madem onu o kadar iyileştirmek istiyorsun seni meşgul etmeyeyim

1K 90 125
                                    

"Jackson saçmalıyorsun..." Jackson, Jinyoung'a bakmadı. Saçmaladığını biliyordu. Ama duygularını kontrol edemezdi. Onu herkesten kıskanmak onu da sıkıyordu. Kendi isteğiyle neden böyle bir şey yapardı ki? Omuz silkip başıyla telefonunu gösterdi. "Youngjae'yi arar mısın?" Sessizce mırıldanıp Jaebeom'un döndüğü yola baktı. "Jaebeom nereye gittiğini bilmiyor..." Jinyoung, telefonu alıp Youngjae'nin numarasını tuşlarken dikiz aynasından Kunpimook'a baktı. "Uyuyor musun? Cidden mi?!" Kunpimook yerinden zıpladıktan sonra ofladı. Sonrasındaysa  inleyip bacaklarını kendine çekti ve gözlerini tekrar kapadı. "Çok çalıştım...hak ediyorum ben." Jackson göz devirdi. "Arkamızdaki polis arabalarını görüyor musun?" Sinirle güldü. "Hapiste tüm gün uyursun!" 

Telefondan Youngjae'nin titrek sesi gelince derin bir nefes aldı. "Youngjae? Jaebeom'a benim öne geçeceğimi söyler misin? Bir yol biliyorum." Youngjae'nin başını salladığını görür gibi oldu ve heyecanlı sesini duydu. "Tabi Jackson!" Sonra da telefon kapandı. Jaebeom sağ şeride geçince dikiz aynasına baktı. 

Tam Jaebeom'u geçecekti ki arkasında, polis arabalarıyla hiçbir ilgisi olmayan kırmızı, siyah ve mavi renkli arabaları gördü. "Bangtan.." Diye mırıldanınca Jinyoung kaşlarını çatıp ona döndü ve Kunpimook yerinden kalktı. "Arkamızdalar..." Jinyoung arkasına bakıp ofladı. "Polisle...mi çalışıyorlar?" Kunpimook başını sağa sola salladı. "Olamaz...Seokjin bu sabah polislerin kapadığı arabalardan birini sürüyordu ve araba kapatılalı bir hafta falan oluyor...yani imkansız." Jinyoung arkasını döndü. "Ve sen bunu şimdi mi söylüyorsun?!" "Bu ne işimize yarayacak ki?!" Ofladı. "Neden arkamızdalar sizce?" 

Kunpimook omuz silkti. "Aynı nedenden?" Jinyoung'un keskin bakışlarıyla karşılaştığında derin bir nefes aldı ve mırıldandı. "Polisler, aynı bizim gibi polislerden kaçıyor olabilirler diyorum." Jackson başını salladı. "Yani bizi takip ediyorlar?" Jinyoung başını salladı. "Sanırım yardım falan istedikleri anlamına geliyor bu." Kunpimook omuz silkti. "Buna biz karar veremeyiz ki." Jackson tekrar başını salladı. "Jaebeom'a sorabiliriz...ama çok riskli şu an karar verecek durumda mı?" Üçü de aynı fikirdeydi. "Bırakalım ne yapıyorlarsa yapsınlar." Kunpimook omuz silkti. "Onların yakalanması bizim sorunumuz değil nasıl olsa."  

Jackson'ın aklında bir sürü şey geçiyordu. Ne yapacaktı.? Arkasındaki arabaları umursamadan Jaebeom'un önüne geçti ve ilk sağa direksiyon kırdı. El frenini çekince araba sokağa doğru harika bir biçimde kaydı. Jackson tekrar gaza bastı ve arabanın motoru kükredi. Hızını korumaya çalışıyordu. Siren sesleri yavaş yavaş azalırken dikiz aynasına tekrar baktı ve Jaebeom'un arabasının arkasındaki üç arabanın hala orada olduğunu görünce derin bir nefes aldı. Bir şeyler olacağını biliyordu. 

Gerginlikle büyük ve terk edilmiş binanın otoparkına girdi ve arabayı durdurdu. Anahtarı çevirip kontaktan çıkardı ve hemen arabadan indi. Jaebeom'un sinirli olacağını biliyordu. Jinyoung ve Kunpimook da inip onu takip ettiler. Jaebeom'un arabası durunca Youngjae'ye birkaç şey söyledi. Youngjae gözleri iri iri Jaebum'a bakınca, Jackson arabadan inen Jaebeom'un yanına koştu. Jaebeom'un sessizce "Çekil." dediğini duydu ama önünden çekilmedi.

"Jaebeom, aptalca bir şey yapma." Jinyoung geride kalmayı seçmişti. Arabadan yeni yeni inmeye başlayan yedi kişiyi izliyordu, kaşları çatıktı. Jaebeom başını salladı ve Jackson'ın yanından geçti. Namjoon öne doğru birkaç adım atıp ellerini birleştirdi. "Başka şansımız yoktu." Jaebeom güldü ve saçlarını karıştırdı. 

"Kunpimook, Youngjae'yi içeri götürür müsün?" Youngjae itiraz etmek için ağzını açtı ama daha bir şey diyemeden Jaebeom'un sert sesi terk edilmiş binada yankılandı. "Hemen." Kunpimook hızlıca başını sallayıp Youngjae'yle birlikte yürümeye başladı. Jaebeom onların merdivenlerden güvenli olan çatı katına doğru çıkmalarını izledi. 

Çatının büyük metal kapısı gürültüyle kapandığında Jaebeom gözlerini tekrar Namjoon'a dikti. "Monsta X ile çalışan hiçbir gruba yardım etmiyoruz. En son kontrol ettiğimde siz de onların tarafındaydınız?" Jaebeom göz devirdi. "Burada kalamazsınız Namjoon. Arabalarınızı da alıp çıkın." Namjoon sinirle güldü. "Tanrım...bırak kalalım işte! Saçma bir ortaklık yüzünden mi yapıyors-"

Jaebeom öne doğru üç adım atıp Namjoon'u yakasından sıkıca tuttu ve çekti. Her iki taraf silahlarını çıkarıp birbirlerine doğrulttu. Jaebeom'un umrunda değildi. "Saçma bir ortaklık için neler feda ediliyor biliyor musun?" Namjoon elleri, yakasındaki ellere gitti ve yavaşça doğruldu. "Bak endişene saygı duyuyorum ama bir şey yapmayacağız." Silahları indirmeleri için işaret verdi. "Sadece bir gecelik...gerçekten." Jaebeom, Namjoon'a bir süre baktı ve derin bir nefes aldı. "Eğer senin yüzünden bir kişiyi daha kaybedecek olursam..." Namjoon başını sağa sola salladı. "Kimseye Jaebeom. Kimseye bir şey yapmayacağız. Zaten yanımızda çatışmaya girecek kadar mermi de yok."

Jaebeom başını sallayıp etrafına baktı. "Çatı katında bir daire var. Hepimizi almaya yeter." Namjoon ağzını açıp bir şey söylecekti ki Jungkook arkadaki arabaların birine girdi ve sonra çıkıp onlara baktı. "İlk...yardım çantanız var mı?" Namjoon arkasını döndü ve iyi olup olmadığını sordu. Endişelenmişti. Jaebeom'a, birlikte çalıştıkları zamanları hatırlattı. Onun için de endişelenirdi. 

"Şey...Yugyeom vuruldu." Herkes aniden ona döndü. "Kim?" Hoseok kaşları çatık bir şekilde arabaya doğru yürüdü. "Yugyeom...sanırım korkudan bayıldı." Jinyoung, öne doğru birkaç adım attı. "Emin misin? Korkuyor mu yoksa kan mı kaybetti?" Jungkook başını sağa sola salladı. "Emin değilim..."

"Onu içeri götürmemiz gerek. Youngjae ona yardım edebilir." Jaebeom, Jinyoung'a döndü. "Youngjae hiçbir şey yapamaz Jinyoung." Jackson, Jaebeom'u kolundan tuttu. "Jaebum, bırak da yardım etsin." Jaebeom başını sağa sola salladı. "Böyle küçük şeylerle başlayacak. Sonra da derine batacak. İstemiyorum." Demir kapının açıldığını duyunca herkes oraya döndü.

Youngjae onlara göz gezdirdi ve Namjoon'a döndü. "Kim yaralı?" Jaebeom kaşlarını çatıp ona baktı. Ona yukarıda kalmasını söylemişti. Neden aşağıdaydı? Jungkook elini salladı. "Yugyeom! Arkadaşım! O...o vuruldu." Youngjae başını salladı ve arabaya gitti. "Ah...baygın mı? O zaman onu yukarı taşımak daha kolay olur." Jaebeom bir süre ona baktı. Başını sağa sola sallayıp kollarını birleştirdi. Arabadan çıkan çocuğu daha önce görmemişti. Onu yukarı taşıdıktan sonra herkes salona gitti. Jaebeom, Youngjae'nin arkasından misafir odasına girdi ve kapıya yaslandı.

"Kan kaybından değil...büyük ihtimal sadece gözü karardı." Kendi kendine başını sallayıp iğneyi aldı. Jaebeom güldü. "Youngjae, neden aşağı indin? Sana yukarıda kalmanı söylemiştim." Youngjae ona dönüp bir süre baktı. "Jaebeom...o vurulmuş. Başımı belaya sokmuyorum, sadece yardım etmeye çalışıyorum." Jaebeom sinirle güldü. Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. "Doktora götürebilirdik." Youngjae ona döndü. "Bırak da ona yardım edeyim Jaebeom-ah. İyi olmasını istiyorum. Kötü birine benzemiyo-" Jaebeom kapıdan kendini iktirdi. "Madem onu o kadar iyileştirmek istiyorsun seni meşgul etmeyeyim. Bitirdikten sonra ona geçmiş olsun öpücüğü vermeyi unutma." Youngjae derin bir nefes aldı. "O yaralı diyoru-" Çıktı ve kapıyı arkasından çarparak kapadı.

~~~~~~~~~~~~~

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin