Sonraki bir ay Jaebum, Youngjae ve Jinyoung için çok zor geçmişti. Dışarıdan bakılınca herkes Youngjae'nin yavaş yavaş alışmaya başladığını görüyordu. Artık o kadar ağlamıyordu ve sadece Jaebum aklına gelince durgunlaşıyordu. Artık Shownu'ya bile kötü davranmıyordu. Ne işe yarayacaktı ki? Gerindi ve oturduğu yerden ayağa kalktı. Mutfağa gitti. "Bugün Monsta X gelecekmiş." Annesi çayından bir yudum aldı. Youngjae başını sallayıp onu yanağından öptü. "Babam mı söyledi?" Annesi başını salladı. "Wonho da aradı. Baban sen rahatsız oluyorsun diye bana söylemiş." Başını salladı. "Babamın varlığından rahatsız oluyorum."
Youngjae bacaklarını kendine çekip dudaklarını birbirine bastırdı. "Ee ne yapacağız şimdi?" "Onlara teslim tarihini söyledim ama yerini söylemedim." Dedi Jooheon. Shownu başını salladı ve derin bir nefes aldı. Wonho'yla göz göze geldiklerinde Wonho gülümseyip göz kırptı. Youngjae de kıkırdadı ve kafasını dizlerine dayayıp gözlerini kapadı. "Youngjae sıkılmış gözüküyor. Konuyu değiştirelim." Youngjae başını salladı. "Teşekkür ederim~"
Youngjae kendini buraya ait hissetmeye zorluyordu. Onlar da Youngjae'ye ellerinden geldiğince yardım etmeye çalışıyorlardı. Ama işe yaramıyordu işte. Youngjae, Jaebum'un nasıl olduğunu düşünüp duruyordu. Ya başkasını bulduysa? Ya onu çoktan unuttuysa? Jaebum'un onu unutmasını istemiyordu. Youngjae kafasını sağa sola sallayıp Kihyun'un konuştuğu şeye odaklanmaya çalıştı. Ne kadar yapabilirse...
Jaebum ise Jinyoung'la konuştuktan sonra düzelmiş gibiydi. Jinyoung onun acısını içinde yaşadığını biliyordu. Yine de olaylar ilk yaşandığındaki hâline kıyasla kat kat iyiydi. Mark'ın gelmesi onu psikolojik olarak o kadar rahatlatmıştı ki... Hep Jackson'a onu bırakmasını söylediği için kendini suçlu hissediyordu. En yakın arkadaşına o kadar güvendiği için... Ama dersini Youngjae sayesinde almıştı.
Diğer yandan Mark nasıl kurtulduğuyla ilgili soruları geliştiriyordu ama kimse onu zorlamıyordu. Kötü hissediyor olabilirdi ve kimse onu üzmek istemiyordu. Özellikle de Jackson. Jackson, Mark geldiğinden beri hep onunla birlikteydi. Jinyoung ne zaman bir şey söyleyecek olsa kendini durduruyordu. Ancak Jackson'la sadece uyumadan önce iyi geceler demek için konuşur hale gelmişlerdi. Jinyoung bunu kimseye anlatmadı. Çünkü Jackson'a güvenmediğini düşünsünler istemiyordu. Jaebum'a normal koşullarda bunu anlatırdı ama Jaebum'un da kötü olduğunu biliyordu.
Kitabını kapatıp yatağının yanına koydu ve örtülerin altına girdi. Jackson ve Mark dışarı çıkmıştı. Jinyoung artık onu beklemek istemiyordu. Ona geç kalacağını bile söylememişti... Sadece basit bir görüşürüz. Jinyoung gözlerini kapattı. Aynı saniyede ön kapının açıldığını duydu. Kalkıp bakmaya bile tenezzül etmedi. Yatak odası oldu ve kapandı. Jackson dolabı açıp içinden geceliklerini aldı ve üstünü değiştirip banyoya gitti. Dişlerini fırçalayıp geri döndü. Örtülerin altına girip Jinyoung'u kendine çekti ve kulağının arkasını öptü. Jinyoung örtüleri sıkıca kavradı ama gözlerini açmadı. "Jinyoung~" Kulağına fısıldayınca ağzını açtı ama sonrasında tekrar kapadı. Ne diyecekti ki? 'Hey Jackson! Bana sadece dışarı çıkıyoruz dedin ve saat gecenin üçü! Neden geç kaldın?'
Jackson kollarını sıkılaştırdı. "Küs müyüz?" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Hayır Jackson, değiliz." Mırıldandı. Jackson güldü. "Hayır mı? Evet öyleyiz, Mark geldiğinden beri öyleyiz değil mi?" Jinyoung omuz silkti. Cevabını bildiği soruları sormanın ne anlamı vardı ki? "Uykum var, yarın konuşalım." Jinyoung, Jackson'ın kollarından ayrılmak için biraz öne kaydı ama Jackson kollarını sıkılaştırıp onu kendine yasladı. Derin bir nefes aldı. Jackson'ı itebilirdi ama yapmadı. Onu bu kadar yakında hissetmek onu mutlu ediyordu. Bunu ona söylemeyecekti tabi...
"Seni özledim." Jackson'ın sesini duyunca kalbi tekrar hızlandı ama kendini ele verecek değildi. "Bir ay sonra mı aklına geldim Wang?" Jackson cevap vermeyince Jinyoung gözlerini devirdi. "İyi geceler." "Jinyoung b-" "İyi geceler Jackson." Jackson derin bir nefes aldı. "İyi geceler sevgilim."
Jinyoung ertesi gün kalkıp kahvaltılık bir şeyler almak için dışarı çıktı. Eve geldiğinde oturma odasında oturan Jaebum'u gördü. "Jackson ve Mark kahvaltıya gittiler." Jinyoung kaşlarını kaldırdı. "Sadece.." Jaebum yavaşça başını salladı. "Sadece ikisi Jinyoung-ah..." Jinyoung derin bir nefes aldı ve koltuğa, Jaebum'un yanına oturdu. "Ne zamana kadar böyle devam edecek bu?" Jaebum cevap vermeyince devam etti. "İkisininde yüzüne bir tane yumruk geçirmek istiyorum ama Jackson kendi acısını umursamadan neden Mark'a vurduğumla ilgili benimle tartışacak diye korkuyorum. Ondan beklerim." Göz devirdi. Jaebum ise güldü.
Jinyoung ona dönüp kaşlarını kaldırdı. "Park Jinyoung az önce birini kıskandı!" Gülmeye devam etti. Jinyoung göz devirip hafifçe onun omzuna vurdu ve gülümsedi. "Sevgilimi kıskanacağım tabi ki...aptal." Kunpimook ve Yugyeom uyanınca onlarla birlikte kahvaltı ettiler. Mark ve Jackson eve gece saati dönecekti. Jinyoung bunu zaten biliyordu ama Jackson ona mesaj atmıştı. "Hey Jaebum...şu gece kulübüne gitsek ya? Her zaman gittiğimize?" Jaebum başını çektiği fotoğraflardan kaldırıp ona baktı. "Bu gece mi?" Jinyoung başını sallayıp gülümsedi. "İstiyorsan yani.. " Jaebum başını salladı ve sırıttı. "Yugyeom ve Kunpimook'u da alırız." Jaebum onu onayladı ve oturduğu yerden kalktı. "Geleceğimizi haber vereyim."
Jinyoung da telefonunu çıkarıp Jackson'a mesaj attı.
Bu gece ben de geç kalacağım Jackson-ah~ benden erken gelirsen beni bekleme uykusuz kalmanı istemem
~
Bacilarinizi saklayin arkadaslar
💚
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seoul drift
Fanfiction"Acemilere ihtiyacımız yok." "Altında bir Chevrolet ile doğmadığından eminim Jaebum." #1 Jinson 03/09/18 #1 Youngjae 13/11/18 #1 Jinyoung 13/11/18 #4 Jackson 13/11/18 #1 Yugbam 31/12/19 #1 Yugyeom 11/02/20