sevmediğin birini öpmezsin

637 65 89
                                    

Jackson mırıldandı. "Bir plan yapmamız gerekiyor değil mi..?" Jaebum başını salladı ama Youngjae bu durumdan memnun gözükmüyordu. "Yapmamız gerekmiyor. Onları kışkırtmış olacağız sadece." Jaebum dediklerini duymamazlıktan geldi. "Onları kendimize çekmemiz gerekiyor. Yanlarına gidemeyiz." Youngjae, Jaebum'u dürttü. "Jaebum hayır dedim.." Mırıldandı. "Youngjae, bırak da kararları ben vereyim olur mu?" Youngjae Jackson'a döndü. "Bize biraz izin verebilir misin Jackson?" Jaebum ofladı ve kafasını geriye atıp gözlerini kapadı. Kapının kapanma sesini duyunca gözlerini açmadı.

"Jaebum lütfen..." "Youngjae bu konuda bana karışmamanı rica etmiştim senden." Sakin sesi onu biraz ürkütse de devam etti Youngjae. "Sadece iyiliğinizi düşünüyorum...sana söyledim ya yaralanmanızı istemiyorum." Jaebum sonunda gözlerini açıp ona baktı. "Ne yaptığımı biliyo-" "Jaebum anlamıyorsun! Beni geçen sefer de dinlemedi-" Jaebum onu sert sesiyle kesti. "Sus." Youngjae dudaklarını birbirine bastırdı ve ellerine baktı. "J-jaebum ben sadec-" Jaebum elini kaldırınca gözleri dolmaya başladı. "D-dinlemiyorsun..." "Dinlemeye değecek bir şey söylemiyorsun Youngjae. Beni suçlayıp duracak mısın? O konu hakkında ne kadar üzgün olduğumu bilmiyor musun? Neden yüzüme vuruyorsun?" Youngjae kafasını kaldırdı. "Ben...seni suçlamak için değil..." Jaebum başını salladı. "Benim için Jackson'ı çağır Youngjae." Youngjae gözlerinden akan yaşları silerken yavaşça başını salladı. Ayağa kalkıp kapıya gitti ve açıp kapıda bekleyen Jackson'a eliyle içeriyi işaret etti. "İyi misin Youngjae?" Jackson endişeli gözüküyordu. Yavaşça başını salladı ve  koridora çıktı.

Yugyeom kapısının açıldığını duyunca merakla başını kaldırdı. " Kunpimook?" "Üzgünüm ben geldim." Youngjae'nin sesini duyunca yerinden doğruldu. "Sorun...değil." Ağlayan yüzünü görünce kaşlarını çattı. "Hey sen iyi misin?" Kalkmaya çalıştı. "K-kalkma! Kalkma sadece nasıl olduğuna bakmak için geldim." Burnunu çekti ve etrafa baktı. "Gideyim iyiysen.." Mırıldandı. "Youngjae hyung neden ağlıyorsun?" Youngjae ağlamadığını söylemek için ağzını açtı ama ağzından tek çıkan şey küçük bir hıçkırıktı. "Hadi gel...yanıma otur." Mırıldandı. Youngjae hızlıca yatağa yerleşip ona sarıldı. Yugyeom canı yandığı halde ağzını açmadı. Yardıma ihtiyacı varsa ona yardım edecekti. "Rahatla..." Sırtını sıvazlarken fısıldadı. Bir hıçkırık daha duydu ve etrafındaki kollar sıklaştı. "Sorun yok...ben buradayım. Sakinleşene kadar yanından ayrılmayacağım. İçindeki her şeyi dök Youngjae hyung."

Yarım saat sonunda hıçkırıklar yerlerini sadece kesik nefeslere ve iç çekişlere bıraktığında Youngjae kafasını kaldıramayacak kadar utanmış hissediyordu. Kendini küçük düşürmüştü. Jaebum'a hakaret etmişti ve Yugyeom'a güçlü biri olmadığını göstermişti. Burnunu tekrar çekti ve mırıldandı. "Özür dilerim..." Yugyeom başını sağa sola salladı. "Sorun değil. Herkes kötü hissedince ağlayacak bir omuza ihtiyaç duyar." Youngjae'nin geri çekildiğini hissedince ona bakmak için kafasını eğdi. Gülümseyen suratı yüzünden zaten ağlamaktan şişik olan gözleri iyice kaybolmuştu. Yanakları ve burnu kırmızıydı. Saçları dağılmıştı ve çok tatlı gözüküyordu. Yugyeom kıkırdadı. "Ahh ne kadar tatlı bir su samuru!" Youngjae kahkaha atıp eliyle yüzünü kapadı. "Su samuru değilim ben!" "Evet öylesin! En tatlı su samuru!" Gülmeye devam ettiler. Youngjae iyi hissediyordu. Ayağa kalkıp gerindi. "Tuvaletin var mı?" Yugyeom kaşlarını kaldırıp güldü. "Ha?" "Varsa götüreyim diye! Tam bir sapıksın Yugyeom!" Elleriyle yüzünü kapadı. Yugyeom omuz silkip sırıttı.

Tuvalet serüveninden sonra Youngjae ona ve kendine yiyecek bir şeyler almak için aşağı indi ve Yugyeom'u yalnız bıraktı. Yugyeom televizyonu açıp bir şeyler izlerken kapı tekrar açıldı. "Youngjae hyung?" Kapı kapandı ve bir gülüş duyuldu. "Benim!" Yugyeom gülümsedi. "Sen gelene kadar açlıktan öldüm.." Youngjae yemekleri yatağa koyup telefonunu çıkardı. "Bam nerede? O da açtır büyük ihtimal. Dün bir şey yemeden yatmıştı.." Onun numarasını tuşlarken Yugyeom atıldı. "Şey! Belki de onu aramamalısın biz...biraz tartışmış olabiliriz." Youngjae kaşlarını çattı. "Ne yüzünden tartıştınız ki?" Yugyeom ilk başta anlatmayacaktı ama Youngjae'nin ısrarlarına dayanamadı.

Anlatması bittiğinde Youngjae ona ağzı açık bakıyordu. "Siz öpüştünüz mü!? Hem de iki kere?!" İki parmağını havaya kaldırdı. Yugyeom yavaşça başını salladı. "Ama ona karşı hislerim yok diyorsun..? Yugyeom! Sevmediğin birini öpemezsin!" "Biliyorum! Biliyorum ama dudakları çok güzel ve...öpesim geliyor işte." "Bu duyduğum en saçma bahane.." farklı bir ses kulaklarına ulaşınca Yugyeom o tarafa döndü. Jinyoung sırıtarak ona bakıyordu.

"Jackson da dört yıl önce buna benzer bir şeyler söylemişti." Güldü. "İnan bana sevmediğin birini öpmek istemezsin." Youngjae kıkırdarken Yugyeom kafasını yorganı çekip utançla bağırdı. Kunpimook'u sevse seviyorum derdi. Derdi değil mi?

~

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin