Jinyoung kaşlarını çattı ama Jackson ondan önce ayağa kalktı. Jinyoung hafifçe kolunu tuttuğunda Jackson derin bir nefes aldı. "Gitmen gerek bence." Mark ellerine bakıp derin bir nefes aldı. "Sadece beni dinleyin. Olur mu?" Youngjae bacaklarını kendine çekip derin bir nefes aldı. "Oturabilir miyim?" "Hay-" Jinyoung, Jackson'ı kesti. "Otur...yabancı gibi davranmana gerek yok." Jackson Jinyoung'a baktı. Anlam veremiyordu. Neden Mark'a, onu o hapishaneye tıkan adama bu kadar iyi davranıyordu? Jinyoung derin bir nefes aldı. Gözlerini Mark'tan ayırmamıştı. "Beni tekrar Kihyun'u kullanarak kaçırmayacaksın değil mi? Ya da ne bileyim...silahın falan mı var? Vuracak mısın beni?" Mark onlardan biraz uzağa, çimlerin üstüne yavaşça oturdu. "Tertemizim." Mırıldandı. "Hiçbir şey yok." Youngjae derin bir nefes aldı. "Hyung...eğer önemli bir şeyse Kunpimook ve Yugyeom şimdi iner." Mırıldandı. "Ahh şey...onlar sadece olaylara şahit olan zavallı insanlar. Bana zararları dokunmaz ama ben sizinle konuşmaya geldim." Youngjae başını salladı. "En başından anlat...anlatacak ne varsa." Jackson sertçe konuştu. Gözlerinde biraz bile parıldama yoktu, kaşları çatık ve elleri yumruk halindeydi.
"Yarışmaya başlamadan önce o kadar çok kişi tarafından hakarete uğradım ki, kendi ailem de buna dahil, kimseye güvenmemeye başladım. Biz üç kişi yarışmaya başlamadık. Ben her zaman tek yarışırdım. Çünkü eğer herkesin beni yarı yolda bırakacağını bilirdim. Bir gün Nct'den biriyle geçtiğimiz yarışta...kim olduğunu hatırlamıyoru-" Jackson'ın yüzü hatırladığı anıyla bembeyaz olmuştu. "Johnny" diye mırıldandı. Mark yavaşça başını salladı. "Ahh doğru...John o zamanlar arkadaşımdı." Güldü. "Öyle olduğunu düşünüyordum. Para için beni öldürmeye çalışana kadar. Yarış başladı, ben sol taraftaydım. Pistin sağ tarafı resmen uçurum oraya geçen insanlar genelde virajı alamayıp bile kaza yapabiliyor. Onu yoldan çıkarıp atabileceğim o kadar çok yer vardı ki..." Mark güldü. "O uçurumdan düşse bedeninden tek parça bile bulunmazdı. Polislerin kolay tuzak kuramayacağı bir teleferik tesisinin yanında eski bir yoldu. Artık kullanılmıyordu ve dardı. Her neyse...ölüp giderdi ve kimsenin haberi olmazdı çünkü kimse polise haber vermezdi, çoğumuz ailelerimizden kaçtığımız için ailelerimiz bizden umudu kesmiş artık aramaya uğraşmıyorlardı bile. Kimse beni suçlu bulmazdı. Kimsenin ruhu duymazdı anlıyorsunuz değil mi? Ama ben arkadaşlığa güvendim." Sinirle güldü. Gözleri doluyordu. İşaret parmağıyla sertçe kafasına birkaç kez bastırdı. "Kalın kafam arkadaş kazanamayacağını anlamıyordu! Aptalın tekiydim! Onu yoldan çıkarabileceğim sonsuz nokta vardı! Yapmadım ama o ne yaptı biliyor musunuz? Sol tarafta olan bir boşluğa...daha önce başka bir arabanın uçtuğu boşluğa beni itti. Arabasıyla. Bir. Boşluk." Güldü. "Havadayken frenler çalışmıyor ama Mark bunu düşünecek halde değildi, aptal Mark lanet uçurumdan aşağı düşüyordu çünkü bir kez daha aynı şeyi yapıp insanlara güvendi!" Jackson dolan gözlerini çimlere çevirdi. "Öleceğimden emindim. Bakın ciddiyim. Emindim. Kimse benim için gelmeyecekti, kimse ambulansı aramayacaktı. Kimse beni düşünmezdi." Elleri titriyordu. "Orada öleceğimden emindim ama çırpındım. Kimsenin gelmeyeceğini biliyordum." "Ama Jackson geldi." Jaebum mırıldandı. Mark gülümsedi ve yavaşça başını salladı. "Orada sadece yarışçı olan yüz kişi vardı. İzleyenleri saymıyorum bile. O kadar kişi arasında sadece bir kişi geldi. Jackson gerçekten lanet uçurumdan aptal Mark için indi ve beni o mahvolmuş arabadan çıkardı. Bacağım kırılmıştı, kaşım patlamıştı ve karnımda kocaman bir kesik vardı. Yürüyemezdim, yaşayacağımdan bile emin değildim. Beni taşıdı. Beni. Yukarı. Taşıdı. Kendimi ilk defa özel hissettim. Yirmi iki yaşındaydım, yirmi iki yılda sadece bir kere özel hissettim ve buna sebep olan kişi Jackson'dı. Jaebum bana evini açtı! Jinyoung'la Youngjae'yi almadan birkaç ay önce tanışmıştım. Jaebum'dan kim olduğunu biliyordum ama tanışmamıştık. Orada kaldığım günlerden birinde Jackson ve ben çatıya çıkmıştık. Ben sarhoştum ve Jackson...Jackson benim kadar içmemişti ama şu an olduğu kadar atık olduğunu sanmıyorum. Onu öptüm, ilk kez birini öptüm. Jackson benim kahramanımdı, dediklerim saçma geliyor olabilir, bu çok normal. Ama eğer yaşadığım hayatı yaşasaydınız ne demek istediğimi anlardınız. Değer görmenin ne kadar önemli ve iyi hissettiren bir şey olduğunu anlardınız. Her neyse...O gece ya da daha önce bilemeyeceğim. Sadece Jackson'a deli gibi aşık olduğumu biliyorum. Onu düşünüyordum, her anımda onu düşünüyordum ve beni düşünmesini umuyordum. O açık bir şekilde Jinyoung'u seviyordu, Wonho da...beni seviyordu." Mırıldandı. Jacksonın gözleri hafifçe büyüdü. "Ben kör değilim...Wonho da çok iyi saklayabilen biri değil. Çatıda konuştuklarını duydum. Jinyoung'u kıskandığıyla ilgili bir şeyler ve...canım yandı. Bunu kontrol edemem, özür dilerim Jinyoung, sana böyle bir düşmanlık beslediğim için özür dilerim. A-ama o her şeyimdi. Gerçekten her şeyimdi. Onun da beni öyle görmesini istedim. Beni sevmesini istedim. Bu seninle ilgili bir şey değil. Jackson kimi sevse aynı nefretle ona böyle yaklaşırdım. Obsesifleşmiştim. Deli gibiydim anladın mı? Tabi bu çok uzun sürmedi. O gece Youngjae'yi aldığımız zaman, vurulduğumda Shownu benden tonlarca kez özür diledi. Beni Youngjae'nin babasına götürdüğünde ona o kadar kızmıştım ki...Orada beni tedavi etmeden önce canımı çok yaktılar." Güldü. "Youngjae'nin nerede olduğunu söylemem için. Ama arkadaşlarım vardı, hayatımda ilk defa arkadaşlarım vardı ve ben onları diğerlerinin bana yaptığı gibi yarı yolda bırakmayacaktım. Ağzımdan tek kelime çıkmadı. Ama bu beni daha suçlu yaptı. Geri dönünce her şey eskisi gibi olur dedim ama her şey değişmişti. Jinyoung Jackson'laydı, Youngjae babasının evinde hapisti ve en önemlisi ileride Jinyoung benim yüzümden aynı benim Jackson'a bir zamanlar olduğum gibi ona obsesif olan biriyle aynı evde kalmak zorunda kaldı. Nasıl hissettirdiğini düşünemiyorum bile Jinyoung. Özür dilerim. Hepinizden özür dilerim. Youngjae benim yüzünden babanla yüzleştin, Jaebum, ilişkin alt üst oldu ve zar zor toparladınız en önemlisi...Jackson Benim yüzümden hayatın mahvoldu. Özür dilerim, sizin için bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama özür dilerim. Eskisi gibi değilim gözüm boyalı değil. İyiyim, benim yüzümden arkadaşlarımın canı yansın istemiyorum. Özür dilerim, hepinizden özür dilerim." Ellerine bakıp hıçkırdı. "Ailem sizsiniz. Arkadaş isterken bir aile kazandım. Buraya dönmem gerek. Beni kabul etmezseniz anl-" Mark'ın sözü minik bir hıçkırık ve boynuna sarılan kollarla kesildi. Jackson kollarını sıkılaştırırken fısıldadı. "Kapa çeneni." Jinyoung diğer herkesle birlikte gülümsedi. Jaebum derin bir nefes aldı.
"Sen de bizim ailemizsin Mark."
~
Ben bunu yazarken niye agladim arkadaslar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seoul drift
Fanfiction"Acemilere ihtiyacımız yok." "Altında bir Chevrolet ile doğmadığından eminim Jaebum." #1 Jinson 03/09/18 #1 Youngjae 13/11/18 #1 Jinyoung 13/11/18 #4 Jackson 13/11/18 #1 Yugbam 31/12/19 #1 Yugyeom 11/02/20