youngjae

461 56 26
                                    

Youngjae eve girdiğinde annesi panikle yanına koştu ve onu sarstı. Youngjae konuşacak halde değildi. Ağlamaktan gözleri şişmiş ve sesi kısılmıştı. Annesinin sorduğu hiçbir soruya cevap vermedi. Salondan kafasını uzatan babasıyla göz göze geldiklerinde yüzüne haykırmak istese de sesinin ona yardımcı olmayacağını bildiğinden denemedi bile. Annesinin elleri arasından sıyrılıp odasına çıkmak için üst kata yöneldi. Mark'a arabaya bindiğinde eve gidebileceğini söyleyen bir mesaj yollamıştı. Mark gitmiş olmalı diye düşündü. Yavaşça kapısını açtı ve arkasından kapatıp yatağına, örtülerin altına girdi.

Burnunu çekip gözlerini ovuşturdu. Yapmak için planladığı hiçbir şeyi yapamayacağını yeni yeni fark etmeye başlıyordu. Hayallerinin içinde hep Jaebum vardı. Onsuz hayal bile kuramıyordu. Gelecek planları, yapmak istediği şeyler, söylemek istediği sözler vardı. Ama artık hiçbirini söyleyemeyecekti. Örtüyü kafasına çekip derin bir nefes aldı. Artık ağlayacak göz yaşı kalmamış gibi hissediyordu. Jaebum'un dediği her şey kafasında yankılanırken aslında suçlu olmadığı bir şeyin cezasını çektiğini fark etti. Bunların suçlusu o değildi. Bunu Jaebum'a söylemeyi o kadar isterdi ki. Her şeyin babasının bir oyunu olduğunu, aslında Shownu'dan iğrendiğini, hepsinin bir yalan olduğunu söylemek isterdi ama bunu da yapamayacaktı.

Gözleri ağırlaşırken onları açık tutmak için uğraşmadı. Ne kadar uyuyacağı veya ne zaman uyanacacağı umrunda değildi. Sadece buradan uzaklaşmak istiyordu. Başka dünyalara dalıp gitmek ona harika bir fikir gibi geliyordu. Bu yüzden vücudunu rahatlattı ve rüyalarında Jaebum'la birlikte olan anılarına yenilerini ekledi. Çünkü artık bunu yapabileceği tek yer rüyalarıydı.

Uyandığında anne ve babası yatağının kenarında durmuş, ona endişeyle bakıyorlardı. "Belki de doktora gitmeliyiz..." Annesi mırıldandı. Youngjae başını sağa sola sallayıp yavaşça doğruldu ve babasına baktı. Başıyla kapıyı gösterip kafasını cama çevirdi. Babası derim bir nefes aldı ve yavaş adımlarla odasından çıktı. Youngjae tekrar annesine döndüğü zaman gözlerindeki yaşlar tekrar dökülmeye hazır halde bekliyordu. Annesi bir elini onun yanağına koyup okşadı ve alnını öptü.

"Bana anlatman gerek bebeğim...sana bilmediğim bir şey hakkında sana yardım edemem..." Youngjae hıçkırıp annesine sarıldı. Kollarını kadının boynuna dolayıp gözlerini sıkıca yumdu ve ıçindeki bütün üzüntüyü çıkarmak için uğraştı. Ama başaramıyordu. Geri çekildi ve babasından nefret ettiğini sayıklayıp durdu. Annesi yavaşça başını sallıyor ve ona her şeyin iyi olacağını söylüyordu. Youngjae ona olanları anlattı. Babası yüzünden yapmak zorunda kaldığı şeyi ve artık Jaebum'un ondan nefret ettiğini. Annesinin yüzü öfke ile şekillendi ama oğlunun yanında sakin durmaya çalışıyordu.

Youngjae, Jaebum'u ne kadar sevdiğini söyleyip duruyor, onsuz yapamayacağının altını çiziyordu. Delirecek gibiydi. Aklına sadece Jaebum'la olan anılar, onunla geçirdiği güzel zamanlar geliyordu. Annesine sıkı sıkı sıkı tutundu ve tüm gece aralıksız ağladı. Sabah gözleri neredeyse görülemeyecek kadar küçülmüş, burnu akıyor bir şekilde sadece tuvalet için yataktan kalkar hale gelmişti.

"Yaptığım hiçbir şeye değmezmiş"

Youngjae'nin beyninde yankılanan sözler kalbinin acımasına neden oldu.

"Keşke seni hiç sevmeseydim."

Youngjae kendinde daha fazla ağlayacak güç bulamıyordu. İç çekip yere baktı. Bacaklarını kendine çekip dudağını ısırdı. Hıçkırmak istemiyordu. Annesi yine ağladığını fark ederse babası eve geldiğinde olacakları düşünemiyordu bile. Şimdiden öfkeyle yanıp tutuşuyordu. Ağzına kan tadı geldiğinde dudağını bıraktı ve eliyle dudağını sildi. Ayağa kalkıp dolabını açtı ve bir kapşonlu alıp giydi. Kapşonunu kafasına çıkarıp yanına hiçbir şey almadan evden çıktı. Eğer o odada biraz daha durursa delirecekmiş gibi hissediyordu.

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin