jinyoung

481 64 49
                                    

Jaebum kahvesinden bir yudum alıp derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı. İki gün içinde o kadar çok olay olmuştu ki... Olanları gözden geçirmek için şöyle bir düşündü. Bu olanların hepsi çok saçmaydı. Jinyoung ve Youngjae bunların hiçbirini haketmiyordu. Şimdiye kadar ne kadar masum üzdüğünü, yaraladığını düşündü. "Hyung..?" Jaebum gözleriniaçıp Kunpimook'a baktı. "H-ha?" Başıyla Shownu'yu gösterdi. Shownu güşümseyip başını sağa sola salladı. "Her zaman olduğu gibi beni dinlemek dışında her şeyi yapıyorsun Jaebum-ah..." Jaebum omuz silkti. "Konuşacak bir şeyimiz var mı?" "Tabi var!" Jaebum güldü ve göz devirdi. "Hayır yok Shownu." Sinirlenmeye başlıyordu. Grubun geri kalanı merdivenlerden indiğinde Shownu biraz doğruldu. "Her seferinde kaçamazsın Jaebum, Mark'a olan şeyden sonra da kaçt-" Jaebum sert bir sesle onu kesti.

"Onun adını ağzına alma. Bir şeyden kaçtığım yok! Sadece bağlarımızı koparmak istiyorum Shownu. Sen ya da grubundan herhangi biri" Gözlerini Kihyun'a dikti. "Artık benim grubuma bulaşsın istemiyorum anlıyor musun?" Tekrar Shownu'ya döndü.

"Youngjae'yi neden kaçırdınız? Bu da mı bir yanlış anlaşılma? Bizim için değerli olan her şeyi, herkesi ortadan kaldırıp sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğini mi zannediyorsun? Buna göz yumacağımı mı sanıyorsun? Youngjae veya Jackson'ın başına en küçük bir şey gelseydi buradaki herkesi delik deşik ederdim." Kendi kendine güldü ve başını sağa sola salladı.

"Senden hayatım boyunca sadece iki şey yapmanı istedim. Sadece iki şey! Ama birini illa mahvetmen gerekiyordu değil mi?  Her şeyi mahvediyorsun ve sonra senden uzak durduğum için beni mi suçluyorsun? Bu kaçmak değil, grubumun güvenliğini sağlıyorum. Çünkü etrafındaki her şey, herkes her an tehlikede! Yanında durup aptallık yapacağıma senden uzak durup senimle düşman olurum daha iyi!" Ayağa kalktı. "Otoparka neden geldiniz?" "Ne otoparkı..?" Wonho Jaebum'un arkasından mırıldandı. "Ne otoparkı mı?" Jaebum güldü. Gerçekten kafayı yiyecek gibi hissediyordu. "Ne otoparkı? Tabi ya! Nereden bileceksiniz değil mi? Bunu da yapmamış gibi davranın! Gecenin bir yarısı hepimizi öldürmek için gelememişsiniz gibi!" Ağzını açan Shownu'yu eliyle durdurdu. "Hiçbir şey duymak istemiyorum. Ben ve Kunpimook burada yokmuş gibi davranın. Jackson'ın yanında olacağız." Merdivenleri yavaş yavaş çıkıp duvara yaslandı ve gözlerini kapadı. Peşinden giden Kunpimook elini onun omzuna koydu ve hafifçe sıktı. "Üzgünüm Hyung..." "Sorun değil...kendimi tutmam gerekirdi. Aptallık edip sinirlerime hakim olamadım." Kunpimook kaşlarını çattı. "Aptallık etmedin Hyung. Sinirlenmek en doğal hakkın...hele bu yaptıklarından sonra." Jaebum, Kunpimook'a minik bir gülümsemeyle cevap verdi. Onu bu yüzden seviyordu. Her zaman arkasındaydı. Yanlış bir şey yapsa da.

Odadan bir inleme sesi gelince ikisi duvardan ayrılıp içeri girdiler. "Jackson?" "Jackson Hyung!" Kunpimook koşup ona sarıldığında Jaebum güldü. "Günaydın uykucu." Jackson bir ona bir de Kunpimook'a baktı. "Hadi Jackson, hazırlanman gerekiyor. Otelde istediğin kadar dinlenirsin." Jackson başını sallayıp yavaşça yataktan doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. "Siz...nasıl?" Jaebum başıyla kapıyı gösterdi. "Otelde konuşalım." Jackson yavaşça başını sallayıp ayağa kalktı ve üstünü değiştirdi.

Alt kata indiklerinde Jaebum kimseye bakmadan kapıdan çıktı. Jackson ise Wonho'ya küçük bir teşekkür mırıldanıp Kunpimook'la Jaebum'u takip etti. Arabaya bindiler ve otele doğru sürdüler. Jackson otele gidince Jinyoung'a ne diyeceğini düşünüyordu. Sinirden küplere binmiş olmalıydı. Kesin yine kavga edecekler, birbirlerine tonla şey söyleyeceklerdi. Jackson onunla kavga etmeyi gerçekten hiç istemiyordu. Onu özlemişti ve yaptığından dolayı zaten kendini suçluyordu. Bir de onun suçlamaları Jackson'a çok ağır gelecekti. Otelin önünde durduklarında arabadan inmede tereddüt etti. Kunpimook ne olduğunu sorunca başının döndüğünü söyleyip geçiştirdi.

Lobiden geçerken kesik adımşar atıyor, muhtemel olayı olabildiğince geciktirmek için elinden geleni yapıyordu. Asansöre bindiklerinde kalbi hızlandı. Kulaklarında bir uğultu hissedebiliyordu. Aşık olduğu kişiyi korumak için o eve gitmişti. Korumak isterken onu kaybedebileceği hiç aklına gelmemişti. Asansörün zili bir kez çaldı ve mekanik ses yirmi yedinci katta olduklarını haber verdi. Jaebum ve Kunpimook'un ardından Jackson da asansörden çıktı. "Bana kızgın mısınız..?" Jaebum eliyle eh işte der gibi yaptı. "Bu önemli değil. Sonra konuşuruz dedim ya." Kendi odasının kartını çıkardı ve okuyucuya tuttu. Kapının yan tarafındaki küçük yeşil lamba yanınca kapıyı açtı ve yavaşça içeri girdi. "Jaebumie?" Youngjae'nin sesini duyunca gülümsedi. "Evet biziz." Kunpimook da gidip Yugyeom'un yanına oturdu.

Jackson derin bir nefes alıp peşinden gitmek için bir adım attı ama vücuduna sertçe çarpan beden ve boynundaki kollar yüzünden arkaya doğru düştü. Acıyla inleyip üstündeki kimse itmeye çabaladı ancak üstündeki kişi onu bırakmıyordu. Sonra o tanıdık kokuyu duydu ve hıçkırıkları. "Aptalsın! Hayatımda gördüğüm en aptal insansın!" Jackson gülümsedi ve kollarını Jinyoung'un beline sardı. "Ama beni çok seviyorsun~" Jinyoung kollarını sıkılaştırdı ve mırıldandı. "Şu an senden nefret ediyorum. Kıskanç manyağın tekisin." Jackson bir kahkaha atınca odadaki herkes ona katıldı. Bir süre öyle durdular. Ancakpes etmeye niyeti yoktu. Bu yüzden tekrarladı Jackson.

"Ama beni çok seviyorsun~"

"Kapa çeneni geri zekalı...ama evet. Seni çok seviyorum."

~~~~~~~~~~~~~

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin