zaten. İyi tamam kalsın." Hyunjin kıkırdadı. "Korkma ama bir şey olursa. Kimsenin sağı solu belli olmuyor."

Hyunjin içeri girdiklerinde gülümsedi. "Vay be! Güzelmiş!" Jinyoung göz devirdi. "Tanrım, tuhaf... Biz geldik!" Jinyoung içeri girdi. "Biz...ki-" Jackson, Hyunjin'i görünce bir süre ona baktı. "Merhaba Jackson!" Jinyoung ona dirsek attı. "Hyung...ya da neyse!" Jackson başını salladı. "Mer...haba..." Jaebum, Youngjae ve Yugyeom da merhaba dedi. "Mark ve Kunpimook nerede?" Hyunjin, Mark'ın adını duyunca kaşlarını çattı. "Boşversene." Jackson derin bir nefes aldı. "Mark dışarı çıktı, Kunpimook da yeni bir tarif deneyecekmiş Youngjae'yle malzeme almaya gitti." Jinyoung güldü. "Evi yakacak desene." Youngjae kıkırdadı. "O yüzden yardım edeyim dedim." Hyunjin onlara baktı. "Bir dakikan var mı Jackson?" Jinyoung ona döndü. "Hyunj-" "Jackson hyung. Bir dakikan var mı?" Jackson başını salladı. "Özel mi?" Hyunjin kapıya gösterdi. "Balkonda, lütfen?" Jackson başını sallayıp sigara paketini aldı ve dışarı çıktı. "Lütfen mi dedi o?" Jinyoung mırıldandı. Jaebum derin bir nefes aldı. "Hyung da...dedi." Jinyoung elleriyle gözlerini ovuşturdu. "Öldürtecek hepimizi."

"Neden hala Mark'la konuşuyorsun?" Jackson derin bir nefes aldı. "Onu affetmemi isteyen Jiny-" "Umrumda değil! Jinyoung ne yaptığını bilmiyor! Sen neden konuşuyorsun?" Jackson sigarasının dumanını üfledi. "Hyunjin, bak biliyorum beni sevmiyorsun ama bir kereliğine bana güven olur mu?" Hyunjin'in gözleri aynı Jinyoung'la ilk tanıştıklarındaki gibi bakıyordu. Ne kadar benzediklerini o an ne kadar benzediklerini fark etti. "Abini mutlu etmeye çalışıyorum. Elimden gelenin en iyisi bu." Hyunjin ofladı. "Çocuk...istemez misin?" Jackson ona baktı. "Tanrım size..." "S-söyleme sen...sadece sordum. Merak ettim." "Çocuğa bakamayız Hyunjin." "Ama-" "Lütfen, bu sefer aması yok. Çocuğa bakamayız." Kalkıp içeri ilerledi. "Jinyoung'la ben yatacağım bu gece." Jackson göz devirdi. "Tanrım..."

Youngjae, Hyunjin'i bırakabileceğini söylediğinde Jinyoung rahatlamıştı. Ona teşekkür etti. Annesi onu bir kafeye çağırmıştı. Yani Hyunjin'den bir şey saklıyordu. Bir bakıma hayatı kurtulmuştu çünkü Hyunjin bunun peşini asla bırakmazdı. Söylediği kafeye geldiğinde etrafa bakındı. Annesi el salladığında yanında oturan iki çocuğu görünce donup kaldı. "Ahh, hayır, hayır, hayır..."

Jinyoung arkasını dönüp hızla eve koştu. Youngjae, nefes nefese eve giren Jinyoung'a baktı. Elleri titriyordu. "Çocuklar..." Youngjae ona baktı. "İyi...misin?" Jinyoung ofladı. "A-annem...almış çocukları. Youngjae annem çocukları almış..." Jinyoung elleriyle yüzünü kapadı. Gözleri doluyordu. "Ne yapacağım? Jackson'a nasıl söyleyeceğim?" Gözlerinden yaşlar akıyordu. "Y-yok yapamam...yapamam." Youngjae saçlarını okşadı. "Jinyoung ne...yaptın, sen mi yaptın?" Jinyoung mırıldandı. "Annem...annem yapmış. Onunla konuşmuştum...ona dedim ki karar vermedik! Jackson istemiyor dedim!" Sinirle bağırdı. "Jackson beni öldürür herhalde..." Youngjae başını sağa sola salladı. "O...seni seviyor. Bir aile istiyor..." Jinyoung gözlerini sildi. "İstemiyor. Çocuk istemiyor Jae." "S-seni anlamaya çalışabilir!"

"Jinyoung anlamıyorum böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin?! Hiçbir şey konuşmadık! Hiçbir şey için anlaşmadık! Beni delirtmek mi istiyorsun sen?! Kafayı yiyeceğim gerçekten! Ne demek çocukları aldım? Çocukları nasıl alırsın?! Aklım almıyor,  gerçekten almıyor!" Jackson elini saçlarına geçirdi. Jinyoung derin bir nefes aldı. "Konuştuk ama...onları görmey-" Jackson onun sözünü kesti. "Onları. Görmeye. Gittik. Karar vermedik. Sadece görmeye gittik. Sadece desiklerin konusunda haklı mısın diye görmeye gittik. Hiçbir karar verilmedi." Jackson'ın elleri titriyordu ve Jinyoung ilk defa onu Jaebum'un yumruklarından koruyan adamın ona yumruk atabileceği ihtimalinden korktu. "Geri götür." Jinyoung başını yavaşça sağa sola salladı. "Götüremem...bu öyle bir şey değil." Jackson ona baktı. Kaşları çatılmıştı. Kapının dışında duran Jaebum ve Youngjae bile gerilemişlerdi. "Benimle dalga mı geçiyorsun?" Jackson sinirle güldü. "Çocukları aldın, geri veremiyor musun?" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Bu çocuk oyuncağı de-" "Çocuk oyuncağı haline getiren sensin. Bunu yapan sensin. Her şeyi karıştırdın. Şimdi git ve düzelt." Ceketini giydi. "Sen çocuk bakmak için her koşula uyuyor olabilirsin ama ben işe yaramaz herifin tekiyim duydun mu? Benden bir şey bekleme. Çocukları çok istiyorsan da...aramızda bir seçim yap." Kapıyı açtı. Jaebum bir adım geri çekildi. Jackson yürürken peşine takıldı. "İstemiyorum." "Umrumda değil."

Arabaya binen Jackson'ın yanına oturdu. "Jaebum lüt-" "Sür hadi." Jackson derin bir nefes aldı. Arabayı sürerken elleri direksiyonu sımsıkı tutuyordu. "Onu seviyorsun." Jackson hızlandı. "Bunun konumuzla ne alakası var?" "Ağlamıyormuş, merak etme. Seni anladığını söylemiş. Youngjae...yazdı." Elleri gevşerken derin bir nefes aldı. "Aynısı sana olsa benden daha iyi davranmazdın." Jaebum başını salladı. "Doğru." Jackson aynaya bakıp derin bir nefes aldı. "Bu kim şimdi...herkes bizi buluyor." Arabayı durdurdu. Adam camı tıklatınca ona baktı.

Doyoung'u görünce derin bir nefes alıp gülümsedi. "Lütfen siktir git." Jaebum ofladı. "Jackson..." Doyoung güldü. "Ben seni niye dövmüşüm...yakışıklıymışsın." Jackson bir süre ona baktı. Jaebum'un gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. "Ne...diyeceksen de." Bu kadar açık sözlü olmasını Jackson bile beklemiyordu. "Youngjae, Taeyong'la...arasını düzeltmiş? Bu yüzden özür dilemek istedik. Buluşmak istiyoruz. Barışmak." Jackson omuz silkip Jaebum'u gösterdi. "O ne derse o."  Jaebum derin bir nefes aldı. "Kusura bakmayın ama...pek güvenim kalmadı." Doyoung göz devirdi. "Hadi ama...ciddiyim. Her şey iyi. Sevgilin sana anlatmıştır zaten. Taeyong da iyi o da. Kavga yok, silah yok. Sadece siz..." Jackson'a bakıyordu. "Ve biz." Gülümsedi. "Sizi bulmam zor oldu...değeceğini söyleyin lütfen." Jackson'a bakarak konuştuğundan Jaebum öksürdü. "Şey...Taeyong'u ararım..." Doyoung başını sallayıp camdan ayrıldı. "Ha şey, istiyorsa Jackson beni de arayabilir." Gülümsedi. "Cevabınız olumlu olsun lütfen." Jackson camı kapayınca Jaebum'a döndü. "Ne?" Jaebum dudaklarını birbirine bastırdı. "Asıldı baya sana." Jackson başını sağa sola salladı. "Anlamıyorum herkes mi deli olur? Bir tane mi akıllı olmaz etrafımızda?" Gaza bastı. "Şimdi gittiğimizde de asılır. Sonra Jinyoung delirir fal-" Jaebum sırıttı. "Gidiyoruz yani." Jackson ofladı. "Sen de başlama lütfen. Jinyoung'a o kadar kızgınım ki sana bir yumruk geçirebilirim şu an." Jaebum esnedi. "Aman...yavaş vur." Arabayı durdurdu. Önlerindeki manzara nefes kesiciydi. "Cidden vurmak için durdun sandım." Jackson güldü. "Yakışıklı yüzünü mahvedemem~"

~

Ben bile naptigimi bilmiyorum su an

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin