jackson

406 54 30
                                    

Youngjae bilinmeyen bir numaranın aradığını görünce telefonu açtı. "Alo?" "Youngjae? Benim baban. Bugün öğleden sonra ikide biriyle buluşmam gerekiyor. Gelmemek gibi bir hata yapmazsın diye düşünüyorum. Adresi sana mesaj olarak atarım." Telefon kapandı. Youngjae oflayıp telefonu bir kenara attı ve yataktan kalkıp gözlerini ovuşturdu. Kapı açıldı ve ardından kapandı. Gözlerimi açtığında Jaebum'u elinde bir demet çiçekle görmeyi beklemiyordu. "Hey...seni çok sıktığımı fark ettim ve bir özür olarak..." Youngjae yavaşça başını sallayıp bir teşekkür mırıldandı ve çiçekleri alıp kokladı. "Vazoya koyayım." Jaebum başını sallayıp kenarı çekildi ve Youngjae kahve masasında duran boş vazoyu banyoda suyla doldurup çiçekleri içine koydu. Jaebum derin bir nefes aldı. Onun için hiçbir şey ifade etmemiş gibi duruyordu. "Bugün birkaç işim var. O yüzden evde olmayacağım. Sen ne yapacaksın?" Youngjae omuz silkti. "Dolanır gelirim sanırım." Başını sallayıp ceketini giydi. "Görüşürüz..?" Youngjae ona el sallayıp minik bir gülümseme hediye etti. İkisi de gülümsemenin gerçek olmadığını biliyordu.

Saat bir buçukken Youngjae evden çıkmak için hazırdı. Arabasının anahtarını aldı. Bugün evde kimse yoktu. Yugyeom ve Kunpimook gezmek için dışarı çıkmıştı. Jinyoung ve Jackson ise sinemaya gitmişti. Youngjae, Jaebum'la birlikte sinemaya gittiği günleri çok özlemişti. Onunla yakın olduğu günleri de. Onları böyle olmak zorunda bıraktığı için babasından nefret ediyordu. Yaptığı her şeyin Mark için olduğunu hatırlatıp duruyordu kendine. Arabasına bindi ve favori şarkı listesi yerine hüzünlü bir liste seçip sesi açtı.

Babasının attığı adrese vardığında saat ikiye geliyordu. Arabadan inip kafeden içeri girdi ve babasının karşısında, ona arkası dönük bir şekilde oturan tanıdık silüeti gördü. Kim olduğunu çıkaramasa da tanıdık olduğunu biliyordu. Masaya geldiğinde merakla adama baktı ve asla görmeyi düşünmediği birini gördü. Monsta X'in lideri Shownu, Jaebum'un eski en iyi arkadaşı babasının tam karşısında oturuyordu. Babası başıyla yanındaki boş yeri gösterdi ve masadan kalktı. "Bu Shownu. Onu zaten tanıyorsun. Size bir randevu hazırladım." Sırıttı ve üstünü düzeltti. "Akşam yediden bir saniye erken kalkarsan Mark'ın canı düşündüğünden çok daha fazla yanar."

Youngjae hâlâ şaşkınlıkla Shownu'ya bakarken Shownu gülümsedi. "Merhaba." Youngjae kaşlarını çattı. "Biliyor muydunuz?" Shownu güldü. "En başından beri. Onu babanın yanına götüren bizdik Youngjae." Youngjae yumruklarını sıktı. "B-bunu nasıl yaparsınız?!" Shownu etraftaki insanlar onlara bakınca yüzündeki gülümsemeyi sildi ve kaşlarını çattı. İşaret parmağını dudaklarına götürdü ve başını sağa sola salladı. Üstündeki ceketi çıkarıp ona doğru uzattı ve giymesini söyledi. Youngjae yapmayınca güldü. "Benimle iyi geçinmen gerekiyor. Yoksa Mark'a bir sürü şey olabilir. Babanı aradığım an icabına bakacak." Mırıldandı. Gözleri arkasında bir yerlere baktığında sırıttı. "Gül." Youngjae kaşlarını çattı. "Ne diyorsun kafayı mı yedin?" Shownu gülmeye başladı. "Gül yoksa onu ararım." Kıkırtılarının arasında söyledikleri gayet anlaşılırdı. Youngjae elindeki telefonu ve babasının numarasını görünce yalandan gülmeye başladı.

Burada olmaması gerekiyordu. Onu herhangi biri gördüğü an her şey mahvolurdu. Day6 veya Got7'dan herhangi biri. Derin bir nefes aldı ve ellerine baktı. "Bundan sonra hep birlikte olacağız Youngjae. Umarım bu ortama alışmışsındır. Kihyun ve diğerleri seninle yakın olmak için can atıyor. Tabi...hiçbiri benim kadar istekli değildi." Gülümsedi. Youngjae derin bir nefes aldı. "Midemi bulandırıyorsun..." Shownu yavaşça omuz silkti. "İlişkiniz de benim midemi bulandırıyordu ama hiç söyleme fırsatı bulamadım bebeğim." Youngjae göz devirdi. "Kimse ilişkimiz hakkında fikrini sormadı zaten."

İki gün gibi gelen bir zamandan sonra Youngjae sonunda gitme saatinin geldiğine sevinmişti. Ayağa kalktı ve ona bakmadan kafeden çıkıp arabaya bindi ve eve doğru sürdü. Sadece kimsenin onu görmemiş olması için dua ediyordu. Tek isteği buydu. Evin anahtarlarını bulduğunda kalbi sertçe atmaya başladı. Aniden kalbi hızlanmış, elleri terlemiş, nefesi daralmıştı. Kapıyı açtığında herkesin salonda oturuyor olduğunu gördü.

Jaebum'la göz göze geldiği an Jaebum yerinden kalktı, peşinden ise Jinyoung kalkmıştı. "Jaebum sakin ol." Jinyoung mırıldandı. Jaebum, Youngjae'yi kolundan sertçe tutup yatak odasına doğru çekmeye başlayınca evdeki herkes aniden yerlerinden kalktılar. Hepsi peşlerinden geliyordu ama Jaebum, Youngjae'nin inanamadığı kadar hızlı bir şekilde onu odalarına sürüklüyordu. Youngjae ayağına takılıp duruyordu. Ayağı bir kez döndü ama bunu sorun etmedi. Çünkü korkudan kalbi yerinden çıkacaktı. Anlamıştı.

Jaebum'un bir şeyler bildiğini anlamıştı.

~

aHHHHHHHHHHHHHGH ÇOK KORKUNÇ YERLERE GİDİYORUZ

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin